Roberto Carniero, devletin kökenini nüfusun artması ve fetihte bulur. Başkaları devletin kaynağını yalnızca fetih olarak belirler. Oppenheimer bir topluluğun bir diğerini feth ederek büyümesini tahakküm kurmayı hedeflemiş bir aygıtın yaratılması olarak görür. Fakat onun sunduğu birkaç örnekte, onlar büyümeyi başlattıklarında zaten devlet olmaları toplumsal mevcudiyettir. Bu tek nedenselci açıklama ile Oppenheimer sorunun doğasına temas eder.
Hayvanların hepsi zaman zaman türler arası kavgaya girerler. Ama bir muhalifi öldürmek için kasti bir teşebbüs insanlık için daha karakteristiktir. Aşırı kalabalıkların karıştığı bir kavga ölüme neden olsa dahi, diğer hayvanlar arasında bir ya da iki kavgacı tip çok fazla tasarlanarak ya da bir teşebbüsle değil kazayla öldürülebilirler. Hayvanlar arasında çatışmayı kaybeden hayvan kaçar ya da kazananda tepkiyi bastırmayı tetikleyen boyun eğmenin içgüdüsel ritüelini yerine getirir. Bundan dolayı kazanan da artık saldırgan bir davranış göstermez.
İnsan açıkçası muhalifini öldürmede bir kavgacıyı engelleyen, genetik olarak programlanmış herhangi bir engelleyiciden yoksundur. Hayvanlar arasında içgüdüsel bir törenle denetlenen davranışlar insanlar arasında kültürel düzenlemeyle engellenmiştir. “Öldürmemelisin” her insan topluluğunda bazı derecelerde geçerliliği olan bir emirdir. Her daim etkili değildir; çünkü kimi yerlerde savaşın insan davranışlarının doğal bir parçası olduğu öne sürülmüştür.
Bir savaş fethi amaçlar, savaş halindeki bir taraf diğer tarafın insanlarını, ülkesini ve servetini ele geçirmeye ve onları denetim altına almaya çalışır. Düşmanlığa ya da baskına teşebbüsler – hayvanları çalmak, kadınları kaçırmak ya da daha nadir olarak toprak ele geçirmek, üstünlük sağlamak – çok daha mütevazıdır. Savaşan taraflar muhalifi denetim altına almak ya da onun grubunu toptan yutmak güdüsüne sahip değildir. Kan davasında bir keresinde bir tarafın bir mensubu öldürülmüş ya da yaralanmışsa bir intikam saldırısı – suçlu tarafın bir mensubu öldürülecek ya da yaralanacaktır – beklenebilir. Görevin başarılabilmesi için saldırgan evine döner, misillemeyi ya da arabuluculuk için önerileri bekler.
Savaş örgütlenmesi gruplararası düşmanlıkların diğer biçimlerinden çok daha karmaşıktır. Savaşlar ordularla ve benzer askeri güçlerce yapılır. İşbölümü ve emir ve komuta zincirine göre örgütlenmiş çok sayıda insan vardır. Demokratik bir ordu olmaz. Bundan dolayı her zaman birileri diğerlerine, sorgulamadan emirlere itaat etmesini bekledikleri emirler verirler. Bazen bir ordu karmaşaya düşer. Çünkü en üstte olanlar anlaşamazlar. Fakat ordular açıkça olgularla ayırt edilirler. Bu sadece en alttakilerin tüm kirli işleri yaptıklarından ve tüm tehlikelerle yüz yüze olduklarından değil aynı zamanda tüm emirleri alıp hiçbir şey yapmadıklarındandır. Ek olarak, bir askeri güçte emir ve komuta zinciri herkese açık ve belirgindir. Bu asla müphem değildir.
Baskın yapan ve kavga eden topluluklarda devam eden emir komuta zinciri yoktur ya da eğer var ise, bu savaşçılar arasında önceden kurulmuş ilişkilerin bir yansımasıdır. Daha yaşlı ya da kıdemli bir yakına ya da büyük bir savaşçı olarak ünü olana hürmet edilir. Savaş sıklıkla savaşan herkesin ‘kendi işini yaptığı’ oldukça bireysel bir şeydir.
Savaşta sadece komutanlar ve emredilenler yoktur aynı zamanda emredilenler gerçek bir savaşla görevlendirilir; diğerleri savaşanların ihtiyaçlarını sağlar. Bazıları kimi bozulan, işlemeyen savaş araç gereçlerini onarır. Kimisi istihbarat toplar, keşife çıkar ya da yaralıların bakımını yapar. bu işlerin her birinde işbölümü her zaman çok daha ayrıntılandırılıp inceltilmiştir.
Savaş en azından birkaç yarı ya da tam profesyonele gereksinim duyar ve ne yarı ne de tam profesyonel olmayanlar için ise bir çeşit asgari eğitim verilir. Savaş taktiklere bağlıdır yani savaş için örgütlenme ve plan gereklidir. Belli bir hedefe varmak için en etkili yolu ayarlamak ve birlikleri konuşlandırmak şarttır. Kan davası ve baskın düzenlemenin profesyonelleri yoktur ve taktikler ise asgari düzeydedir.
Savaş çok sayıda insanı harekete geçirmeyi ve araç gereç kullanmayı gerektirdiğinden dolayı değiştirilebilir ve düzenlenebilir geniş ve karmaşık bir örgütlenme gerektirir. Savaş teknolojisi eski zamanlarda dahi savaş atları ve teçhizatının ya da araba ve takımlarının bakım ve onarımının gerektirmesi yüzünden oldukça pahalı bir şeydir. Bu gerçek bir savaşın neden devletin oluşumuyla ortaya çıktığını açıklar. Yeterli kaynaklara hükmeden gücü ile yıkıcı sağlam bir yapı… Dahası, daima söylediğimiz gibi, ordu emirlere sorgusuz itaate dayanır. Böyle bir şart bir akraba ilişkisi ya da devlet idaresi ile birlikte olabilir. Bundan dolayı akrabalık ile hiçbir ilişkisi olmadığından dolayı ordu disiplininin anlamı bir çeşit devlet yapısının zaten kurumlaşmış olmasıdır denebilir. Randolph Bourne’un söylediği gibi savaş devletin sağlığıdır da. Tüm devletler birbiriyle yarış içinde olduklarından dolayı yarışta elde edilen zafer eninde sonunda savaş ve savaş tehdidine bağlıdır. Devletin kökenine ilişkin militarist ya da fetih tezini savunanlar bütünüyle yanlış değildirler. Ben devletten önce gelenin fetih ve savaş olduğunu söylemekten ziyade ikisinin birbiri ardı sıra çalıştığını, birlikte geliştiklerini ve birbirini beslediklerini öne sürerdim. Bir şey kesindir; bu da devletçilik oyunu ve uluslararası politikada hiçbir devletin egemenlik yolunu izlemek ve iyi bir orduya sahip olmaksızın prestij ve önemli bir başarı beklemediğidir.
Bir ordunun tohumları ve savaşın olası sonucu, karmaşık yeniden dağıtım sisteminin merkezinde olan Büyük Adam’ın razı edebildiği, kandırabildiği ve manipüle edebildiği alıcılarında bulunabilir.
Çeviren: Alişan Şahin
Views: 36