Site icon İtaatsiz

30 Mart Seçimleri ve İki Yüzlü Bir “Anarşizm” Örneği! – Numan Bey

2 Mayıs tarihinde politikacı Gün Zileli’nin sitesinde O.Gürsel ismiyle 30 Mart seçimleri ve anarşistlerin hal-i pür melalini konu alan yazıma “kısa bir cevap” adıyla bahsi geçen yazımla eşit uzunlukta bir yazı yayınlandı.

Bu yazıya yanıt yazılmalı mıydı?

Yazının bir kısmının muhatabı olan zat-ı muhteremin sitesinde kendi adıyla değil ama başka birinin adıyla yayınlanan ve altına bizzat kendisinin yorum adına küfür etmeyi tercih ettiği yorumuna dair bir şey söylenmeli miydi?

Bir çeşit mahlas olduğu aşikâr olan Numan Bey ismiyle Numan Kurtuluş benzetmesi yaparak dalga geçmelere aynı şekilde mukabele edilmeli miydi?

Üstelik kendi sitesinde doğrudan değil ama başkası adına yazılan bir “kısa cevap” yazısının altına bol yorum yazarak yazdıklarıma mukabele etmesi başka bir garip durumdur. Ben meseleyi doğrudan kendisine yönelerek ve yaptığı yanlışlara yönelerek yapmayacağım. Kendimi açıklayıp, sorularımı tekrar edeceğim.

Her şeyi bir tarafa bırakalım yazımın hedef aldığı zat-ı muhteremin Anarşizm adına seçimlere ve reel politikaya dair söylediklerime yanıt vermek yerine bir yanlışlık olarak yazdığım onun 10 yıllık anarşistliği gibi “çok büyük” yanlışımı yakalayıp üstüne atlaması neyin ifadesi olarak okunmalı ve neyine yanıt verilmeliydi? Bu satırların yazarının Anarşist olma yaşı tarihinin farz etki 3 yıl ya da 30 yıl olması söylediği sözün ağırlığının sizden ya da başkasından daha üstün ya da daha aşağı olduğu anlamına mı gelmektedir?

Yanıt yazan zat-ı muhterem eğer bir hempa değilse – ki Gün Zileli’nin tarihinde çevresinde her zaman hempaları olmuştur ve buna da alışkındır – okuma ve yazması olan ve bir nebze idrak sahibi biri olduğunu farz etmek isterim. Böyle isterim ki konuşulabilecek bir zatla karşı karşıya olduğumu bileyim.

AKP trolü sözüne diyecek laf bulamıyorum. Sen CHP-MHP ve Cemaat ittifakı için bir anarşist olarak oy iste ve sana “hop ne oluyor” diyen birine AKP trolü de. Biraz izan! Yazının ikinci bölümünün doğrudan başka duruşlarla alakalı olduğunun yeterince açık olduğunu sanıyorum; yani yazının ikinci bölümü onun tam zıddı bir tavır içinde olan ve AKP’ye desteği ayyuka çıkaran kimi anti-otoriterler ve anarşistlere dairdi. Tıpkı onun olacağı gibi reel politiğin içinde kaybolanları ele alıyordu.

Yazıda ifade etmediğim şeyleri ifade etmişim gibi söyleyip yarattığınız o sözler üzerine beni yargılamak önceki yazımda ifade ettiğim gibi ya/ ya da mantığının bir tezahürü. Yazımda bahsi geçen şahıs ittifaklar önerdi gibi bir cümle ya da benzer bir ifade kullanmadım. Ama ittifaklar arayan ve kendini konumlanış olarak bir yerde ifade eden anarşistlerin olduğu vakidir ve o da bu mücadeleler içerisinde CHP-MHP ve Fethullah Gülen Cemaatinin yanında yer alınması için çağrılarını AKP’ye ders vermek adına herkesi seçim sandığına çağırarak yapmıştır. Onun böyle bir gücü yoktur ve böyle bir gücü olmasını çok arzu ettiğini cümle âlem biliyor. Zaten böyle bir gücü arkasına alarak konuşmamakta olduğu görünüyor. Kimi zaman hamasi – Gezi Parkı’na dair yazıkları mesela – şeyler yazmış olsa da bir yer edinme ve medya ağzıyla ifade edersek anarşist olarak anarşistler adına konuşabilecek bir “kanaat önderi” rollerine yatmaya teşne görünmektedir.

Kendisine 20 yıldan fazla bir süredir yakıştırdığı Anarşist tanımlamasının onun fikirleriyle uyuşmadığını ifade etmemize sinirlenen arkadaşı onun magazine yönelik taraflarını (kaç yıldır anarşist olduğu gibi) ele alacağına, cevap olarak anarşizm ve Gün Zileli zihniyetinin ne kadar uyuştuğunu anlatacak bir şeyler karalasaydı daha münasip olmaz mıydı?

Evet, Gün Zileli Ateş Hırsızı’nın yayınlanmaya başladığı yıllarda anarşist camiaya tanıştırılmıştır. Bunu ben de o yıllar çok iyi hatırlıyorum. Daha önce ifade ettiğim gibi bundan pek hazzettiğim söylenemez. Fakat mesele o değildir. Mesele onun anarşizmiyle anarşizm arasındaki farklılıklardır.

Seçimler bağlamında asıl meseleye gelirsek; daha iyi anlaşılması için soruları maddeler halinde yazayım.

  1. Anarşizm ve seçimler konusunda tarihsel bir örnek lütfen. Ya da Sistem içi ve sistem dışı kavramlarıyla anarşizmin ve devrimcilerin nasıl bir ilişkisi olabilir.
  2. Anarşizmin doğrudan demokrasi fikriyatının dayandığı zeminle temsili demokrasi, partiler ve burjuva partiler ya da kitle partileri arasında nasıl bir bağlantı vardır?
  3. Anarşizm için egoizm ne anlama gelir?
  4. Egoizmin hukuk kavramına yaptığı göndermelerin anarşizm fikriyatıyla bağlantılı olan noktaları nelerdir?
  5. Seçimler ve mevcut siyasal partilerden herhangi birine oy verme temayülü ve böyle bir çağrının anarşizmle ne alakası olabilir?

İşte bu maddelerin bir çeşit özeti önceki yazıda şöyle ifade edilmişti:

Anarşistler ve anarşizm açısından seçim kabul edilir bir şey değildir. Kabul edilir bir şey olmaması anarşizmin egoizmle alakalı bir saikinden dolayıdır… egoizm (bireycilik değil. Bunun ayırdında olunması önemlidir!) anarşizm için olmazsa olmaz prensiplerdendir. Bu prensip kişinin erkini bir başkasına devretmemesini önerir ve kişinin kendine ait olan bu erkiyle birey olduğunu savlar.

“Kim olursa olsun AKP’ye ders verelim gibi iktidar eden güçler arasında konum belirleme ve bir çeşit iktidar oyununa ortak olma önerisi bir politik taktik olabilir ama anarşizmle ve anarşizmin politik konumlanmasıyla alakalı olamaz. Bu tavrın ve taktiğin geçerli olduğu yer ehven-i şer’i kabullenmeye denk düşer ve kendi gündemin ve politik duruşunla var olmamayı önceler. Reel politik arenada at koşturmanın tehlikelerinden bi-haber iktidar oyununda yer alma isteğinde olan kimse kendini Anarşizmle konumlandırmamalıdır. Anarşistler kendilerini apolitika kavramını politika kavramına karşı konumlarken, politikanın bir iktidar mücadelesi ve yönetmeye yönelik durum olduğunu biliyorlardı. Ve politik felsefede politika kavramının karşılığı da budur.”[1]

John Clark, Steve Ash, David Watson, Jason McQuinn vb. gibi önemli Anarşist entelektüellerle Murray Bookchin arasında yıllar önce başlayan ve Bookchin’in Anarşizm’den caymasına neden olan tartışmaların odak noktalarından birinin demokrasi tartışması ve yerel yönetimler üzerine olduğunu zannederim bilmeyen yoktur. [2] Bırakalım politik iktidarları Yerel yönetimleri bir çeşit komüne dönüştürmek üzerine olan bu tartışma dahi anarşist cenahta dengeleri sarsarken “seçimlerde oy verelim, AKP gitsin de ne olursa olsun” diyen bir zihniyetin anarşizmle alakalı olmadığını söylemek abes olmasa gerektir. Yerel yönetimler ve komünalizm üzerine yürüyen bir tartışmanın Anarşistler arasında olmasının anlaşılır bir tarafı vardır. Bu tartışmalar sonrasında Bookchin’in daha sonraları kendini Anarşist tanımını bırakması onun ahlakına yakıştırılabilecek bir şeydir. Olmadığı şey olduğunu iddia etmemiştir. Fakat buradaki kimi şahıslar halen olmadıkları şey olarak kendilerini satmaya devam ediyorlar.

Peki, sizlere neler oluyor. Belki bu tartışmadan bu vesileyle örneği vermek bile abesle iştigal etmektir ama sistem partileri arasında iktidar mücadelelerinde taraf olmak; (1) anarşistlerin işi değildir ve (2) insanları, anarşistleri ve arkadaşlarını “anarşist” bir kişilik olarak sistemin partilerinden oluşturduğu bir ittifaka oy vermeye davet etmek anarşistlerin yapacağı bir şey değildir bunu yapmak ise abesle iştigal etmektir. Bu insanları temsili demokrasiyi onaylamak, erklerin temerküzü olan iktidarı onaylamak ve onun doğal bir şey olduğunu söylemek demektir.

Bunu kim yapar: bunu yapacak olan kahve köşelerinde emekli olmuş öğretmen emeklisi aile babalarıdır. Ama politik bir iddiaları yoktur. Kendisini bir şeymiş gibi satmaz. Alanının dışına çıkmaz. Kimi zaman partizandır. Ama samimidir. Tutarlıdır. Pragmatist değildir.

Bunu yapacak bir diğer kişilik ise başka gündemlere sahip olup, politik ortamda var olma çabasıyla nemalanma çalışması yapan kişi ya da, en iyi niyetle, politik ve etik olarak nerede konumlandığını bilmeyen biridir.

Yazımda anarşist prensiplerden bahsediliyordu. Bu prensiplerin her hangi birinin siyasal partilere oy verilmesini öneren bir temayül gösterirseniz ben de adı geçen yazımda yapmış olduğum itirazlarımı geri alırım.

Bir ispanya’ya bakın. İspanya örneğinin anarşistlerde ne travmalara yol açtığını ve bu travmanın izinin bugüne kadar nasıl devam ettiğine bakın. Onların “iktidara mahkum olma”nın ne kadar acı verici olduğunu ifade etmeleri iktidar hırsı içinde olanlara bir şeyler söylemiyor mu?

Meraklısı onun sitesinden reel politik analizler yaparken bizzat kendini bir taraftan – yani iktidar mücadelesi içinde olanlardan birinin tarafından olduğunu – konumlandırdığını görecektir. [3]

Politik arenayı düz bir satıh sanmadığını iyi bilen biridir zannederim – analiz mantığı ikilemler mantığına oturduğundan yanılma ihtimalim çok fazla. Yani şemalaştırsak; kendisi reel politik arenanın dışında başka bir arena tanımıyor ve tanımak da istemiyor. Bundan dolayıdır ki daha önceki yazıya sadece bu minvalde cevap verme ihtiyacı duyan arkadaşına tek kelime etmiyor.

Reel politik’e dair analitik şeyler yazmanın başka, kendini orda konumlandırmanın başka bir şey olduğunu bilmiyor görünen arkadaşı O. Gürsel “kısa cevap”ında nereden uydurduğunu anlamaktan herkesin zorlanacağı “RTE başka AKP başka” gibi bir tez ortaya atarak politika denen şeyden bihaber olduğunu ispat ediyor. Şunu bize bir anlatsa da aydınlansak!

Reel politik, politika denen alanda yürüyen her şey –yani iktidar mücadelesinin adına denmektedir. Bunu ise yönetme bilimi olarak adlandırıyorlar. Apolitika ise – Proudhon’dan bugüne anarşistlerin kendilerini tanımladıkları alandır (ahlak- politika dengesi tartışmaları bunun içindedir ve bu alana denk gelir) ki bu kooperatifler, sendikalar, sokak hareketleri, Geçici Otonom Bölgeler, komünler, komün evleri, küçük dayanışma birlikleri, doğrudan demokratik her türlü örgütlenme ve yaşam örgütlenmesini ifade eder. Bunlar anarşistler için sistem dışına çıkmanın vesileleridir. Buna illegal yaşamayı da dahil etmekten sakınca görmüyorum. Yani bu devlet ve sisteme rağmen var olma hali ve mücadelesi olarak özetlenebilir. Yani bizim olan hayatı tahakkümün araçları ve aparatlarından – iktidar, hiyerarşi, hukuk, seçkinler, estetitikçiler ve uzmanlardan – kurtarıp ele geçirmenin mücadelesi.

Yazmış olduğu her reel politik yazıda anarşizme dair değil reel politiğe dair ve onun içinde ve anarşizmin birçok prensibine ters şeyler söylüyor. Benden alıntı yaparak benim AKP öven biri olduğumu ispat etmeye çalışması ise basitlikle ifade edilebilir.

Bana dair söylediği “AKP trolü” ya da ““Parisli anarşistler” diye bilinen bir kısım Çinli anarşistin Gomintang işbirlikçisine dönüşmesini hatırlattığı” cümlesini görmüyor ve kendisini geçmişini hatırlamaya davet ediyorum.

Antik dönemin alimlerinden ariflere, zahitlere ve Nietzsche’ye kadar herkesin tekrarladığı bir sözü tekrarlayarak bitiriyorum:

“Neysen o ol”

[1] https://itaatsiz.org/2014/04/30/30-mart-yerel-secimlerinin-anarsistlere-ettigine-bakin-hele/

[2] bkz. http://theanarchistlibrary.org/library/janet-biehl-bookchin-breaks-with-anarchism

[3] Reel politiğe dair analiz yapmak olguyu anlamak şeklinde olabilir. Bu halde öznenin kendini makalenin içinde konumlandırması söz konusu değildir ve bu anlaşılabilir. (Örnek Chomsky) Ama Gün Zileli kendini bizzat o alanın içinde konumlandırıyor. O siyasal partilerin konumlanışında bir taraftır. Reel politik’e dair bu özlem histerilerine ve çeşitli hallere ve vardığı yerlere diğer yazıda dipnot olarak değinmiştim. Agy.: https://itaatsiz.org/2014/04/30/30-mart-yerel-secimlerinin-anarsistlere-ettigine-bakin-hele/

Numan Bey / itaatsiz.org

numanbey0@gmail.com

Visits: 56

Exit mobile version