“Tarih öncesinde ve tarihte depegözler zayıf ve yenilgi anında çoğun “emdü kardaşlar kıyma banga” der. İnsanın aklı Basat’ın sözüne ve ediminin bundan sonrasına razı olmuyor ya, yine de bir ferahlık sarıyor insanın bağrını; çünkü depegöz bağırlar yakmıştır, yakmaktadır, bağır yakıcıdır. “mere kavat ag sakallı babamı aglatmışsın/karucuk ag bürçekli anamı bozlatmışsın karındaşım kıyanı öldürmişsin/agca yüzlü yengemi tul eylemişsin/ala gözlü bebeklerin ögsüz komuşsın/kormıyam seni kara polad uz kılıcum tartmayınca”. “
Türkmenlerin çok tanınmış bir öyküsü var. Dede Korkut Kitabı’nda “Basat Depegözi öldürdügi boyı beyan eder” diye kayıtlı. (Tezcan, Boeschoten 2001: 146-155.) Ne kadar giz içinde ki, öykünün olayları, örgüsü, kişileri benzer olarak Homer Dede’nin bir anlatısına (destan?) çok benzer. Odissea’daki “Ulisses ve Polifemos”. Bu benzerliği H. v. Diez 1811’de Depegöz’ü Almanca’ya çevirip Ulisses’le karşılaştırarak göstermiştir. (Rossi 1999: 184.) Giz içinde dedim, çünkü Diez, Depegöz’ün Doğu efsanelerinden türediğini, ayrıca Homeros’un destanını bile etkilemiş olabileceğini söyler.
Depegöz öyküsü özetin özeti şöyle: Dış Oğuz’dan Aruz’un oğlu daha bebekken Dışoğuz’a bir saldırı olur. Kaç göç sırasında bebek yiter. Oğuz boyu yıllar sonra yurt tuttukları yere dönünce görürler ki sazlıklardan “bir aslan çıkar at urur apul apul yöriyişi adem gibi…”dir. (Tezcan, Boescheten 2001:147. Yazımı hazırlayanların “harf çevrimine” ve yazım kurallarına uymadım. Olanaklı olabildiğince alıntıları Dresden nüshasında olduğu gibi bıraktım. Burunsal sesli “kef” yerine “ng”, “gayn” yerine “g” yazdım. Diğer harf ayrımlarını -se, sad, sin vd.- 1928 türkçe alfabesine göre “tek harfle” gösterdim.) Sonunda aslanadam biyolojik babası Aruz’un gerçekte de oğlu Basat olur.
Aruz’un çobanı Sarı yakaladığı bir periyle yatar. Bundan bir oğlan doğar. Aruz oğlanı alıp yurduna getirerek bakar, besler, büyütür. Çocuk bir Depegöz olur. “oglancıklarla oynar oldu… kiminüng burnın kiminüng kulagın yemege başladı”. Depegöz Oğuz’dan çıkıp gider. “yol kesdi adem aldı böyük harami oldu üzerine bir kac adem gönderdiler oh atdılar batmadı kılıc urdılar kesmedi… çoban çoluk kalmadı heb yedi oguzdan dahı adem yemege başladı (…) oguz depegöze kar kılmadı ürkdi kaçdı çevirüb önün aldı oguzu salı vermedi gerü yerine kondurdu”.
Oğuz çaresiz kalıp Dede Korkut’u çağırır. “onungıla tanışdılar gelüng kesim keselüm dediler dede korkudı depegöze gönderdiler (…) dede korkud döndi… yünglü koca ile yapagulu kocayı depegöze verin aşın pişürsün dedi ve hem günde iki adem ile beş yüz koyun istedi bunlar dahı razı oldu…”.
Oğuz razılık gösterir ama, kesim kesilmeden önceki Depegöz’ün genel bir buyruk altına alıştan başka bir deyişle tahakkümden disiplin altında bir topluma çevirdiği topluluk yaşamını arar oldu. Böyle ol, şöyle kıl; buyruklara uyarsan dokunulmayacaksın. Dil ve Buyruk (buyurma aracı olarak buyrukdil). “kapak kan derler bir kişi var idi iki oglı var idi bir oglın verüb biri kalmış idi gerü nevbet tolanub anga gelmiş idi anası feryad edüb agladı zarılık eyledi…”. Kadın varıp Basat’a yalvarır. “avcuna sıgmayan ulunglu ohlı/erdebil teke boynuzından katı yaylı/iç oguzda taş oguzda adı bellü/aruz oglı hanum basat manga meded”.
Medet çağrısıyla Basat, Depegöz ile savaşmaya karar verir. Oğuz toplulukları buna razı olmaz. “Ag sakallu babangı aglatmagıl/ag bürçeklü anangı bozlatmagıl” diye yakarırlar. Basat inatçıdır. Basat ağabeyi ve diğer Oğuz beylerini öldüren canavarı asla bağışlamazdır. Ama Depegöz de hiçbir insan ve topluluğuyla kıyaslanamaz güçtedir. İnsanüstüdür. Çünkü topluluklar tarafından insan sütüyle büyütülmüş ve şimdi de insan ve koyun etiyle beslenmektedir. Depegöz Basat’ın kolay lokma olmadığını görünce hilelere başvurur. Fakat Basat bir punduna getirip Depegöz’ün gözünü çıkarır. Depegöz böylece düzenini sürdürdüğü denetimin temel aracını yitirir. Göz ve Gözetleme. Öfkeli ama zorunlu ve kahredici bir saygıyla Depegöz Basat’a sen kimsin, der. “kalarda koparda yerüm gün ortaç/karangu dün içre yol azsam umum allah/…/atam adın sorar olsang kaba agaç/anam adın deriseng kagan aslan/benüm adım sorsang aruz oglı basat dur/”.
Tarih öncesinde ve tarihte depegözler zayıf ve yenilgi anında çoğun “emdü kardaşlar kıyma banga” der. İnsanın aklı Basat’ın sözüne ve ediminin bundan sonrasına razı olmuyor ya, yine de bir ferahlık sarıyor insanın bağrını; çünkü depegöz bağırlar yakmıştır, yakmaktadır, bağır yakıcıdır. “mere kavat ag sakallı babamı aglatmışsın/karucuk ag bürçekli anamı bozlatmışsın karındaşım kıyanı öldürmişsin/agca yüzlü yengemi tul eylemişsin/ala gözlü bebeklerin ögsüz komuşsın/kormıyam seni kara polad uz kılıcum tartmayınca”.
Dedem gelir, yom verir, şadılık çalar; topluluğu toplulukları yastan çıkarıp sevince sokar. Basatlığa, basat oluşlara alkış verir. “kara taga yettügüngde aşıt versin/ kanlu kanlu sulardan geçüt versün” diye yom/hayırlı (dua) söyler.
Öyküden gerçeğe atlayışa on dayanak:
1.“Kimse, ama kimse burada aşılmış filan değildir. Yaratıyorsanız yarattığınız şey bakımından asla aşılmazsınız.” (Deleuze 2007: 160.)
2.“Türkler dediğimiz zaman, etnoğrafya, filoloji ve tarihle ilgisi olanların bazen ‘Türk-Tatar’, bazen, ‘Türk-Tatar-Moğol” diye andıkları bir ırktan gelme [Akçura Kazan Tatarıdır], adetleri, dilleri, birbirine pek yakın, tarihi hayatları birbirine karışmış olan kavim ve kabilelerin tamamını murad ediyoruz (…)” (Akçura 2008: 17.)
3.“Her kavim ve hatta her kabile, diğer kavim ve kabilelere karşı daima kendi hususiyetini duymuş ve çoğunlukla kendi üstünlüğünü iddia etmiştir. (…) ‘milliyet [ulusallık] fikri’, bu duygu ve iddianın çok gelişmiş bir aşamasıdır.” (Akçura, agy. 17, 18.)
4.“Millet, ırk ve dilin esasen birliğinden dolayı sosyal vicdanında birlik ve beraberlik meydana gelmiş bir insan toplumudur.” (Akçura, agy. 19.)
5.“Türk birliği siyasetindeki faydalara gelince, Osmanlı ülkelerindeki Türkler hem dini, hem ırki bağlar ile pek sıkı, yalnız dini olmaktan sıkı birleşecek ve esasen Türk olmadığı halde bir dereceye kadar Türkleşmiş sair müslim unsurlar daha ziyade Türklüğü benimseyecek ve henüz hiç benimsememiş unsurlar da Türkleştirilebilecekti.” (Akçura 2008: 59.)
6.Türkmenlerin sadece alevi yolunu izleyenlerinde bir Türkmence, bir Türkmenlik, bir tarihsizlik ve mekansızlık bilinci bazı yönleriyle yaşamaktadır. Bugün bir Alevi Türkmen kişisinin yaşamında özgürlük tutkusu akıldışı boyutlara dek uzar. Diğer Türkmen boyları Türk Ulusu ve İslamtürk düşüncesini anlayışlarını benimsemiştir.
7.Türk Ulusu ve toplumunda Alevi Türkmenlerle Alevi Kürt ve Zazalar yollarının kuruluşunda ve yürütülmesindeki dedelik kurumuyla birbirine bağlıdır. (Ağuiçen, Sarı Saltık, Devriş Cemal, Hıdır Abdal, Garip Musa vd. ortak ocaklardır.)
8.Kimlik istemek ve bunun için didinmek toplulukça doğal bir edimdir. “21. yüzyılda bu gericilikse” eğer, her devlet ve uyrukları da kimliğinden vazgeçsin. Kimliği yasaklı, yok sayılan topluluklar önce kimliklerini yaşama özgürlüğünü kazanarak diledikleri yaşamı kurup yine diğer kimlikçilerden, devletçiliklerden, ulusçuluklardan, kardeşlikçilerden önce kimliklerine ait her şeyi gönüllü terk edecektir. Bu tarihte bin bin yaşanmıştır. Esasında Türkmenler nazarında 72 millet birdir; yan yanadır; ama üstalt ya da üstlü altlı değildir.
9.Basat Depegözü niye öldürsün! Depegözü alt etmenin en az bedelli yollarını düşünsün. Evde, sokakta, mahallede, mezrada köyde, kasabada kentte Depegözü eslemeden kendi istediği bir “özerkçi/muhtariyetçi” yaşam kursun. Dede Korkut topluluğa bunu önerip uygulatmıştı. Basat oluş bu uzlaşılmışlık görüntüsünde zaman ve koşullar kazanmıştır.
10.“Leibniz ekliyor… mekan mümkün bir arada varoluşlar düzlemidir; zaman ise mümkün ardışıklıkların düzlemidir.” (Deleuze, agy. 143.)
Kaynakça
Ettore Rossi, Dede Korkut Kitabı Üzerine Araştırma, çev. Mahmut H. şakiroğlu, Erdem 34 içinde, TTK 1999.
Gilles Deleuze, Leibniz, Kabalcı 2007.
Semih Tezcan – Hendrik Boeschoten –hazırlayanlar-, Dede Korkut Oğuznameleri, YKY 2001.
Yusuf Akçura, Türkçülüğün Tarihi, kaynak 2008.
Views: 48