Daniel Everett, Amazonların Pirahã Kabilesi ve Chomskyci Dilbilim Üzerine (Röportaj)

0
2853
Daniel Everett Lisanın kuralları doğuştan gelen bir şey değildir, o koşullardan ve zorunluluklardan doğar, diyor.

Daniel Everettt (sağda) ‘Evrensel Gramer pek işe yarar gibi görünmüyor.’ Foto: Martin Schoeller

Daniel Everet Amazon havzasında Pirahã halkının dili üzerine çalışmalar yapmış olmasından dolayı çok iyi bilinen bir dilbilimcidir.  Yeni kitabı “Lisan: Kültürel Alet” onun teorisini konu alıyor. Buna göre lisan doğuştan gelen bir şey değil ama problemleri çözmek için insan tarafından geliştirilmiş bir araçtır.[1]

R. Bir misyoner olarak başlayıp dilbilimci oldunuz. Bunun nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?

D. İncili dünyadaki tüm dillere tercüme etmeyi hedef alan Wycliffe Bible Translators isimli teşkilata katılmıştım.  Bunu yapmakla dilbilim çalışmış oluyordunuz ve benim dilbilimle ilk karşılaşmam budur. 

R. Bu kitabın asıl iddiasının kısa bir özetini verebilir misiniz bana?

D. İki iddia var. Birincisi evrensel gramer[2] fikrinin işe yarar görünmediğidir. Bu iddiaya dair pek fazla delil varmış gibi görünmüyor. Ve bunun yerine biz neyi koyabiliriz? Karmaşık faktörlerin karşılıklı etkileşimi; hakkında konuştuğumuz şeyler ve konuştuğumuz tarzın yapılarında büyük bir rol oynayan kültürün, insan varlığının ortak değerleri.

R. Genel olarak ve Amazon’daki tecrübelerinizden hareketle lisanı mümkün kılan nedir?

D. İnsana özgü olan fiziki karakter ve bilişsel numaralardan dolayı lisan mümkündür fakat hiç biri de lisan için özgün bir şey değildir. Hepsi bir araya geldiğinde lisanı mümkün kılıyorlar. Lisanı kuran temel yapı taşı topluluktur ki çeşitli gerekçelerle insanın yaşamak için kurmak zorundadır. Dolayısıyla iletişim problemini çözmek zorundayız. Lisan problemleri çözmek için bulunmuş olan bir alettir.

R. Amazonların ortasında yaşayan Pirahã topluluğunu çalıştınız. Pirahã lisanına dair özellikle ilginç olan bir şeyler var mı?

D. Ben İncili onlar için tercüme etmek maksadıyla oraya atanmıştım çünkü hiç kimse onların lisanını anlayamıyor ve çözemiyordu. Bu lisan bilinen diğer lisanların hiç biriyle bağlantışı olan bir lisan değildi. Tüm lisanların kendi ne özgü karakteristikleri var fakat Pirahãların çok fazla özgün karakterleri var. Bizim beklediğimiz şeyler değildi. Yani sayıların olmaması, sayma ve renklerin olmaması, yaratılış mitlerinin olmaması ve uzak geçmiş ve gelecek hakkında konuşmayı reddetmeleri. Buna benzer bir sürü şeyin yanında sözdiziminin (syntax) devamlı surette devam edebilmesi anlamında özel yineleme karakteristiği var. Bu özelliklerin takımı adeta açıklama için feryat ediyordu. Tüm bu şeyler için bütünlüklü bir açıklama olması gerektiğini kavramam 20 yılımı aldı. Pirahãlar ile deneyimlerim benim insan lisanına dair fikirlerimin şekillenmesinde kesinlikle temel önemdedir.

R. Ne kadar sürede öğrendiniz?

D. Ortak hiçbir lisan yok. Bundan dolayı fiilleri ve isimleri öğrenerek ve sadece işaret ederek başladım. Başlangıçta bir yıl kadar ailemle bir köyde kaldım ve o yılın sonunda konuşabiliyordum. Sadece birkaç şey söyleyebiliyordum. Bir kaç yıl içinde söylemek istediğim birçoğunu söyleyebiliyordum ve şimdi bir köyde toplamda sekiz yılda lisanı oldukça iyi şekilde konuşabiliyordum.

R. Peki, onların senin üstünde etkileri ne oldu?

D. Evet, başlangıçta beni bir çeşit konuşan papağan olarak gördüler. Lisan öğrendiğimi kavramaları, onların söylediklerinin bazılarını gerçekten anlayan birini anlamaları zordu. Onlar beni ormandaki kimi hayvanlar gibi taklit ettiğimi düşünüyorlardı ve ben onlar bir şey söylediğimde, onlar “Bak, bizim gibi ses çıkarıyor” der ve benim hakkımda konuşurlardı. Ve ben “ Fakat ben sizi anlıyorum. Ben Pirahãca konuşuyorum” derdim. Bu ilk başta zordu. Çocuklar ağzı açık bana bakıyorlardı. Fakat şimdi beni canı gönülde kabul ettiler.

R. Siz bir mutluluk gramerinden bahsediyorunuz – hoş bir fikir fakat basitçe başka bir miti sürdürmüş olmuyor musunuz?

D. Böyle olduğumu düşünmüyorum. İlk kitabım olan “Don’t Sleep, There Are Snakes”de  ben onları oldukça mutlu insanlar olarak tarif ettim.bu herkesin her zaman mutlu olduğu anlamına gelmez: onlar mücadele ediyorlar, güvenlikleri yok, tehlikelerle arşı karşıyalar, öfkeleniyorlar. Fakat onlar benle MIT’ye geldiklerinde insanlara bakarak “ Bunlar en mutlu insanlar olmalılar” dediklerinde, ben “bunu nasıl ölçebildin” dediğimde, o “Birçok zamanlar bunları ölçtük. Onlar gülüyorlar ve gülümsüyorlar. Bunu herhangi bir toplumla kıyasla. Çünkü çevrede çoğu zamanlarda gülümsemeyen ve gülmeyen hiçbir kimse görmedim” diyen araştırmacılardır da. Diğer herhangi bir toplum tarafından eşleştirilmesini görmediğim güçlü bir memnuniyet mevcut.

R. Öyleyse siz tehlikede değildiniz?

D. Başlangıçta risk vardı, elbette. Onlar başlangıçta beni kendilerine benzer bir insan varlığı olarak görüyorlardı. İlkin biraz tehdit edilmiş hissettim. Orada çalışmaya başladığımda, onların gördüğü üçüncü misyoner grup olmama rağmen ilk ziyaretimizde bizi ölüme tehdit ettiler.

R. Ne biçimde?

D. Bir gece yarısı uyandım ve onların bir Breziyalı tüccarın ailemi öldürmeleri için onlara whisky ve çifte verdiğini söylediklerini işittim. Onlar “Amarikalı öldürmekten korkmuyorum” dediklerini duydum. Ve ben kalktım ve konuştukları yere, ormana doğru gittim. Hepsinin içiyor olduğunu biliyordum. Sadece yürüdüm ve “Merhaba, nasılsınız?” dedim ve ok, yay ve çifteyi toplamaya başladım. Bu arada ne olup bittiğini onlar anlamaya çalışırken her şeyi kollarımın atına sıkıştırıp evime geri döndüm. Ve ardından onlar geldiler ve birbirleriyle kavga ediyorlardı. Ben eve doğru yürürken benim tarafımdan, orman yönünden bir ses işittim: “Seni şimdi öldüreceğim” diyordu. Pirahãlı birydi ve yüzmü onda döndüğümde bir ok ya da çiftenin patlayacağını düşündüm. Fakat o sadece silahsiz bir şekilde duruyordu. Ve sadece sarhoştu. Ve dolayısıyla öldürülmedim. Fakat ertesi gün hepsi gelip özür diledi ve “Alkol başımıza gülünecek şeyler yapıyor” dediler. Ben “O herkesin başına aynı şeyi yapar fakat ailemin çevresinde böyle şeyler istemiyorum. Ya bunu bir daha yapmazsınız ya da buradan ayrılırız” dedim. Ardından onlar “Tamam, tekrar bunu yapmayacağız” dediler fakat tekrar yaptılar!

R. Yaptılar?

D. Yaa, onarın alkol gibi bir problemleri var. Kuzey ve güney Amerika’daki Amerika Yerlileri bizim bedenimizdeki işleyişe benzer alkolü parçalayacak enzimlere sahip değiller. Çok az bir miktar çok fazla etkiliyor onarı. Gerçekten de alkolle çok büyük bir problemleri var. Fakat Brezilya hükümeti bu ticaretin yolunu kestiğinden dolayı alkole çok fazla ulaşamıyorlar. Brezilya hükümeti insanların Yerlilere alkol götürmemeleri gerektiğine sıkıca inanmaktadır.[3]

R. Peki, geri döndüğünüzde Piraha sizi nasıl selamlar?


Kimi Pirahã Suretleri

D. Oh, bir selamlama yok. Bir selamlamaya en yakın şey onların “Eee, gelmişsin”. Bu selamlamaya en yakın olanıdır. Hepsi beni tanır, yaşayan tüm Pirahãlılar bilir beni. Bugün 750 kişidirler.

R. Seni ne diye çağırıyorlar?

D. Pirahãcada benim adım Paoisa. Anlamı çok saygı duyulan, ölmüş yaşlı Pirahãlıdır. Bana çok antik olmamdan dolayı bu ismi söylediklerini anlattılar. Ortalama yaş sınırı 45 yıl dolaylarındadır. Bu sıtmadan kaynaklıdır.

R. Peki, dilbilim açısından tüm bu derslere dair ne düşünüyorsunuz?

D. Ders, lisanın doğal ayıklanmanın sınırlarının dışında olan gizemli ya da mutasyona uğramış bazı genler yoluyla ortaya çıkan bir şey olmadığıdır. Fakat lisan, insanın problemlerini çözmek için bulduğu bir araçtır. Diğer yaratıklar aynı nedenlerle kullanamaz. Onlar bir küreği kullanamaz: o insan tarafından, insan için icat edilmiştir ve onun işe yararlığı insan tarafından değerlendirilir.

R. Sizin lisanın kökenlerine dair teoriniz Noam Chomsky’nin evrensel gramer teorisinden farklıdır.

D. Benim lisana dair bakış açım Chomsky’ninkinden çok uzak değildi. Ben, Onun bana çatmasına rağmen, kitapta ona çatmamaya ya da ölçüsüz şeyler söylememeye çalıştım. Sıkıntılarını ifade eden biri gibi görünmek istemem. Bu 30 yıl çalıştıktan sonra benim geldiğim sonuçtur ve Chomsky’nin en önemli iddiasında kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum ve kendi iddialarımı delilerle yapmaya çalıştım.

R. Ve şöyle bir ardınıza yaslandığınızda bu tekrar tekrar Plato ve Aristotale tartışması mıdır?

D. Bu teorilerin kökenleri geriye gidiyor. Chomsky’ninki Eflatun (Plato) ve benimki Aristo’ye gider. Bu inanılmaz bir şey, değil mi?  Yani binlerce yıl önce Yunanlıların sahip olduğu ne kadar iyi fikir var ki?

Röp.: Robert McCrum

Çeviren: Alişan Şahin


[1] Bu röportaj Guardian gazetesinde 25 Mart 2012 günü yayınlanmıştır. https://www.theguardian.com/technology/2012/mar/25/daniel-everett-human-language-piraha. Konu ile ilgili sitemizdeki başka bir makaleye de bakabilirsiniz.

[2] Evrensel Gramer teorisi ve Chomsky: Tıpkı Freud’un psikoanalizde ve A. Einstein’in kozmolojide yaptığı gibi Chomsky de dilbilimde önemli biridir.

Yaygın ‘davranışçı” bakış açısının lisanın öğrenildiği fikrinin aksine Chomsky insan aklının gerçekten gramer düşüncesine fiziksel-bağlantılı olduğunu iddia eder. Çocukların kendi lisanlarını başarılı bir şekilde elde etmelerinin çok kısa zamanda olduğunu iddia eder. Lisanın yapısı sonradan elde edilmez, doğuştan verilidir ve tüm lisanların ortak olan temel kuralları vardır. (Ç.n)

[3] Röportajın tarihi 25 Mart 2012’dir. Makale okunurken buna dikkat edilmelidir. Amazon ormanlarında katledilen yerlilerin sayısı oldukça fazladır ve yeni Brezilya hükümetinin yerlilere nefret kusan demeçleri ve duruşu dikkate alınmalıdır. (Çev. Notu)

Visits: 225

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz