Site icon İtaatsiz

44 Teknoloji Toplumu – Mesleki Rehberlik – Jacques Ellul

İşteki insanlar üzerine yapılan araştırmalar, bireylerin sözgelimi rasyonelleştirilmiş sanayi emeğine adaptasyona fazla veya az yatkın oluşlarına göre bir dizi kategoride farklılaşmalarına yol açtı. Kimi işçiler montaj hattı üretimine kendilerini kolayca adapte ederken bir kısmı ise sinirlenmektedir. Bu durum, adapte olabilirlik açısından çeşitli insan kategorileri arasında bir ayrım yapma meselesini ortaya çıkarmaktadır.

Yeni bir teknik olan mesleki rehberlik çözümdür burada. Bu teknik, her kişinin mesleki yeteneğini ortaya çıkarabilme ve onu en uygun mesleğe, doğal olarak en uyumlu olacağı, en iyi işi en fazla zevk alarak yapacağı mesleğe yöneltme iddiası taşımaktadır. Ne yazık ki, Pierre Naville’in konuyla ilgili birinci sınıf çalışması bu tekniğin iddialarının teknik realiteyle tam bir uyumluluk içinde olmadığını göstermiştir. Tamamen Marksist olan bu argümanın birinci kısmını ele almak istemiyorum. Ona göre, doğal yetenek yoktur; dolayısıyla mesleki rehberliğin bunları keşfetmesi mümkün değildir. Bu nokta, Marksist olmayanlar için elbette tartışılabilir. Naville’in argümanının ikinci kısmı birincisinden bağımsızdır ve kendi kendine yeterlidir. Neville’in çalışmasına dönmezden önce, test etmenin değerini reddetmemiz diye bir şey sözkonusu değil. Bir bütün olarak testler, güvenilir ve değerli bilgiler doğurur. Fakat testin değerini doğru biçimde hesap edebilmek için yerini belirlememiz gerekir. Modern dünyada teknikler birbirinden ayrılamazlar. Sonuçta da mesleki rehberlik tekniği, diğer tüm teknikler kompleksine, örneğin siyasal ve ekonomik teknikler sistemine entegre edilmelidir.

Naville, yetkinlikle gösteriyor ki, mesleki rehberlik dediğimiz şey, kapitalist ekonomik tekniklerin icaplarına cevap vermektedir. Teknik, adeta şans eseri, incelenen bireylerde tam da kapitalist ekonominin ihtiyaçları için gerekli yetenekleri “keşfeder”. Bu nedenle, Fransa’da 1932’den 1937’ye dek işsizlik döneminde mesleki rehberlik sistemi, mekanik, tekstil işleri gibi aşırı yığılma olan mesleklerden gençleri sistematik biçimde çevirdi. 1937’den 1939’a kadar olan dönem, metalürjinin gelişimine tanıklık etti. Mesleki rehberlik de metalurjistin mesleğini “keşfetti”. 1940’ta çok sayıda tarımsal mesleği çevirmekteydi. Mesleki rehberliğin kapitalistin ya da hükümetin geçici hevesi olduğu anlamı çıkarılmamalıdır bundan. Ne de mesleki rehberliğin özensiz bir teknik olduğu düşünülmelidir. Sadece, insan potansiyelinde büyük bir esneklik olduğu, mesleki rehberliğin diğer tekniklerin önerileriyle bu potansiyeli değiştirdiği anlamına gelmektedir.

Mesleki rehberliğin kendini diğer tekniklerden izole etme yolunu seçmesi durumda ne olacağını bir düşünün. Örneğin, ilk ve tek olarak bireyin yeteneğini dikkate aldığını düşünün. Sonuç, Otto Neurath’in abuk sabuk sistemi olur, ki mesleki rehberliğin özel ilgisinin bireye yeteneklerine göre en iyi işi bulmak olduğunda ısrar ederseniz bu sistem yine de tek mantıklı sistemdir. Neurath, bireyin mesleki rehberliğin sezdiği yeteneklerine dayanan üç ila beş yıl süreli bir tür plan öngörüyor. Ekonomi bu yetenekler üzerine kurulacaktır. Eğer mesleki rehberlik hiç makineci bulamazsa makine dükkanları durdurulacaktır. Varsayalım ki hiç öğretmen bulamadı, okullar kapatılmak zorunda kalacaktır. Öte yandan, birkaç yıl sonra mesleki rehberliğin bir makineci arzı keşfetmesi durumunda, kapatılan makine dükkanları yeniden açılacaktır. Ekonomi alanında kaosun hakim olacağını söylemeye bile gerek yok. Ancak, gerçekten özellikle bireyin üstünlüğüyle ilgileniyor olsaydık böyle bir sistem tek mantıklı sistem olurdu. Gerçekte yalnızca bireyin yeteneklerini dikkate almak isteseydik, ekonomik sistemi bu yeteneklere göre biçimlendirmek zorunda kalırdık. Böyle bir sistemin aşikar imkansızlığı, bireyin üstünlüğü kuralını uygulamanın anlamsızlığını ve mesleki rehberliğin diğer tekniklerden izole edilemeyeceğini gösteriyor.

Diğer yandan Naville, mesleki rehberliği mümkün olduğunca teknik komplekse entegre etmek istiyor. Bunun yalnızca sosyalizmde mümkün olduğunu söylüyor. Örnek olarak, mesleki rehberliğin özündeki yeteneklerden çok adaptasyon potansiyelini bulmaya çalıştığı Sovyetler Birliği’ni alıyor. Temel olarak, Sovyetler, bireyin önceden belirlenmiş kaderini değil, adapte olabilirliğini keşfetmenin gereğine inanır. O halde mesleki rehberliğin bireyi, eğitim yoluyla, planlanan insan gücü gereklerine uydurma görevi var. Mesleki rehberlik bu şekilde planlama tekniğine tabi kılınır. Örneğin, bir beş yıllık plan o dönem için belli sayıda madenci gerektirebilir. Bu durumda mesleki rehberliğin görevi, 12-13 yaşındakiler arasından bu işleve adapte olabilecekleri bulmaktır. Bu özel mesleğe ve adayların ruhsal, mekanik ve psikolojik adapte olabilirliğine odaklanmış genel eğitimin iki katı bir işlemi derhal gerçekleştirir. Plan bu şekilde gerekli insan gücünü elde eder. Bireysel adaylar istenen işgücüne etkili biçimde uyarlanır, çünkü yeterince erken yaşta toplanmışlar ve kesin bir istikamette eğitilmişlerdir. Burada vurgu yine adaptasyon yoluyla bireyin mutluluğunu sağlamaktır. Mesleğiyle uyumlulaştırıldığında bireyin mutlu olacağı varsayılmaktadır.

Sovyetlerin mesleki rehberliği anlayışı, yalanlarda Amerika’da ortaya çıkan belirli eğilimlerle benzerlik taşımaktadır. Teknik eğitim ve mesleki rehberlik konusunda UNESCO’ya hazırladığı bir raporda Margaret Mead şöyle yazmıştı: “Eğitim toplumun yalnızca bugünkü ihtiyaçlarına değil, yarınkilerine de cevap vermek zorunda olduğu için mesleki yapıların gelişimini sürekli ve mümkün olduğunca önceden tahmin edebilmek gerekir”. Bunun tek anlamı, öngörülen teknik gelişmenin bir fonksiyonu olarak bireyin eğitilmesi, gelecekteki işine önceden uyum sağlaması gerektiğidir. Mayo’nun analizleri ile Lynton’un UNESCO’ya raporunda, teknik dünyasında toplulukların hayatta kalmasının koşullarına ilişkin benzer ifadelere rastlıyoruz. Tüm bu durumlarda mesele, bireyin teknik dünyaya (“belli eylem biçimleri ve spontane organizasyon biçimlerinin yeniden üretimi” derecesinde bile) titizlikle adaptasyonudur. Tekniğin hayata nüfuz edişini bundan daha iyi anlatabilmek zor.

Naville’in mesleki rehberlik versiyonunun insan potansiyelini sınırladığı düşünülmemelidir. Tem tersine, çocuğun adaptasyon imkanlarını artırmayı amaçlamaktadır. Bu teknik yoluyla, Naville’e göre, “belirli yeni elde edilen alışkanlıklar kendini gösterecektir. Birey, bunlar sayesinde toplumsal çabanın tüm sürekliliğine katılabilecektir… Bireyin ihtiyaçları, ekonomik ortamın kendisine vasiyet ettiği yeni bir alışkanlıklar sistemine entegre edilecektir… Adaptasyon, bundan böyle doğal bir şey olmayacak, görevin karmaşıklığına bağlı olarak uzun veya kısa süreli çabalar pahasına elde edilecektir”.

Bu bağlamda, “mesleki rehberliğin her rasyonel ihtiyacın temel tatminine imkan sağlayacağından” eminiz. Bu ifadenin doğru olduğuna kaniyim. Bu şekilde eğitilmiş birey tatmin olacaktır. Fakat mesleki rehberliğin insanlığın hizmetinde öldüğünü göstermeye çalışmak en uyduruk hayaldir. Böyle bir tezi savunabilmek için yığınla yerleşmiş fikir, ortaya konulamaz formül gerekir. Bu önceden varsayımlar şunlardır: (1) Birey kendisini bir sosyalist sistemde bulduğu an kompleksleri kaybolur. (2) Bir kurum sosyalist bir sisteme entegre edildiği an niteliği değişir. (3) İhtiyaçları tatmin edildiği an birey mutlu olur. (4) Toplumsal ahenk gerçekleştirildiği an, o ahenkli sisteme entegre edilen herkes insani misyonunun farkına varır. (5) Kapitalizmden uzaklaştığı an, birey özgürdür. Bu saçmalıklar, gerçekleri görmekten veya realiteyle yüzleşmekten kaçınmaktan başka bir şey değildir. Gerçekler yeterince açıktır. Kimi diğer tekniklerden ayrı olarak mesleki rehberlik faydasızdır. Kendi gerçek bağlamına oturtulduğunda insanı ekonomik tekniğin icaplarına tabi kılmanın bir aracına dönüşür. Yeteneklerin ortaya çıkarılması görevi mesleki rehberliğe atfedildiğinde bile -örneğin Antoine Mass’ın “personel mekanografındaki gibi- yine de ciddi bir yetenek değerlendirmesi sözkonusudur, seçimler de bunlara göre yapılır.

Bir kere daha, insanı özgürlüğünden ve sorumluluğundan mahrum bırakan bir adaptasyon mekanizmasıyla yüz yüzeyiz. Bu mekanizma, insanı bir “şey” yapmakta, bir başka teknik açısından en fazla istenildiği, yani en verimli olduğu yere koyar. Mesleki rehberlik ile “yeni okul” arasında bir tür buluşma yaşandığını da belirtebiliriz. Mesleki rehberlik Fransa’da mecburi değildir. Hatta henüz bir teknik olarak varolmadığı da söylenebilir. Ancak trend açıktır. Rehberlik edilen çocuk sayısı 1944’te 60.000’den 1950’de 250.000’ çıktı. Ebeveynlerin ortalama %75’inin mesleki rehberin tavsiyelerini izlemiştir. (Gerçek rakam, az bir yükselişle 1944’teki %73’ten 1950’de %78’e çıktı). Rehberliğin rehberlik edilenler üzerindeki uzun vadeli etkilerine gelince, ya rehberin haklı olduğunu ya da rehberlik edilen çocuğun bir mesele giriştikten sonra başarıyla tamamlanmış bir gerçekle karşı karşıya kaldığını belirtmek yeterlidir. Pratik açıdan, geri çekilme sözkonusu değildir. Gerçekten, geri çekilme nadiren istenen bir şeydir. Büyüme oranı düşünüldüğünde mesleki rehberliğin mecburi olmaması gerçeği aslında pek az anlam ifade eder.

Yönetim kendisi de bir analize tabi tutulmalıdır. Şu an kullanılan testler çok tehlikeli olmamasına rağmen mesleki rehberliğin amacı, bireyi tamamen kayda geçirmektir (tabi ki kendi iyiliği için). Rehberliği uygulayanların da yaygın psikoteknik testlerden uzun süre hoşnut olacakları da düşük bir ihtimaldir. Daha ileri gitmek, duygusal eğilimlere dair sistematik incelemeler yapmak, çocuğun içgüdüsel eğilimlerini keşfetmek ve çocuğun ruhsal ve moral oluşumundaki temel unsurları incelemek isteyeceklerdir. TAT (“Tematik İdrak Testi”) denen türden testler şimdiden bu amacı taşıyor. Biraz dobra bir ifadeyle söylemek gerekirse, mesleki rehberlik gencin totaliteryen bir şekilde ele geçirilmesidir. Fakat, böyle bir ele geçirme sistemin mantığında bulunduğundan önlenebileceğini pek sanmıyorum. İlgili okuyucuyu, sistemin William Hollingsworth Whyte’ın The Organization Man (Organizasyon İnsanı) adlı çalışmasında yeralan mükemmel eleştirisine yöneltmekle yetineceğim.

Views: 76

Exit mobile version