Site icon İtaatsiz

Devletin Kökeni -2- Nüfus – Harold Barclay

Birkaç düzine mensubu bulunan avcıtoplayıcı grubu gerekli insan gücü ve insan kaynağı yokluğundan dolayı asla bir devlet oluşturamazdı. Aslında erken dönem Sümer şehir devletleri birkaç bin yerleşik insanla kurulmuştu. Her biri diğer devletler gibi aynı büyüklükteydi ve Sargon I’in yönetimi altındaki tek Sümer devletinin altında birleştirilmişti. Atina şehir devleti de birkaç bin yerleşimcisiyle böyleydi. Ama başlangıçta benzer büyüklüğü ile onlarla boy ölçüşmekteydi. Kısa süre sonra dıştan gelen çatışmaların üstünden gelmek için güçbirliği kurmaya zorlanmıştı ve sonuç olarak Sümer şehirleri gibi bir imparatorlukta kayboldu.

Modern zamanlarda küçük devlet denen birçok devletin varolduğuna zaten dikkat çekilmişti. Bunların birkaç tanesinde otuz bin kadar insan yaşamaktaydı.

Bir devletin ayakta durması için belli bir büyüklükte olması ve yerleşim yeri içinde belli bir toplumsal muhite bağlı olması gerekir. Ortaçağ Avrupası’nda bir milyon nüfusuyla bir devlet oldukça etkili olabilir; diğer bir ifadeyle eşit olarak dikkate alınabilirdi. Bugün bu durum tartışmaya açıktır.

Açıkçası sadece birkaç km2 toprak ile egemen bir devletin önemi ve varlığını sürdürmesi tartışmaya açık olsa bile coğrafi büyüklük nüfustan daha az önemlidir. Aynı zamanlarda üç milyon nüfusu ve 385 km2 ile Singapur’un şehir devletleri iktidar alanında çok iyi manevralar yapma gerekçelerine sahipti.

Geniş topraklara sahip olan bir devletin kendi kendini sürdürebilir bir ekonomiye sahip olabildiği ve kaynakları için potansiyelinin daha çok olduğu açıktır.

Carnario, nüfus artışının devlet oluşumunda büyük bir etkisi olduğunu tartışmıştır. İnsanlar tarımsal olanaklarını kullandıkları bir bölgede bulunabilirler. bu durum nüfusun artışıyla sonuçlanınca tarıma elverişli araziler açmak için baskıda bulunup talepkar olabilirler. Bu, gitgide gerilimi kışkırtarak diğer bölge ve halkları bu durumun başarısı için feth etmeye itebilir. Sonuçta devletler tarafından örgütlenen ordulara ihtiyaç duyulur. Nüfus ve fetih burada devletin oluşmasının iki motivasyonu olarak görülüyor. Fakat bunlar gerçekten de daha karmaşık bir yapboz bulmacasının sadece iki parçasıdır. Devlet büyüyen ve yıkıcı nüfusun içinde yükselen bir anka kuşu gibi ortaya çıkmaz. Bu bölümden sonra üzerinde konuşulanbahsi geçen pek çok etmen göz ardı edilmiştir.

Araştırmacılar insanın bitkileri ve hayvan ürünlerini işlemeyi zamanla öğrendiklerinin şüphesiz olduğuna ve buğday, arpa, baklagiller, koyun gibi şeyleri gerçekten ev işlerine dahil etmeden önce binlerce yıl geçtiğine inanmaktadır. Avcıtoplayıcılar olarak daha güç işleri ziraatla da birleştirerek yapmakta özgürdüler. Fakat nüfus artışı gıda kaynaklarına meydan okuyordu. Son Buzul Çağı’nın bitiminde ortaya çıkan iklim değişimine ek olarak geleneksel olarak kullanılan yabani bitki ve av hayvanlarının varlığını sınırlandırmış olmalıydı. Bahçecilik bu durumda geçerli çözüm olabilirdi. Gene de işlenebilir tarım topraklarının kesin bir şekilde sonuna gelinmiş olduğuna ve askeri gerginlikle genişlemenin gerekliliğine inanmak için bir neden yoktur. İlk dönem bahçeci toplumun kendi ihtiyaçlarına ek olarak avlanmaya ve toplamaya o aşamada küçük bir bağımlılığı bile yoktur. Sonuç olarak, icatların yayılmasının kimi zaman moda bir açıklamasına dönüşen insanların göç etmiş olmalarıdır. Bir bölgeyi feth etme amacından ziyade insanlar sadece daha kolay yaşanabilir karlı alanlara hareket etmişlerdir:  O bölgeyi fethetmeye ya da devlete gerek yoktur.

Çeviren: Alişan Şahin

Visits: 48

Exit mobile version