İtaatsiz.Org: Biz Gençleri Hiç Kimsenin Askeri Olmamaya Çağırıyoruz

0
2862

Bir kaç gündür kaygan ve hızlı değişen aktüel gündemde çocuklarının PKK tarafından dağa kaçırıldığını söyleyerek PKK’nin çocuklarını geri vermesi için eylem yapan aileler öne çıktı. Her zamanki gibi son derece insani bir mesele karşılıklı siyasi istismar meselesine döndürüldü. Başbakan fırsat bu fırsat PKK üzerinden BDP’ye yüklenme fırsatını kaçırmayarak milliyetçi kamuoyuna “Ey HDP-BDP bu çocukları gidin alın gelin yoksa bizim B ve C planlarımız var” diyerek şu ana dek süregelen çatışmasızlık durumuna son verecek şekilde gerekirse bir kurtarma operasyonu düzenleyebilecekleri izlenimi yarattı. PKK ise her zaman bildik jargonla barış süreci tehlikeye girer diyerek çatışmaya hazır olduğunu beyan etti. Herkesin bin türlü hesap yaptığı bu insani duruma ilişkin anarşist bir yayın organı olarak bizim de diyeceklerimiz var.

Biz başından beri bu sürecin zor yürüyeceği kanısındaydık. çünkü bir AKP bir kitle partisi olarak BDP-PKK çizgisinin herhangi bir demokrasi için olağan olan ve bu nedenle de son derece demokratik, son derece haklı ve meşru isteklerini, yani sadece dili kapsayan kimlik haklarının ötesinde siyasi hakları da kapsayan bir dönüşümü yürütemeyeceğini bu konuda zorlanacağını söyledik. Nitekim hükümet kimlik hakları özellikle de dil ile ilgili birçok açılım yapmasına karşılık, tanınma talebinin ayrılmaz bir parçası, çok kültürlü çok kimlikli bir liberal kimlik politikasının olmazsa olmazlarından olan ana dilde eğitim hakkına ilişkin topu taca atan bir tutum gösterdi. Dahası yürütülen barış sürecini hukuki bir temele oturtacak adımlar atmadan, dağdaki insanların sivil siyasi hayata geçişlerine olanak sağlayacak bir affa girişmeden, çatışmasızlığı siyasi amaçlarına gerekçe yaparak Öcalan ile devlet arasındaki anlaşmanın şartlarına uymadı.  Bu konuda yaptıklarından daha ilerisi-yani anlaşmanın gerekleri -için milliyetçi ve ırkçı Türklerin tepkisinden çekinerek kaçındı. Bir kitle partisi olarak ve temsili demokrasi temelinde bu tutum onaylanmasa da anlaşılabilir. Çünkü temsili demokrasi koşullarında herkesi memnun edecek adımlar atmak durumunda olan kitle partilerinin bir burjuva reformizminde bile atabileceği adımlar kısıtlıdır. Bu bağlamda, kimlik hakları bağlamında, bundan 20 -25 yıl önce atılsaydı süreci başka bir zemine oturtacak bu adımlar bugün gelinen noktada -hele de Rojava’da PKK liderliğinde oluşturulan bir yönetim oluşmuşken- ise artık bu haklar ile AKP’ye oy verenler dışında bununla yetinecek bir politize Kürt grubunu bulmak zor.

Kısacası artık gelinen noktada Kürtler, Türklerin milliyetçi kibrinin son bulmasını bekleyecek durumda değiller. Özerklik gibi son derece meşru bir taleple kendi sosyal yaşamları üzerinde söz ve karar sahibi olmak istiyorlar. Buna yanaşmayanlar ise milliyetçi kibirden vazgeçmek istemeyen, bu topraklarda yaşayan tüm halklara bir sömürge valisi edası ile yanaşan milliyetçi Türkler. Tam da bu nedenler ile Barış süreci AKP’nin oportünist ötesi bir eda ile kendi parti çıkarlarını, Erdoğan’ın siyasi ikbalini merkeze koyan oy avcılığı ile PKK’nin militarist bir örgüt olarak ne bahasına olursa olsun kendisinin yöneteceği, siyasi olarak belirlenmiş Ulusların Kendi Kaderini belirleme mantığına uygun olarak oluşturulmuş bir toprak talebi nedeni ile artık sürdürülmesi zor bir noktaya gelmiştir. Ama çıkmadık candan umut kesilmeyeceği gibi bu süreçten de umut kesilmez lakin her iki tarafında bu süreci kendi kitlesinde meşru görülecek bir bahane ile bozma arzusunun çok güçlü olduğu gerçeğini göz ardı etmek de hayalcilik olur.

Son yaşanan zorla askere alma olarak izah edeceğimiz olaylar karşısında KCK denilen militarist ve otoriter örgütlenmenin ya da mini devlet tarzındaki örgütlenmenin açıklaması ise insanlık adına büyük bir utançtır. KCK bugün yaptığı açıklamada” yavuz hırsız ev sahibini bastırır deyimine” uygun bir siyasi pişkinlikle ailelerin tek görevinin çocuklarının özgür bir ülkede yaşaması olduğunu belirterek- yani bağımsız Kürdistanda yaşamak- şunları söylüyor.

“Kürt halkı özgür ve demokratik yaşama kavuşmadığı müddetçe Kürdistan Kürtler için zindandır, zulümdür, baskıdır. Bugün Kürdistan’da tam özgürlüğün yaşandığı alanlar dağlardır. Devletin gençlere elini uzatamadığı tek yer özgürlük dağlarıdır. Bu nedenle gençler kültürel soykırımcı sömürgeciliğin elinin ulaşmadığı özgürlük alanlarına koşmaktadırlar. Bugün tüm demokrasi güçlerinin görevi Kürdistan’ı başta gençler, kadınlar ve çocuklar için yaşanılan bir ülke haline getirmektir… .Kışkırtılan aileler ise oynanan oyunu bozmak için AKP genel merkezi ve AKP binaları önüne yürümelidirler. Çocuklarına ve gençlerine özgür ve demokratik bir yaşam kazandırmak için özgürlük ve demokrasi mücadelesine katılmalıdırlar. Demokrasi güçlerinin, Kürt halkının ve tüm ailelerin birinci görevi, çocukları ve gençleri özgür ve demokratik bir ülkeye ve yaşama kavuşturmaktır. Herkesi bu görevlerine sahip çıkmaya, kültürel soykırımcı sömürgeci Türk devletine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz”

Tek kelime ile işlenen insanlık suçunu yani özgür insanları kendi iradelerine rağmen tıpkı devlet gibi zorla asker almak kabilinden özgürlüğe karşı en büyük suç sayacağımız bir eylemi bir özgürleştirme eylemi gibi sunarak tüm bu tür örgütlere özgü vicdan ve ahlak dışı açıklamalar yapmaktadır. Kısacası tek kaygıları çocuklarının ölmemesi olan ailelere sizin çocuklarınızın görevi gerilla olmaktır demek devleti aratmayacak bir propaganda demagojisidir.

İnsanların kendi inisiyatifleri, kendi özgür kararları ile istediklerini yapmak haklarıdır ancak onlara kendi iradeleri dışında zorunlu askerlik gibi zorunlu gerillalık dayatmak PKK denilen örgütün devletin aynadaki yansıması olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. BDP’nin ise ne yazık ki bu şartlar altında askerlik şubesi olmak dışında bir seçeneği kalmamaktadır. Tıpkı devlet gibi PKK’de vicdansızca soğuk soğuk yalan söylemektedir. Dağların tek özgürlük yeri olduğunu iddia edecek denli propaganda değeri dışında hiç bir gerçeğe değmeyen, gerillanın askeri emir komuta altında ölmek ve öldürmek dışında görevinin olmadığı bir yaşantının özgürlük olduğunu söyleyecek kadar utanmaz bir yalanı bize gerçek diye yutturmaya girişerek aklımıza hakaret etmektedir.

Tüm bunlardan dolayı bir grup anarşist olarak bizler Kürt gençlerine buradan bir anarşist olarak, anti militarist bir tutum takınmaları yönünde bir çağrıda bulunarak, ne devletin, ne de HPG denilen diğer ordunun askeri olmama haklarını kullanma çağrısında bulunuyoruz. Bu otoriteye başkaldırma, her tür itaatsizlik yöntemi ile direnme ve isyan etme hakkının kullanılmaması demek değildir. Tersine Kürt gençlerin tıpkı batıda gezi isyanını başlatan kardeşleri gibi özgür ve özerk iradeleri ile yapacakları, militarist olmayan her isyan eylemi meşrudur.

Askerlik size ancak kendiniz gibi genç insanların canını almayı öğretir ve bir halk için başka çare yoksa savaş her zaman ve her zaman ahlaksız bir ölme ve öldürme eylemi olarak cinayettir. Askerlik ise insanın insanlıktan çıkarak bir seri katile dönüşmesi eylemidir. Batıdan doğuya tüm coğrafyalarda özgürlük hayatımızın yegâne belirleyeni olsun istiyorsak ne gerilla, ne asker olmamak yapılacak en doğru şeydir ( bu özgür ve özerk asiler olmamak anlamına gelmiyor, biz isyanın ve başkaldırının her türüne hiyerarşi ve militarist bir örgütlenme içinde olmamak kaydı ile ancak saygı gösteririz). NE PKK NE TC HİÇ KİMSENİN ASKERİ, HİÇ KİMSENİN SERİ KATİLİ OLMAYIN. Umarız ki burada olduğu gibi orada da anarşinin özgürlük ateşi tüm kürdistanda yanar.

itaatsiz.org

email: itaatsiztoprak@gmail.com

Visits: 50

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz