Açıkçası hayatı bir utanç hikâyesiydi. Dışarıdan belki bir Bolşevik gibi görünüyordu ama aslında sadece birbolshie [1] idi. Hayata kötü başlamıştı ve hayatı giderek kötüye gitmişti. Bir ara Prag’daki rakip iki anarşist gazetenin editörlüğünü yapıyor ve kendi yönettiği iki gazete arasında rezil bir polemik yürütüyordu. Yine editörlüğünü yaptığı prestijli Animal World dergisi için fantastik hayvanlar uyduruyor, sokaklardan çaldığı köpekleri “cins” hayvan diye satıyordu.
Tek kitabı olan Aslan Asker Şvayk çoğunlukla sarhoş olduğu anlarda kaleme alınmıştı ve aslında meyhanede anlatılan hikâyelerin bir derlemesinden başka bir şey değildi. Aynı zamanda geçtiğimiz yüzyılın en beğenilen 100 kitabından biriydi tabii. Hayli kötü durumdaki Bohemyalı Jaroslav Haşek’in hayatı ve eserinin özü böyleydi işte.
Haşek, tabiatı itibarıyla anarşizandı ve otoriteye tepkiliydi, ancak 1906-1909 yılları arasında Çek anarşist hareketi içerisinde aktif bir rol de almıştı. Anarşist grupların birinden, ofisin bisikletini bira ile takas ettiği için atılmıştı. Bir tramvay işçisi olmasa da, tramvay işçileri grevlerinden birinin öncülüğünü yapmıştı. Bir ayaklanmada polise taş attığı için hapse atılmış, mahkemedeki ifadesinde ayaklanma sırasında yerde çok nadide bir fosil gördüğünü söylemişti. Kaybolmasından, veya daha kötüsü bir silah olarak kullanılmasından, endişe ettiği için de fosili oradan alıp tamamen koruma amaçlı olarak bir duvarın ötesine doğru açmış ve yanlışlıkla bir polis memuruna denk gelmesine yol açmıştı. Nişanlısı tarafından, endişeli kayınpederiyle tanıştırıldığında kendisini düzgün bir işe başladığı konusunda temin etmişti. “Maaş ne kadar?” diye sorulduğunda da neşeyle “Günde iki litre bira” diye cevap vermişti.
Haşek’in en önemli projesi, 1911 Prag belediye seçimlerine girmek üzere –dört sanatçı yancısıyla birlikte- kurduğu “Kanunlar Çerçevesinde Barışçıl ve Ilımlı İlerleme Partisi” idi. Prag hâlâ Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlıydı ve sıkı bir sansür politikası yürürlükteydi. Ancak Haşek bu sansürü, aşırı ılımlı bir parti kurarak aşıyordu. Parti toplantıları sürekli barlarda düzenleniyor, kaotik bir gürültü patırtı içerisinde geçiyor ve devlet karşıtı etkinliğe dair bir kanıt bulma peşindeki polisler ajanları tarafından da ziyaret ediliyordu.
Haşek’i açıktan imparatoru eleştirmek zorunda bırakacağını düşünen bir polis ajanı “Kraliyet hakkında ne düşünüyorsun?” diye sormuştu kendisine. Haşek’in cevabı şöyleydi: “Muazzam bir teşkilat. Sık sık kafayı bulduğum bir yerdir”.
Başka biri de “İmparator’un resmini niye ters çevirdiniz, niye yüzü duvara bakıyor?” diye sorduğunda gelen cevap şuydu: “Sinek falan üzerine sıçar da birisi ters bir yorum yapar diye düşünüp önlem aldık”.
Gece toplantılarında gelen kalabalıklar büyüyünce, Haşek bir sonraki toplantıda anneanne ve babaannelerini öldürmüş 20 Prag belediye meclisi üyesinin adlarını açıklayacağını ilan etmişti. Bu vaat, beklediğinden fazla ilgi uyandırdı ve bir sonraki toplantıda salondaki devasa kalabalığın içinde çok sayıda polis ve resmi yetkili de vardı. Haşek bu kez fena köşeye sıkışmıştı ama her zamanki gibi ahbapları imdadına yetişti.
Haşek konuşmasına başlamadan önce “Parti Başkanı” (böyle biri yoktu) ciddi bir sesle aciliyet arz eden ve parti tüzüğündeki “Tarım hakkında 35 sayılı madde” (böyle bir şey de yoktu) uyarınca öncelikli olarak cevaplanması gereken bir soru olduğunu duyurdu:
“Şap hastalığı hakkında ne düşünüyorsunuz?”
“Bu son derece aptal bir soru, ancak yine de bir cevabı hak ediyor” diye sözlerine başlayan Haşek, 89 dakika boyunca Ostrogot ve Vizigot imparatorluklarında mal ve davara dadanan şap salgınları hakkında kesintisiz konuşmuş ve konuşmasının sonunda hastalığın son ve tek taşıyıcısının Prag belediye başkanı olduğunu ve kendisine acilen ağzını dezenfekte etmek için 10 galon katran ruhu verilmesi gerektiğini belirtmişti. Dinleyiciler de o kadar katran ruhunu -ve tabii belediye başkanını- bulmak üzere salonu boşaltmışlardı.
Seçim günü gelip çattığında, sandıkların açılmasından birkaç dakika sonra Haşek destekçileri, kendisinin ezici bir zaferle seçimi kazandığını bildiren afişleri her yere asmaya başladılar. Tüm seçmenler karargâh olarak kullanılan meyhaneye içkili bir kutlama yapmak üzere davet ediliyordu ve yüzlerce insan şimdiden davete icabet etmişti bile. Sonunda bir polis memuru toplantı yerine gelerek Haşek’ten afişlerin kaldırılmasını istedi. Haşek ise gariban polisi kolundan tutmuş ve onu emniyet müdürü yaptığını, maaşını da üç katına çıkardığını ilan ederek yoluna göndermişti.
Haşek’in hayatının geri kalanı da sıradışıydı. Avusturya-Macaristan ordusuna alındıktan sonra Ruslar tarafından esir alındı. Ekim Devrimi’nden sonra kısa süreliğine Çek Lejyonu’na ve hemen arkasından Kızıl Ordu’ya katıldı. 1920’de Prag’a geri dönene kadar burada kısa sürede Siyasi Komiser rütbesine kadar yükseldi. Bundan sonraki üç yıl boyunca kâğıt parçalarına öyküler yazdığı, sonra bunları kaybedip insanlara bir önceki gece anlattığı hikâyeyi hatırlayıp hatırlamadıklarını sorarak ortalarda dolaştığı derbeder bir hayat sürdü. Fevkalade içki içiyordu ve 1923 senesinde öldüğünde 140 kilo geliyordu. Cesedi, evinin duvarı yıkılarak dışarı çıkarıldı.
Ancak Aslan Asker Şvayk’ın maceralarını yazmayı başarmıştı ve burada anlattıkları, kendi başına gelenlere bir hayli benziyordu. Akıllı ahmak rolünü oynayan ve otoriteye beyinsizce itaat tutumunu benimseyen Şvayk, tarihteki en anarşizan karakterdir. Kitabın ilk bölümünden bir paragraf şöyle:
Şvayk’ın her zaman gittiği meyhanenin sahibi sürekli olarak onunla konuşmaktan kaçınmaktadır çünkü polis ajanları konuşmalarını duyar diye endişelidir. Şvayk bir gün meyhaneye girer ve mekanın sahibinin karısını ağlarken bulur.
– Sen buradan ayrıldıktan sonra kocam devlet düşmanı diye tutuklandı ve geçen hafta 10 yıl hapis cezası aldı!
– Muhteşem bir haber.
– Bunun neresi muhteşem haber?
– E, bir haftasını yatmış bile.
2000 yılının eylül ayında dünya bankası karşıtı eylemler için Prag’daydım ve yanımda Jane Nicholl ile Martin Wright da vardı. Haşek’in müdavimi olduğu pek çok yerden biri olan turistik Chalice’e de gittik. Oradan ayrılırken biber gazı fişeklerinin ateşlendiğini duyduk ve sokak çatışmalarının olduğu alanlardan yükselen dumanları gördük. Koşarak çatışmaların olduğu alana ilerledik. Hemen yerden bir taş aldım ve üzerinde fosil olup olmadığını kontrol ettim.
———————————
[1] Bolşevik’ten türeme ama küçümseyici ve genelleyici. “Başıbozuk” gibi. Belki Türkçedeki komünist / “gomonis” ayrımına benziyor.
*1984’te İngiltere’de bir gazete tarafından “Britanya’nın en tehlikeli adamı” olarak nitelenmiş İngiliz anarşist ve aktivist Ian Bone tarafından Strike! Magazine için yazılmış bir nevi Haşek biyografisi.
Strike! http://www.strikemag.org/
Polisantrik “BIRAK FURUŞ EYLENSIN MALUMAT” polisantrik.blogspot.com.au isimli blog’dan izinle alınarak yayınlanmıştır. Kendilerine teşekkür ediyoruz.
Views: 86