Başkanlık Seçimi, Meşruiyet ve … (kısaca) – Numan Bey

0
3337

“Biz temsil sisteminin, her türlüsünün, meşru olmadığını, insan tabiatına uygun olmadığını söyledik. Özgürlükçü düşüncenin olmazsa olmaz politik önermelerinden biridir bu. Ne kendimiz sandık başına gittik, ne de herkesi sandık başına çağırdık.”

Seçime katılmak, bir bakıma, bir yarışa katılmak ile aynı şeydir. Bu sitenin sayfalarında,  anarşist bir fikri ve hali savunmanın gereği olarak, devletin ve sistemin temsil sistemi yoluyla, bireysel iradenin temsil edilemeyeceği fikrinden hareketle, meşruiyetinin olamayacağı fikrini daima işledik ve işlemeye devam ediyoruz.

Anarşist kişi ve toplulukların bir yekün dahi oluşturmasa bile manipülasyon, yalan ve fikri yapının önemsizleştirilmesi (HDP ve çevresinde bulunan ve ne idüğü belirsiz “anarşist” yaftasına sahip olanlarca daima yapılmaktadır) yoluyla oy kullanmaya, seçimler için faaliyette bulunmaya, “lider ya da önder” ya da “abi”ye oy verilmesine çağrı yapmalarına rastladık ve gördük.

Anarşizmin bir yafta ya da bir ideoloji olmadığına dair yazılar da yazıldı buralarda. Ama bu onun elle tutulur bir fikri yapısı ve sisteminin olmadığı anlamına gelmedi. Yazmış olduğum yazılarda da özellikle buna temas etmeye çalışmıştım.

Bir başka yaptığım şey; geçmiş yazılarıma baktığımda çoğunlukla seçim ve oy kavram ve uygulamalarının neden anarşizme ters olduğunu açıklamak ve bu kuşatmadan anarşistlerin hangi söylemlerle kurtulmasının gerektiğini ifade etmekti.

Fakat heyhat, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de aynı durum söz konusu oldu; reel politikin cazibesinden fazlasıyla etkilenmiş anarşist arkadaşların HDP ve “Selocan”ın halayına katılmakta fazlasıyla mutlu ve mesut olduklarını gördük. Ve hatta değişmiş olan bu başkanlık sisteminin – eski sisteme göre daha otoriter ve hegomonik olan sistemin – diğer yarışmacısına oy verebileceklerini dahi bağırdılar.

Anket ve kamu oyu yoklamaları yoluyla yürüyen manipülasyon – muhtemelen büyük çoğunluğunu iktidardan çok muhalefet yapmıştır – muhalefeti o kadar başkanlığı alacağına dair umuda sokmuş olacak ki seçim sonuçlarını kabul etmekte zorlandılar. Seçim akşamının sabahı medya ve sosyal medyada halen sızlanmalar ve hayal kırıklıklarının ifadesi olan yazışmalar devam etmekte.

Oyunun kurallarını oyuna katılırken bilenler, ütüldüklerinde hile yaptın sızlanmasıyla herkesi aynı alışkanlıkla manipüle ediyorlar.

Geçen seçimlerden bu yana aynı oyunu devam ettirdiler.  “Oy çalıyorlar”, “bunlar hırsız”, “seçimi çalarak aldılar” benzeri yaygın bir propaganda ile işledikleri öfke CHP dışında olan sol ve solcuları da sarmış ve buna rağmen bu seçimlerde de seçime herkesi mobilize etmeye girmişlerdi.

Muhalefetin adayı gecenin bir vakti sahneyi terk edince ve muhalefetten evet “çalmadılar” “seçimi aldılar” açıklamaları gelince temsil sisteminin meşruiyeti “bin” katına çıkmış oldu.

Biz temsil sisteminin, her türlüsünün, meşru olmadığını, insan tabiatına uygun olmadığını söyledik. Özgürlükçü düşüncenin olmazsa olmaz politik önermelerinden biridir bu. Ne kendimiz sandık başına gittik, ne de herkesi sandık başına çağırdık. Temsil sisteminin ve burjuva parlamenter demokrasinin yalan olduğunu, demokrasinin “doğrudan demokrasi” olduğunu söyledik.

Her zaman temsil değil, doğrudan demokrasi dedik.  Yerel birliklerin (kooperatif, öz yönetim örgütlenmeleri vb) demokrasinin asıl alanları olduğunu söyledik.  Doğrudan demokrasi ve hiyerarşi karşıtı yatay örgütlenmeler CHP hariç “radikal” sol’un da tek kurtuluş çabası olur.  Gerisi laf-ı güzaf.

Son söz: Eğer yenildiysen yenildiğini kabul edeceksin. Oyun devam ederken kural değiştirilmez. Ya da oyuna katılmayacaktınız.  Eğer oyunu kuralına göre oynamazsanız tüm meşruiyetinizi de kaybedersiniz. Herkes size “neden oyuna girdin” diye sorar. Oyunu bozmak demek ise meşruiyet alanının dışına çıkmaktır. Bu alan kitlelerde ve halkta meşruiyet arama ile alakasız, şiddet alanıdır. Bunun ise politikanın fizik yasası olarak adlandırmak yanlış olmasa gerektir.

Numan Bey

Visits: 35

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz