Site icon İtaatsiz

Sosyalizme Çağrı – Gustav Landauer – 1

"One of the largest race riots occurred in East St. Louis.â

Landauer’in bu eserinin tarihi 1911. Henüz bir Sovyet “devrim”i yok. Fakat 1. Enternasyonal’de otoriterler ile özgürlükçüler arasında çekişmeler ve tartışmalar olmuş, anarşistler bir komplo ile uzaklaştırılmış ve etkileri devam etmekte. Landauer’in o zamandan bugüne dair gerek Marksizme getirdiği eleştiriler ve gerekse “devrim” denen şeyin ne olduğu ve olması gerektiğine dair fikirleri entelektüel kaygılara sahip insanlar için bugün dahi dikkate değer önemdedir kanısındayım. Bu duygularla iyi okumalar diliyorum.

Alişan Şahin

İkinci Basıma Önsöz

Devrim geldi, gerçi ben onu bu şekilde beklememiştim. Savaş ise tam da beklediğim şekilde geldi ve bu savaşta ben yenilgi ve devrimin amansızca yaklaştığını çok geçmeden gördüm.

Gerçekten içten bir hoşnutsuzlukla söylüyorum: Şimdilerde işbu (kitabım)Sosyalizme Çağrı’da ve dergim Sosyalist’teki makalelerde özde haklı olduğum anlaşılmıştır. Almanya’da siyasal bir devrim henüz gerçekleşmemişti; şu anda tamamlanmıştır ve eğer tepki, yeni imtiyazlı güçlerin yeniden tesis edilmesini sağlayacaksabundan sadece devrimcilerin bilhassa yeni ekonomiyi ve dahi yeni özgürlüğü ve self-determinasyonu (kendi kaderini tayin hakkını) inşa etmedeki yetersizlikleri sorumlu tutulabilir. Tüm Marksist Sosyal Demokrat partiler, tüm çeşitleri dâhil, siyasal pratik ortaya koyma, insanlığın anayasasını ve onun popüler kurumlarını ve emek ve barışı temsil eden bir hükümet kurma (konularında) acz içerisindedirler, tıpkı sosyal hadiselerle ilgili teorik kavrayışa erişememelerinde olduğu gibi. Nitekim bunu, savaş sırasında ve sonrasında, Almanya’dan Rusya’ya, temelde birbirileriyle ilişkili ve ilginç bir biçimde bağlaşık olan militarist heveslerinde ve ruhsuz ve yaratıcı olmayan terör devirlerinde korkunç bir şekilde göstermişlerdir. Bununla birlikte, hem bazı gazete haberleri hem de umudumuzun mağfiret ve mucize için titrek arzusu tarafından öne sürüldüğü üzere, eğer doğruysa, Rus Bolşevikleri, Avusturya’da Friedrich Adler ve Almaya’da Kurt Eisner tarafından sergilenene nazaran, benzer bir biçimde güzel ve hatta daha da dönüştürücü bir büyüme ile, kendilerinin, kendi teorik dogmatizmlerinin ve kısır eylemlerinin üzerinden yükselmiş ve merkeziyetçilik ve militer-proleter otoriter örgütlenmeye karşı federasyona ve özgürlüğe öncelik vermiş; yaratıcı hale gelmiş ve Rus köylüsünün ruhu, Tolstoy’un ruhu, tek bir sonsuz ruh ile (ki bu ruh gerçekte Marksizimden çok devrimin ilahi ruhundan kaynaklanmaktadır) sanayi işçisi (meselesinin) ve içlerindeki ölüm müderrisinin üstesinden gelmiştir. (Devrimin ilahi ruhu) ihtiyacın sıkı denetimi altında ve hızlı mancınığında insanın (özellikle Rus insanının) ruhunda gömülü katmanları ortaya çıkarmış ve bilinçaltı gücün gizli kaynaklarını açmıştır.

Ayrıca kapitalizm, kendisinden beklenen yavaşça ve barışçıl bir şekilde sosyalizme dönüşme ilericiliğini sergilememiştir; ne de ani, mucizevi bir çöküş ile sosyalizm üretmiştir. Ve şer, baskı, hırsızlık ilkesinin ve incelikten yoksun şablonun (rutinin) mucize gerçekleştirmesi nasıl beklenilebilir? Bu zamanlarda, rutin, habis bir musibete dönüştüğünde, devrime öncülük etmesi gereken, mucizeleri gerçekleştiren ruhtur; bu cihetle, ruh, Alman İmparatorluğu’nun anayasasını bir gecede değiştirmiş, Alman profesörlerinin dokunulmaz bir şekilde kutsal olduğunu düşündüğü hükümet yapısını Alman mülk sahibi ve sanayici olan asilzadelerinin eski dönemlerine indirgemiştir. Hükümet çökmüştür; sosyalizm tek kurtuluştur. Sosyalizm, kesinlikle kapitalizmin gelişmesi (tomurcuk vermesi) sonucunda meydana gelmemiştir; sosyalizm, öz olmayan babasının cesedinin çürüdüğü kapının arkasında bekleyen varis ve reddedilmiş oğuldur. Milli servetin ve görkemli ekonominin zirvesi olarak o güzel toplum bedenine de eklenemez; sosyalizm kaosun ortasında neredeyse hiç yoktan yaratılmalıdır. Çaresizlikle sosyalizme çağrı yaptım; fakat o çaresizliğin içinden büyük bir umut ve neşeli bir çözüm çıkardım ve ben ve benim gibilerin kalplerimizde beslediği çaresizlik daimi bir hale dönüşmedi. Şu anda inşa işine başlaması gerekenler umut, çalışma arzusu ve dayanıklı bir yaratıcılıktan yoksun olmasınlar.

Burada çöküşle ilgili söylenen her şey tümüyle sadece şu anki Almanya’ya ve gönüllü ya da gönülsüz Almanya’nın kaderini paylaşan uluslara uygulandı. Söylendiği üzere, kapitalizm haddizatında kendisine içkin imkânsızlığın sonucu olarak çökmüş değildir; otokrasi ve militarizm ile beraber hareket eden bir grup ulusun kapitalizmi, askeri olarak daha zayıf, kapitalist olarak daha güçlü bir alanda, en nihayetinde kendi halkının popüler öfkesinin volkanik patlaması ile birlikte liberal bir biçimde yönetilen diğer bir ulus grubu tarafından yıkılmıştır. Daha zeki kapitalizm temsilcisi olan diğerinin ve emperyalizmin çöküşünün ne zaman ve ne şekilde olacağına dair kehanette bulunmayacağım. Herhangi bir devrimin gerçekleşmesi için gereken toplumsal sebepler her yerde mevcuttur. Ancak, bir devrimin bir hedefe doğru ilerlemesi ve bir isyandan fazlası haline gelmesi için tek neden olan siyasal özgürlük için duyulan ihtiyaç, demokratik siyasi devrimleri tecrübe etmiş ülkelerde değişken güce sahiptir.  Aşağıdakilerin bariz olduğu görünmektedir: bir ülkede özgür politik hareketlilik ne kadar çoksa hükümet kurumlarının demokrasiye uyumu da o kadar fazladır; toplumsal zorluklar, adaletsizlik ve yozlaşma en nihayetinde devrim hayaletini ve neticesinde hepsi de çok gerçek olan iç savaşı ürettiği zaman, sosyalizmi tesis edecek adımlar derhal atılmazsa mücadele de bir o kadar berbat ve verimsiz olacaktır. İlk kez İsviçre’de –savaş, savaş vurgunu, İsveç savaş-ersatzı (ikamesi) ve İsveç olmayan savaş-yolsuzluğu ile çirkin bir tertip içerisinde ortaya çıkan belirtiler, yaratıcı çalışmayı talihsiz bir şekilde zalim aşırılıklardan ve aralıklı (yaşanan ) vahşetten ayırabilecek herhangi biri için yeterince açıktır.

Çünkü devrim sadece siyasal olabilir. Esir edilmiş kitleler, toplumsal baskı ve ekonomik zorluklardan azat olmayı da istemezlerse eğer, devrim onların desteğini kazanamaz. Bununla birlikte, toplumsal kurumların, mülk ilişkilerinin, ekonomi biçimlerinin dönüştürülmesi devrim kanalıyla olamaz. Bu meselelerde, aşağıdan gelen hareket sadece bir şeyleri silkip atar, yok eder ya da terk eder; yukarıdan gelen hareket, devrimci bir hükümet kanalıyla olsa dahi sadece lağveder ve emreder. Oysa sosyalizm yeni bir ruhtan inşa edilmeli, tesis edilmeli, örgütlenmelidir. Bu yeni ruh devrimde fazlasıyla ve tutkuyla bulunmaktadır. Robotlar insana dönüşürler. Soğuk, tahayyülsüz insanlar şevkle ateşlenir. Statükonun tamamı, buna pozitif ve negatif düşünceler de dâhildir,  şüpheye kapılır. Daha önce sadece bencil çıkara odaklanan akıl rasyonel düşünüşe dönüşür ve odalarında oturan ya da huzursuzca odalarını arşınlayan binlerce insan hayatlarında ilk kez ortak refah için planlar yapar. Her şey lehte ulaşılabilir olur? İnanılmaz mucize, imkân alanına getirilir. Aksi halde ruhlarımızda, sanatın yapılarında ve ritimlerinde, dinin inanç-yapılarında, rüyada ve aşkta, dans eden ağaç dallarında ve parıldayan bakışlarda saklı olan gerçeklik, bundan böyle memnuniyet için baskı yapar. Fakat, eski tekdüze yolun ve boş taklidin devrimcilerin yerini alacağı ve onları, toplumun dönüştürülmesinin sadece aşk, emek ve sessizlikle mümkün olacağını bilmeyen ya da bilmek istemeyen çınlayan retoriğe sahip kaba jestli sığ,  kültürsüz radikallere dönüştüreceği şeklindeki o muazzam tehlike hala ortada durmaktadır.

Onlar, geçmiş devrimlerin tecrübelerine rağmen bir başka hususu dagözardı etmektedirler. Tüm bu devrimler ulusların büyük bir yenilenmesi, köpüren bir tazelenmesi, yüksek bir noktasıydı; fakat kalıcı sonuçları azdı. Nihayetinde, sadece siyasal hak mahrumiyeti biçimlerinde değişiklik getirdiler. Siyasal özgürlük, olgunluk, samimi gurur, self-determinasyon ve kitlelerin birleştirici bir ruhta organik, tüzel (corporative) insicamı, kamusal yaşamda gönüllü birlikler- tüm bunlar, sadece büyük bir uyum ile, ekonomik ve toplumsal adalet ile, sosyalizm ile elde edilebilir. Hristiyanlığın tüm insanların çocuklarının köken, haklar ve kader bakımından eşitliğini teyit ettiği çağımızda gerçek toplumlardan (community) müteşekkil milletler topluluğu (commonwealth) nasıl olabilir; kölelik, mirastan mahrumiyet ve sürgün her şekil ve kılıkta var olmaya devam edecekse, tümüyle kendi kendini gerçekleştiren, heveslice ilerlemeci erkeklerin ve derin, güçlü kadınların dinamik ruhu ile dolu özgür bir kamusal yaşam nasıl olabilir?

Ruhu iktidara taşıyan ve onu en güçlü zorunluluk ve belirleyici uygulama kılan siyasal devrim, sosyalizm için, yenilenmiş bir ruhla koşulların değişmesi için yolu açabilir. Fakat resmi buyruklar insanıen fazla hükümetin köleleri olarak ordu-benzeri bir ekonomiye dahil eder; yeni adalet ruhu kendi ekonomi biçimlerini yaratmalıdır. Burada mülahaza, uzun vadeli bir bakış açısıyla anın ihtiyaçlarını kapsamalı ve onları gayretli bir biçimde şekillendirmelidir. Önceden sadece bir ideal olan,  devrimden doğan yenilenme çalışması ile gerçekleşir.

Sosyalizm için ihtiyaç ortadadır. Kapitalizm çökmektedir. Kapitalizm artık işlememektedir. Kapitalin işlediği aldatmacası bir baloncuk gibi patlamıştır. Kapitalisti kendi iş türüne, servetini tehlikeye atmasına, teşebbüsün liderliğine ve yönetimine çeken tek şey, yani kar, kapitalisti artık çekmemektedir. Kapitalin, çıkarın, tefeciliğin çağı sona ermiştir; deli savaş karları ölüm dansıydı. Almanyamızda helak olmayacaksak, kelimenin tam manasıyla helak olmayacaksak tek kurtuluş bencil olmayan, kardeşlik ruhu ile yapılan, uygulanan ve örgütlenen emek, gerçek emektir. Emeğin yeni biçimleri geliştirilmeli; emek, sermayeye ödenen haraçtan azat edilmelidir; fasılasız yeni değerler ve yeni gerçeklikler yaratılmalı, doğanın ürünlerini insan ihtiyaçları için dönüştürmelidir. Emeğin verimlilik çağı başlıyor; eğer böyle değilse yolun sonuna gelmişiz demektir.

Teknoloji hem uzun zamandır hem de yeni keşfedilen doğal güçleri insanın hizmetine sunmuştur. İnsanlar dünyayı ne kadar çok ekip biçip ürünlerini dönüştürürse hasat da o kadar zengin olur. İnsanlık onurluca ve bakım olmaksızın yaşayabilir.  Kimse kimsenin kölesi olmak zorunda değildir, kimse dışlanmak ve mirastan mahrum edilmek zorunda değildir. Emek, yaşamın aracı, çetin bir işkenceye dönüşmek zorunda değildir. Herkes ruha, tine, oyuna ve Tanrıya açık olarak yaşayabilir. Devrimler ve onların acı verici uzun, baskıcı tarih-öncesi bize öğretmiştir ki sadece en uç sıkıntılar, sadece tam bir ümitsizlik hissi insan kitlelerinin aklını başına getirir, o akıl ki akıllı insanlar ve çocuklar için her zaman doğal bir biçimde gelir; eğer bu mukadder saatte, akıl, sosyalizm, ruhani liderlik ve bu ruhaniyete riayet insanın aklına düşmezse, hangi dehşetleri, yıkımları, zorlukları, afetleri, vebaları, yangınları ve vahşi zalimlikleri beklemeliyiz?

Asalak efendi olagelen sermaye, hizmetçiye dönüşmelidir – fakat bu, toplumu, karşılıklılığı, takas eşitliğini temsil eden bir sermaye biçimi olmalıdır. Acı çeken adam, sen hala bariz ve çocukça kolay çözümün önünde çaresizce duruyor musun? Bu ihtiyaç anında dahi senin de siyasal eylem saatin miydi? Çok uzun zamandır beklediğin için, içgüdülerini yitiren ve akılla aptallaştırılan hayvanlar gibi misin? Böbürlenen kibrinde ve kalbinin miskinliğinde var olan hatayı hala görmüyor musun? Yapılması gerekenin ne olduğu o kadar açık ve basittir ki her çocuk bunu anlar. Vasıtalar oradadır; etrafına bakan kim olursa olsun onu görür. Devrime yol açan ruhun zorunluluğu büyük tedbirler ve taahhütler üzerinden bize yardımcı olabilir. Bu ruha boyun eğin; küçük çıkarlar buna engel olmamalıdır. Fakat tümüyle uygulanması koşulların ve hatta kitlelerin ruhları üzerinde birikmiş yığınla moloz tarafından engellenmektedir. Devrimi getirmek ve mevcut sistemi çökertmek için bir yol açıktır, hiç olmadığı kadar açıktır: küçük çapta işe başlamak için ve gönüllü olarak, derhal, tüm taraflar, sizler çağrılıyorsunuz, sizler ve arkadaşlarınız!

Aksi halde sonumuz gelmiştir: sermaye ekonomik koşullar, hükümet talepleri ve uluslararası yükümlülükler yüzünden geri dönüşlerini kaybetmektedir; bir ulusun diğer uluslara ve kendi kendisine borçlu oluşu finans politikasında daha fazla borç ile ifade bulmaktadır. Fransa, büyük devrim zamanında, toprakların dağıtılması ve serflikten azat yoluyla serbest bırakılan teşebbüs ve işteki neşe ile başlayan büyük uyum ile eski rejimin (ancien regime) borçlarında ve kendi finansal çalkantısında muazzam bir iyileştirme gerçekleştirmiştir. Bizim devrimimiz toprakları büyük ölçüde dağıtabilir ve dağıtmalıdır. Yeni ve yeniden canlandırılmış çiftlik ahalisi yaratabilir ve yaratmalıdır, fakat muhakkak işte ve teşebbüste kapitalist sınıf neşesini veremez. Kapitalistler açısından devrim sadece savaşın sonudur: çöküş ve yıkım. Kapitalistler, onların sanayi müdürleri ve satıcıları sadece gelirlerini kaybetmekle kalmaz ham maddelerini ve dünya pazarını da kaybederler. Ayrıca, sosyalizmin negatif bileşeni orada durmaktadır ve hiçbir güç bu bileşeni yeryüzünden silemez: işçilerin eksiksiz, sürekli artan gönülsüzlükleri, esasen kendilerini kapitalist koşullar altında kiralamaya devam etme noktasındaki ruhsal yetersizlikleri…

O halde sosyalizm, inşa edilmelidir; çöküşün ortasında, tehlike, kriz, doğaçlama durumlarında, eyleme konulmalıdır. Şimdi, en büyük ihtiyaçtan en büyük erdemin nasıl tesis edilmesi gerektiğini ve de kapitalizm çöküşü sonrasında yeni emek şirketlerini ve yaşayan kitlelerin baskılayıcı ihtiyaçlarını tüm dünyaya haykıracağım. Sadece kendilerini işçiler olarak gören sanayi proleterlerini, dar kafalılıkları, vahşi inatçılıkları, uzlaşmazlıkları ve entelektüel ve duygusal yaşamlarının kabalığı, pozitif ekonomik örgütlenme ve teşebbüslerin liderliği için mesuliyet sahibi olmayışları ve yetersizlikleri nedeniyle azarlamaktan geri durmayacağım. İnsanı suçluluktan aklayıp toplumsal koşulların yaratıkları olarak ilan ederek kişi,  toplumun zikredilen ürünlerini, olduklarından daha farklı kılmaz. Bununla birlikte yenidünya, insanların nedenleriyle değil insanların bizzat kendileri ile inşa edilecektir. Bu harekete yardım etmek için, alçak gönüllülükle, ustalıkla ve cansiperane, toplum ve şahsi özgünlük ruhuyla, hükümet ve belediye yetkililerine, kooperatiflerin ve büyük fabrikaların liderlerine, teknik ve ticari çalışanlara ve müdürlere, avukatlara ve mevcut sistemde rolleri gereksizleşecek memurlara çağrı yapmayı tehir edeceğim. Şimdilerde para politikası ismiyle bilinen hükümetin kâğıt para basımını ve özellikle, sözüm ona bu parada oluşturulan işsizlik tazminatını keskin bir biçimde eleştireceğim. Gerçi her sağlıklı insan, daha önce hangi mesleği yapmış olursa olsun, toplumu en büyük tehlikeden korurken, ne mümkünse inşa edilip planlanma yapılmalı iken,   yeni ekonominin inşasına dâhil olmalıdır. Kapitalizmin işsizleri, kurutuluşu sağlaması gereken acil ekonominin ihtiyaç duyduğu pozisyonlara yönlendirilebilsinler diye şu anki verimsiz askeri bürokrasinin kullanılmasını tavsiye edeceğim; gerçekliğin toplumsallaşmasına ve kurtulmasına yol açacak olan en güçlü devrimci enerjiyi çağıracağım. Bu noktada kısa bir ön özet yapmama izin verin: müteakip çağrılarımda ve onu tamamlayan Sosyalist’teki makalelerimde defalarca tekrar ettiğim üzere sosyalizm tüm ekonomi ve teknoloji biçimlerinde mümkündür ve gereklidir. Kapitalizmin ne sınai ve ticari teknolojisine ne de bu canavarlığı üreten zihniyete ihtiyacı vardır. Sosyalizmin başlaması gerektiği için ve de ruh ve erdemin gerçekleşmesi hiçbir zaman kitlevari ve normal olmadığı için,  daha çok azınlığın sırf kendini feda etmesinden ve öncülerin yeni girişimlerinden kaynaklandığından dolayı sosyalizm, kendisini yoksulluktan ve işteki neşeden kendisini arındırmalıdır. Sosyalizmin iyiliği için kırsal yaşama ve sanayi, zanaat ve tarımın birleştirilmesine geri dönmeliyiz, kendimizi korumak ve adaleti ve toplumu öğrenmek için. Peter Kropotkin’in, önemli ve şimdilerde meşhur kitabı Tarla, Fabrika, Atölye adlı kitabında yoğun toprak ekimi ve entelektüel emeğin ve el emeğinin birleştirilmesine ilişkin yöntemleri bize öğretmiştir. Ayrıca tüm yeni kredi biçimleri ve parasal işbirlikleri (monetary cooperative) şu anda, en köklü ihtiyacımızda ve yaratıcı hazla test edilmelidir.  İhtiyaç, gönüllü olarak fakat kıtlık tehlikesi altında, yeni bir başlangıç ve inşa talep etmektedir ki bunlar olmadan kayboluruz.

Son bir sözü, en ciddi olanı eklememe izin verin. En büyük zorluğu en büyük erdeme dönüştürürsek ve kriz yüzünden gerekli kılınan acil emeği sosyalizmin koşullu başlangıcına dönüştürürsek, aşağılanmamız onurumuza tahvil edilecektir. Yenilgi ve yıkımdan yükselen sosyalist cumhuriyetimizin muzaffer ulusların ve elan kapitalizme adanmış güçlü ülkelerin arasında nasıl ayakta kalacağı sorusunu göz ardı edelim. Yalvarmayalım, hiçbir şeyden korkmayalım, çekinmeyelim. Uluslararasında harekete geçelim, tıpkı Tanrı’ya ve dünyaya hizmet etmek için Tanrı ve dünya tarafından terkedilen Eyüp’ün ıstırabıyla harekete geçmesi gibi. Ekonomimizi ve toplumumuzun kurumlarını inşa edelim ki böylelikle zor işten ve kıymetli bir yaşamdan zevk alalım. Bir şey kesindir: bizler açısından yoksullukta işler yolunda giderken, ruhlarımız memnunken, diğer tüm uluslardaki fakir ve onurlu insanlar, her biri bizim örneğimizi takip edeceklerdir. Dünyada hiçbir şey ama hiçbir şey iyilik kadar böylesi bir karşı konulamaz fetih gücüne sahip değildir. Siyaseten geri zekâlıydık, en kibirli ve en kışkırtıcı dalkavuklardık; bizim için ortaya çıkan zarar, kaderin kaçınılmazlığı ile birlikte efendilerimize karşı bizleri öfkelendirmiş, devrime sevk etmiştir. Dolayısıyla bir anda, yani bize vuran darbede, liderlik üstlendik. Sosyalizme giden yolu göstermeliyiz; örneğimizden gayri ne ile öncülük edebiliriz? Kaos burada. Yeni eylemler ve kargaşa ufukta belirmiş durumda. Zihinler uyanıyor, ruhlar sorumluluğu kabul ediyor, eller eyleme geçiyor. Devrim yeniden doğuşu getirsin. Yeni kadar başka hiçbir şeye bu kadar ihtiyaç duymadığımız için, bilinmeyen karanlıktan ve derinliklerden yükselen yozlaşmamış insanlar, bu yenileyiciler, saflaştırıcılar, kurtarıcılar ulusumuzda eksik olmasınlar. Devrim sen çok yaşa, büyü ve zorlu, harika yıllarda yeni seviyelere yüksel. Uluslar, görevlerinden, yeni koşullardan, tarih öncesi, ebedi ve koşulsuz derinliklerinden yeni, yaratıcı ruhla, gerçekten yeni koşullar yaratan yeni ruhla dolu olsun. Devrim; dini, insanları mutlu eden, kurtaran ve imkânsız durumların üstesinden gelen eylem, yaşam, aşk dinini üretsin. Hayatne ifade eder? Yakında öleceğiz, hepimiz ölüyoruz, hatta hiç yaşamıyoruz. Kendimizden ne çıkardığımızdan, kendimizle ne yaptığımızdan gayri hiçbir şey yaşamaz. Yaratım yaşar; yaratılan değil, sadece yaratıcı yaşar. Dürüst ellerin eylemi ve saf, hakiki bir ruhun idaresi dışında hiçbir şey yaşamaz.

Münih, 3 Ocak 1919

Gustav Landauer

Çev: Nesrin Aytekin

İtaatsiz.org’un notu: Bu makale serisi Türkçede itaatsiz.org’da hakkında yayınlanmış kısa bir biyografik yazı dışında (Gustav Landauer’in Komüniter Anarşizmi – Larry Gambone) başka yazı ya da eseri bulunmayan komüniter ve mistik temayüle sahip anarşist Gustav Landauer’in “Sosyalizme Çağrı” kitabıdır. Bu eserinin şimdiye kadar kitap olarak basılması “Marksizm” hayranı bazı yobaz kafalardan dolayı mümkün olmadı. Çevirisini, Nesrin Aytekin’in diliyle, burada sunuyoruz.  

Views: 213

Exit mobile version