İlkin bireyler tarafından geliştirilen sonra da devletin karşılaştığı teknikler, geleneksel siyasi tekniklerden çok farklı özellikler ortaya koyarlar. Kökenlerinde ve gelişimlerinde şu özellikleri gösterirler:
1) Devletin tekniklerinden daha gelişmiştirler; daha iyi adapte olurlar. Kişisel çıkarına göre veya adına istidat dediğimiz şeyle hareket eden bireylerin ilhamlarını temsil ederler. Birey, her iki durumda da kendini tamamen ve şevkle işine adar; böyle bir adanmışlık, devlet tekniklerinin yaratıcılarında nadiren görülür. Burada gerçek şevk ancak çok kısa dönemlerde görülür. Bu nedenle, yalnızca 14. Philip’in konsey üyeleri, Napolyon’un yüksek memurları, Nazi Führer’i, Sovyetler Birliği’nin halk komiserleri, teknik gelişmeyi yapmış olan hür işçilerin şevkine ve tekniğe adanmışlığına rakip olabilecek gibiydiler. Kişisel dürtülerle çalışan aynı bireyler daha fazla hayal gücü gösteriyor gibiler. Aynı sorunlar bireylere ve devlete eşzamanlı olarak sunulduğunda, doğru metodu ve çözümü ilk bulanlar genelde bireylerdir. Ne zaman ki kimi mallar, doktrin, ürün, veya eylemi kabul ettirmek önemli olduysa devletle aynı mecburiyetlerle karşı karşıya olan özel şahıslar (işadamları veya dini gruplar) genellikle çok daha hızla hareket etmişlerdir. Kilise propagandayı yaratmış; sonraları özel ticari çıkarlar tanıtımı meydana getirmişlerdir. Devlet ve onun propagandası, ancak üçüncü gelebildi. O zaman bile Lenin ve Hitler’in büyük sistemlerinden çok öncesinde propagandayı uygulayanlar özel şahıslardı. Fransa’da Maison de la Presse, 1916’da etkin propaganda işlemlerini başlattı. İngiltere’de özel bir kurum, Ulusal Vatanperver Teşkilatı Merkez Komitesi aynı işlevi yerine getirdi. Ticari çıkarlar, psikoloji ile psikanalizin buluşlarım kullanarak en etkin propaganda yöntemlerini buldular.
Tekniklerin özel kişilerce yaratılmasında çok büyük bir yöntem çeşitliliği vardır. Hiç kimse bir genel şemayla hareket etmez. Birey her zaman için bir kolektif varlıktan, bilhassa da devletten çok daha gerçekçi, daha gerçek bir hayat sürer. Birey, sorunu gerçekten kendi bireyselliği içinde varolduğu şekilde değerlendirir; sonuçta da en iyi çözümü temsil eden yöntemi araştırır. Diğer yandan devletse, yığınla insana ve çok sayıda soruna göre hareket eder, kaçınılmaz olarak da şematize etmeye, sorunların karmaşıklığını yadsımaya yönelir. Sonuçta da, sorunların çözümü için en uygun tekniği bulamaz. Bu nedenledir ki bireylerin ortaya çıkardığı teknikler en iyi sonucu doğurur, amaçlarına en uygundur. Gerçek anlamda teknik olmalarının nedeni de budur. Bireyin ancak sınırlı finansal kaynaklara sahip olduğu, kendisini israf ve aşırılığa kaptırma lüksüne sahip olmadığı gerçeğinde de aynı şeyi görüyoruz. Bir güçlüğün çözümünü araştırdığında, masraf bir faktördür. En az maliyetli eylem biçimini bulmalıdır; sonuçta da, gerçek bir teknik özelliği sergileyen ve incelemiş olduğumuz araç ekonomisine ulaşır. Bunun teyidi, devleti doğrudan ilgilendiren alanlarda bile bulunmaktadır. Bu nedenedir ki devlet yönetiminin makineleşmesi, 1914’ten beri özel bankacılık kurumlarının ve 1926’dan beri Alman sanayisinin yaptığı deneylerin bir sonucudur. Kamu yönetimi daha 1940’larda “yeni” ilkeleri uygulamaya başlayabildi. Devlet nadiren hakiki teknikler bulur, uygular. Bunun basit nedeni, devletin, kurumlarının araç ekonomisine yönelmesi için (ki ilk gerekliliktir) çok fazla gücü, çok fazla finansal kaynağı olmasıdır. Genel olarak, devletin yöntemleri hantal ve pahalıdır, alelade sonuçlar elde etmek için de devasa bir aygıt gerektirir. Sonuçlan da, aslında teknik kaliteleri sayesinde değil de kullanılan araçların sırf büyüklüğü sayesinde elde edilir. (Bugün Fransız sigortacılık sektöründe çok belirgindir bu). Öte yandan özel şahıs, gerçek teknikler geliştirmek için parasal icaplarla sınırlıdır. Kimi zaman yoksul bir devlet örneğinde de geçerlidir bu. Üçüncü Reich döneminde durum buydu. 19. yüzyıl boyunca özel şahıslar lehinde bir başka faktör daha işliyordu; o da kapitalist rekabetti. O zamana dek teknikler, insanın imkanlarını aşan makineler ile metotları henüz geliştirmemişlerdi. Bu nedenle, rekabet tarafından ezilip geçilmemek için, en etkin teknikleri kullanmak elzemdi. Teknik gelişme genellikle önemli bir rekabet üstünlüğü sağlıyordu. Bu da, ta özel teşebbüslerin maliyelerinin teknik gelişmeye artık yetemez hale gelmesine dek özel teknik gelişmenin hız kazanmasına yaradı.
2) Bireylerin tasarladığı teknikler, uzmanlaşmanın bir ürünüydü. Uzmanlaşma da önce bilimsel alamda yürürlükteydi; çok geçmeden de teknik dünyasına uygulamaya konuldu. 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk bölümlerinde uzmanlaşma, çok çeşitli şekillerde farklı tekniklerin gelişmesi için uygundu. Her teknik şubesi diğerlerinden bağımsız olarak çalışıyordu. Aralarında çok az ilişki vardı veya hiç yoktu. Çabalarını koordine edecek bir organ da yoktu. (Devletin tekniklerinde durum çok farklıydı. Gördüğümüz gibi, devletin siyasal işlevinin koordine edici etkisi sayesinde bu tekniklerin kendi aralarında belli bir koordinasyon vardı). Fakat özel tekniklerinin koordine edilip edilmemelerinin pek bir önemi yoktu, çünkü çoğunluğunun amacı toplumun gelişmesi değil, parasal kazançtı. Her birey kendi başan yolunu buluyordu. Bu uzmanlaşma çok ileri teknikler doğurdu. Bu teknikleri ele almak belli alanlardaki sorunları çembere aldı ama büyük alanları ise hiç dokunmadan bıraktı. Bu durum, ta 1930’lara kadar, bir teknik tutarsızlık ve olağanüstü derecede eşitsiz bir gelişme izlenimi doğurdu. Teknik ile makinenin özdeş olduğu yolundaki hâlâ da varolan yaygın bir hataya da yol açtı. Kuşkusuz, kimi yazarları bir teknik toplumla karşı karşıya bulunduklarım yadsımaya iten şey, teknik işlemlerin bu yayılmasıdır. Bu yüzeysel gözlemciler, toplumun belli boyutlarının teknikten etkilendiğini reddetmiyor, ama pek çok faktörün birbirinden bağımsız, teknikten bağımsız olduğunu öne sürüyor. Geleneksel toplum anlayışlarına dayanan, gerçekten kopuk, olaylara geri bir bakıştır bu. Fakat farklı tekniklerin koordinasyonunun hâlâ tamamlanmamış olduğu, özel ellerde bulundukları yerlerde tekniklerin genelde uzmanlaşmış ve koordine edilmemiş kaldıkları doğrudur. Bununla birlikte, teknik koordinasyon hızla yaygınlaştırılıyor, tekniğin nüfuz etmediği alanlardan bahsetmek giderek daha az mümkün oluyor.
(3) Özel bireylerce yaratılan teknikler, devletinkilerin tam tersine, hızlarım nadiren yavaşlatırlar. Sürekli ileri hareket halinde olup giderek insan faaliyetlerinin tüm alanlarını etkiliyorlar. Ancak 20. yüzyılda gerçekleşmiştir bu, ama tekniklerin yayılma gücü taşıması özel faaliyetin özünde hep vardı.
Özel tekniklerin adım adım gelişimini incelemiş bulunuyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse, özel faaliyet teknik genelleşmeye de sevk etmiştir. Devlet geçmişte tekniklerini meydana getirdiğinde, bugün böyle olmasa bile, onlardan memnundu ve daha fazla gelişme için bir çaba sarfetmiyordu. Oysa özel faaliyet mücadele etmekten asla yılmamıştır; özellikle de hayatta kalabilmek için tüm imkanları kullanmanın gerekli olmasından beri. Örneğin nüfus artışı özel araştırmaların çoğalmasını teşvik etmiştir. Birdenbire çok sayıda insan vardı. Tüm yeni işçileri istihdam etme imkanı yoktu; sanayi üretimi bile fazladan işgücünü ememiyordu. Yeni sanayiler bulmak, yeni çalışma biçimleri kullanmak büyük bir gereklilik haline geldi. Tekniğin, imkanları keşfetmek için tam da araman araç olduğu görüldü. Fabrika isteminin yaygınlaşması, belli yeni alanlarda teknik uygulamalarla birlikte, artı işgücünü kullanmanın (bilinçsiz) aracıydı. Bununla birlikte, eşzamanlı olarak, işsizlik krizlerine de neden oldu. (Bu iki faktör, birbiriyle yakından ilintilidir). Sonuçta, teknikler, belli bir dereceye kadar her yerde kullanılmaya başlandı. Tüm bir çalışma hayatını kapsamakla kalmadı, insanın eğlencelerini de -ki bunlar da sanayi teşebbüslerine dönüştürülmüşlerdir- kapsadı. Çok geçmeden insanın kendisi tekniğin nesnesine, kâr elde etme amacının basit bir aracına dönüştü. Bu alanda geliştirilip uygulanan tekniklerden en önemlileri halkla ilişkiler ve insan ilişkileridir. Bu tekniklerin amacı, insan bireyini teknik çevreye ondan muzdarip olmayacak biçimde alıştırıp entegre ve adapte etmektir.
Özel girişim, o halde, tekniklerin insana uygulanmasındaki önemli adımı attı. Devlet girişimi, bu sonucu asla meydana getirmezdi. Devlet, kesin teknikleri uygulamak için kendi zorlayıcı gücünden ziyadesiyle memnundu.
Views: 23