“Hiçbir şey hakikat değil, her şeye izin var” –Thus Spoke Zarathustra 386
“Tarihin parçası olabilmeyi anlatmanın hiçbir yolu yoktur. Belki geçmiş halen esaslıca araştırılmamıştır! Halen önceki olaylara dönüp bakacak pek çok enerjiye ihtiyaç var!” – Gay Science 10
1.S u n u ş
Şöyle bir kendimizle yüz yüze gelelim. Biz Hyperboreanlarız: Yaşadıklarımıza ne kadar uzak olduğumuzu biliyoruz. “Ne kara, ne de deniz yoluyla Hyperborean’a bir yol bulacaksınız”- Pindar bize dair olanı zaten biliyordu. Kuzey, buz ve yaşam ve ölüm, mutluluğumuzun ötesinde. Mutluluğu biz keşfettik. Yolunu biliyoruz. Binlerce yılın labirentinin çıkışını biz bulduk.
Bizden başka kim bulabilirdi ki onu?
The Anti-Christ, 569
19. Yüzyıl sonunun gelmesine direndi. 1830’lardaki endüstri devrimi ile geç ama bir başlangıç yapmayı başarmıştı ve (yükselmekte olan çaresizlikle ile beraber)1900’ün ötesinde kalmıştı. 19. Yüzyılın son savaşı olarak başlayan I. Dünya Savaşı, Monark ve Diplomatların bir olayı ve 19. yüzyılın son savaşı olarak – fakat o modern bir ölüm festivali, güçlü bir kurban etme töreni ve teknolojik bir kitlesel katliam içinde yozlaşmıştı – ve elbette bir devrim olarak başlamıştı. 20. yüzyıl gerçekten de –arka cephede- 1917’de, Rusya da başladı. Bir yıl ya da daha sonraki yıl, diplomatların parlak emirleri ve tepelerinde şapkalarıyla yeniden-ortaya çıkışına rağmen 20. Yüzyıl Avrupa ve Amerika’ya ulaştı. Ve ebedi barış ilan edilmiş olmasına rağmen, bu yüzyıl saf bir şiddet yüzyılı oldu.
1830’da Kapitalin dünyası ortaya çıktığında evrensel zaferi kesin gibi görünüyordu. Böyle bir “ilerleme”ye ne ya da kim engel olabilirdi ki? Zaten Avrupa krallıklarına birer mücevher gibi eklenmiş olan bu geri kalmış ve bitkin şark ülkeleri kesinlikle olmazdı – ve daha da kesin olarak tamamen bizim kendimizin olan beş para etmez “işçi sınıfımız” ise hiç bir zaman. Bu içsel ya da dışsal “yerliler” rahatsız bir şekilde büyümüş ve fakat böyle problemler süper güçlerce idare edilebilirdi. Sermaye zamanı gelmiş bir düşünceydi. Yalnızca eşit güçteki bir düşünce ile muhalefet edilebilirdi ona. Ve böyle bir düşünce 1830’da nerede bulunabilirdi? “Ütopik Sosyalistlerin çatlak-fikirli hayallerinden mi? Ama sermaye reformist düşünürler tarafından dağıtılacak, saf bir sistem değildi. Sermaye kendince bir tarih–bir evrensel alınyazısı-bir doğal hukuktu.
Ve fakat 1871’den itibaren sermayenin oyun planında bir şeyler, rahatsızlık verecek derecede kötüye gitmişti. Paris’teki isyanı bastırmak için birkaç polisten daha fazlası yeterliydi -gerçekten, iki ulusun en kitlevi ordusunu aldı ve binlerce kişiyi katletmekte ısrarcı oldu. Ve bu tahrip edici yayılma, – muhalif bir düşünce olarak – sermaye hareketlerine diyalektik bir toplumsalın hareketi, yanıtıdır. Birinci Dünya Savaşı (ki temsili olarak 19. Yüzyılın olayı olan Grand Dük’e suikastla başlamıştı) toplumun raydan-çıkarılması için geniş taktik manevralara sahne oldu. İşçiler yurtseverlik duygularıyla yoldan çıkarılmakta ve savaş tarafından disipline edilmekteydiler.
Onun yerine, hendeklerdeki yıkıntılarda 19. Yüzyılın sonu geldi. Sermayenin Stratejilerinden gene bir şeyler yanlış gitmişti. Rusya’da da kontrolü kaybetti. Savaşın bir hata olabileceği aniden mümkün göründü. İşçilerin ve askerlerin “sovyetleri” şurda-burda ve en garip yerlerde dahi ilan ediliyordu. Ve 1918 en azından gerçek asi ve reaksiyonerlerin hararetli imgelemlerinde Dünya devriminin yılı olarak başladı.
Bu anı yeniden kurmak mümkün değildir. Başarılı olmasından dolayı Rus devrimine takıntılı bir dikkat gösterilmekteydi. Fakat diğer devrimler – onlar başarılı olmamıştı- unutulmuştu. Hemen hemen “saplantılı olarak unutulmuş” olduğunu söylenebilir. 1918-1919’u Kapitalist tarihçiler unutur, çünkü hepsinden sonra bir yaşam boyu kadar önce meydana gelmiş olan hadiseler, ciddi hadiselerdir ki hemen hemen anlamsızdır, birilerinin okuyucularına başka birilerinin hatırlatmasına gerek yoktur. Komünist tarihçilere gelince, Marksizmden ilhamını almamış bu pek çok hadise (Marksizmden ilhamını alan birileri ise diğerleri gibi başarısız olmuştu) gerçekliğiyle onları şaşırtmıştı. Peki, 1918-19’u hatırlamak kimin sorumluluğundadır? Açıkçası hiç kimsenin. Ve bundan dolayı İrlanda’da 1919 Nisan’ında Limerick şehrinin kendini bir sovyet olarak ilan etmiş olması, İngilizlere karşı kendi parasını uzunca süre basması ve orayı tutmasını öğrenmek bir sürpriz olarak gelebilir kimilerine.1 Kasım 1918’den Mayıs 1919’a kadar fırtınalı süren Münih’teki Anarşist Raterepublik’e pek fazla dikkat verilmemiş olmasına rağmen, Almanya’daki bu başkaldırılar belki daha iyi biliniyordur. Ayaklanmanın yetenekli katılımcıları: filozof Gustav Landauer, şair Eric Muhsam, oyun yazarı Ernst Toller ve romancı B.Traven’di (ki o zamanlar “Ret Marut” olarak bilinirdi).2 1919’da Macaristan’da Marksist Bela Kun kısa bir süre iktidara geldi. Eylül 1919’da şair Gabriele D’Annunzio, Yugoslavya’nın bir şehri olan Fiume’yi “kurtardı” ve bağımsızlığını ilan etti. Resmen (müzik temeli üzerine kurulmuş) bir Anarşist Anayasa ilan etti ve hazine sandıklarını Anarşist “korsanlar” tarafından kazanılan ganimetlerle doldurdu. Bu operatik deneyimler İtalyanlar D’Annunzio’nun sarayının dışını bombaladıklarında, Kasım 1920’de son buldu.3 Bu arada Ukrayna’da Beyaz ve Kızılların her ikisine karşı bir devrim, elebaşı Anarşist Nestor Makhno’idi, patlak verdi. Tüm bölgeleri, tüm yöneticiler ve iktidarlardan, o an için kurtararak başarılı oldu.
1918-1919’da dünyanın büyük bir bölümünde devrimin başarısız olduğunu söylemek bir bakıma 19. Yüzyılın tümüyle tekrar ediyor olduğunu söylemektir. 19. Yüzyılda ne sermaye ne de toplum birbirini alt etmekten başarılı olmuştu ve 20. Yüzyıl dünyanın coğrafik ve ideolojik olarak iki “blok”a bölünmüş olmasının tüm yansımalarını sona erdirmeye malik olabilirdi. Toplumun sermaye ile mücadelesi devam eder ve bu bakımdan 19.yy devam ederdi.
1918’de toplumsal hareketlerin Marksizm tarafından netcede tekelleştirileceği ve korsanlanacağı o kadar net değildi. Bolşeviklerin Moskova’daki başarıları Marksist dünya devriminin bir işareti olarak anlaşılmıyordu henüz. Bu, devrim içindeki alanlarda, diğer sistemler ve ideolojiler yarışma içindeydiler: sosyalizmin birçok formu ve ütopyacılarla birlikte Anarşizm mesela. Bunun ötesinde toplumsal hareket henüz belirgin şekilde sağ ve sol olarak parçalanmamıştı. Nazizm ve Faşizmin her ikisi de “Toplumsal” hareketlerdi ve gerçekten de “sol”cu köklerden gelişip serpilmişlerdi (Mussolini, D’Annunzio ve İtalyan Fütüristlerinin hepside Anarşistti. Ve Naziler, Sosyalist İşçi Birligi olarak başlatılmıştı). Fakat her iki reaksiyoner formun hiçbiri 1918-1919’da ortaya çıkmamıştı4 ve ilginç melezlikler halen mümkün olma halini koruyordu. Fiumi, üniform-fetişizm (kara, kurukafa çapraz kemik nişanlar, sonraları SS’ler tarafından aşırılmıştır), nasyonalizm, fin-de-siecle* süfliliği ve anarşizmin acayip bir karışımı idi.
Klasik Kuman Bölgesi; İskitler & Argo Gemicileri
1918-1919’un devrimci egzotik çiçeklerinden en ilginci ve baştan sona unutulmuş olanı- Georghiu Mavrocordato’nun liderliği altında, Kuman Bölgesi Otonom Sancağında- sermayeye ve Komünizme karşı kendiliğinden mücadelede 19. yüzyılın ideolojileri ve sistemlerinin karmaşık akışkanlığını sergiler. Kuman Bölgesi bu yönden hiç bir zaman bir bolümü bile olsa yoruma tabii tutulmadı, çünkü onun ideolojik Bouillabaisse’si** pek çok tarihçiye tam olarak anlaşılmaz olduğu kadar yabancıdırlar. Kuman Bölgesi’nin anlaşılmasının güç olmasının başka bir nedeni daha vardı. Sadece bir şey, sancağın “Geçici Hükümet”i isyan ve başkaldırı ile gelmedi, darbe ile geldi (Coup D’Etat); bundan dolayı o devrimci bir fenomen olarak görülmemiştir. Sonra da, Kuman Bölgesi’nın anlaşılması güç, uzak, Avrupalılığı hayli zordur.-Romanya’nın Karadeniz bölgesinde Dobruca denen önemsiz bir sahil kasabası, Tuna nehrinin çok eski Alüvyon ağızlarından birinin üstünde, yüzlerce mil bataklık, ada, balçık, çay, deniz kulağı ve kordon tarafından kuşatılmıştır. Bundan dolayı insan hemen hemen Kuman Bölgesi’nın unutulmak için yaratılmış olduğunu düşünür.
Bu denemede Kuman Bölgesi’nın ergime-potasının içine giren tarihsel etkiler ve karışık entelektüel şeyler araştırılacak. Fakat Sancağın Geçici Hükümeti’nde bizim ilgimizi çeken ana neden Syncretistic [farklı dinsel ve felsefi insanların bir arda bulunmaları anlamındaki bir zorluğa vurgu yapılmaktadır-çn] zorluğu değildir ama onun biricikliğidir. Bilebildiğim kadarıyla5 açıkça Friedrich Nietzsche’nin Felsefesi üzerine kurulmuş tek hükümet deneyimidir bu. Kesinlikle değerli bir anıdır.
Çeviren: Alişan Şahin
1 Bakınız Cahill(1990)
2 Sarhoş Kayık adlı Makaleme bakınız (Autonomedia)
3 Bakınız Bey (1991)
4 Gelecek, Thule Gesselschaft’ın elemanlarınca paldır küldür ölüme götürülen Yahudi Gustav Landauer’ın öldürüldüğü Münih kaldırımlarındaki kan lekelerinde okunabilse de.
* Fin-de-siecle: aydınlanma, akıl çağı anlamına da gelen bu kelime Fransızcada “yüzyılın sonu” anlamında da kullanılmaktadır. Ayrıca çöküntünün ve kendinden şüphenin 19. Yüzyılı anlamında da kullanılmaktadır.
** Fransız mutfağında bir çeşit balık çorbasına verilen ad. Bu çorbayı yaparken balık, istiridye, sebze, baharat ve safran kullanılır. [burada “ideolojik gıda” denmek istenmektedir zannımızca]
5 Diğer kaynaklardan gecen bir kaç referansın yanında dikkat edeceğim şey, Dadaist Şair Valery Oesteanu tarafından fark ettirildiğim, O. Densusianu’nun Hronicul Dobruja (Bucharest, 1929) adlı kitabından gelmektedir. Bu kitabın İngilizce çevirisinin bir kısmını New York’ta öğrenci olarak bulunmuş olan Ion Barak’tan aldım. Her ikisine de teşekkürler. Densusianu’nun kaynakları bu zamanlarda, 1918-1919 arasında Luceafarul (Akşam Yıldızı) adlı Kuman Bölgesi’nde yayınlanmış gazete ile sınırlı gibi görünmektedir. Romanya’da özel kütüphanelerde, ya da Kuman Bölgesi’nde ya da Devlet Arşivlerindeki belgelerde kullanılmamış kaynaklar bulunabilir vs. Bu kaynaklar yetenekli âlimlerin araştırmalarını bekliyordur. Ve belki de bu denemenin yetersizliği birilerine esin kaynağı olurda daha derin bir araştırmaya vesile teşkil eder.
Views: 73