Errico Malatesta: Ömrü Özgürlük Mücadelesi ile Anılacak Olan – Vernon Richards -4-

0
2628

-17- Malatesta, Enternasyonal hareket içinde birçok aktif ve “tanınmış” anarşistle karşılaşmıştı çünkü yaşamı boyunca sürekli seyahat ettiği dönemler olmuş, ziyaret ettiği yerlerdeki mücadelelere katılmıştı. Bir ülkenin ya da bir şehrin diğerlerinden farklı sorunlarının ve farklı devrimci imkânlarının olduğunun farkında olarak edindiği deneyimin, onun anarşizme ve mücadeleye dogmatizmden yoksun yaklaşımı üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Nettlau, Malatesta’nın İtalya dışındaki faaliyetlerini kısaca özetliyor: 56

“Onun bir yerde sürekli kalmaması ve devamlı seyahat etmesi, ona yerel deneyim kazandırmış ve o, bu deneyimlerle yerel alanlardaki yoldaşlara yardım etmiştir.

Farklı zamanlarda gittiği İsviçre’de Locamo ve Lugano’yu tanıdı; Bakunin’in Rus arkadaşlarıyla 1872’de ve 1873-75 yıllan arasında; James Guillaume ve Juralılar ile Zürih ve Bern’ de, ayrıca Cenova’da Revolts kurulduğunda (Şubat 1879) ve fırsat buldukça, en son 1914 yılında İtalya’dan uçuşu sırasında karşılaştı.

1879 ile 1880 yıllannın çoğu aylarında ve 1881 yılı başlarında Paris’te bulundu; orada ilk anarşist gruplar içinde oldukça aktif roller aldı, fakat kısa süre sonra oradan sürüldü, geri döndüğünde tutuklanarak tekrar dönmesi yasaklandı. Buna rağmen 1889 yılında Nice’te LAssociazione’nin yayımlanmasını başlattı fakat kısa süre sonra oradan ayrılması gerekti; 1890 yılında Paris’e giderek 1 Mayıs hareketine katıldı. Daha sonraları da fırsat buldukça Paris’e gitti, fakat uzun süreli kalmadı. 1914 yılında Londra’ya acil dönüşü sırasında da oradan geçti.

1875 sonbaharında İspanya’ya gitti; Madrid, Cadiz ve Barselona’yı ziyaret etti; sürgündeki militanları gördü ve Enternasyonal’e gizlilik içinde devam etti. Kasım 1891’den Ocak 1892’ye kadar süren büyük bir konferans turuna çıktı; fakat asıl amaç Mayıs 1892’de yapılacak olan Devrim Günlerinin hazırlığıydı. Trajik Jerez (Endülüs) isyanı araya girdi ve seyahatini yarıda keserek oradan hızla ayrılması gerekti; Lizbon üzerinden Londra’ya gitti.

1878 ve 1882 yıllarında Mısır’da ve 1879 yılında Romanya’da İtalyan çevre içinde yaşadı. Arabi Paşa’günlerindeki yerli isyanına bağlı bir devrimci amaç için 1882’de Mısır’a itti. Romantik nedenlerle (genç Enternasyonalistlerin genç Garibaldi yanlılarıyla cengaverlik rekabeti) 1876’da Türkiye’ye karşı savaşlarında Sırplar’a katılmaya niyetlendi; fakat Avusturya-Macaristan’da iki kez engellendi ve İtalya’ya gönderildi.

1880 yılında ve 1881’in birkaç günü Belçika’da bulundu. 1893’te siyasi genel grev süresince ve 1907’de Antwerp rıhtımı grevi sırasında ülkeyi ziyaret etti. Hollanda’yı 1907 yılında yapılan Amsterdam Anarşist Kongresi zamanında tanıdı.

Londra’dayken Sosyalist hareketin ilk günlerini gördü, Joseph Lane ve Frank Kitz’i yakından tanıdı. Ekim 1889’da ilk ziyaret ettiği yerlerden biri de William Morris ile karşılaşığı Sosyalist Birlik idi. Onunla ilk tanışmam da o akşama rastladı ve bağlantımız 81 Mayıs 1932’de gönderdiği mektuba kadar devam etti; bu ondan aldığım son mektuptu.

ABD’de İtalyan emekçilerinin yaşadığı Doğu bölgesinin birçok sanayi kasabasında ve New York’ta konferanslar verdi (1899-1900). 1900 yılında ise Küba’da İspanyol emekçilere konferans verdi.

Arjantin Cumhuriyetinde 1885 yılından 1889 yılının ilk yarısına kadar süren faaliyetleri oradaki daha yoğun ve koordineli bir hareketin başlangıcına damgasını vurdu.

1917 Rus Devrimi’nden sonra -olayların hangi aşamasınla olduğunu bilmiyorum- olanları kendi gözleriyle görmek çin Rusya’ya gitmek istedi, fakat İngiliz Hükümeti ülkeden ayrılmasına izin vermedi.

Onun tüm adımlarını izleyebileceğimi iddia edemesem de bilinen tüm hareketleri bunları kapsamakta.

Ülke dışına son seyahatini Eylül 1922’de yaptı. Bir Jessinese yoldaş onu İsviçre’nin yüksek dağlarından, kaçakçılan kullandığı patikalardan geçirdi; Biel’de kalan İtalyan Anarşistlerle buluştu, ayrıca 1872 St. Imier Kongresini anmak için düzenlenen özel bir konferansta -kongrenin o yıllardan sağ kalan tek üyesiydi- yerel ve enternasyonal yoldaşlarla karşılaştı. Toplantı sona erdiğinde İsviçre polisi 1879’da verilen ülke dışına çıkarılma emri nedeniyle onu yakalamak istedi, ama o sırada gizlice kaçırılarak İtalya’ya dönmüştü.”

-18-

Malatesta’nın detaylı olarak incelemeye değer, fakat yalnızca kısaca değinebileceğim bir diğer siyasi yönü de onun polislere ve hapsedilmeye karşı olan tutumudur.

Onun zamanında İtalya’daki sıradan polisler, sadece aç Güneyin -onun da söylediği gibi- “yoksul şeytanları” idi ve devleti korumaktan ya da şahsi güç kazanma hırslarını tatmin etmekten çok, kendilerine ve ailelerine günde bir öğün doyurucu yemek sağlamaya çalışıyorlardı. Bu nedenle Malatesta, anarşist mücadele ile onların yaşam mücadeleleri arasındaki ilgiye dikkat çekerek kendisini esaret altında tutanları “baştan çıkarma” fırsatını asla kaçırmadı. Malatesta’nın polislere ve gardiyanlara karşı başardı tekniğini gösteren düzinelerce nefis anekdot bulunmaktadır.58 Zaman değişti, bu görevlerle uğraşan “yoksul şeytanlar”ın oranında son kırk yıl içinde dikkate değer bir azalma oldu ve bir pragmatist olan Malatesta, bugün muhtemelen oldukça farklı bir yöntem kullanırdı.

Gençliğinde -Notlar bölümünde daha önce söylediği gibi- tutuklanmanın ve hapsedilmenin, genç devrimcilerin çıraklık döneminin bir parçası olduğunu ifade ediyor: “İşkence sadece coşkumuzu artırdı.” Fakat o günlerde polislerin yaptığı işkencelerin “daha sonrakilerle karşılaştınldığında şaka” gibi kaldığını da belirtiyor. 1877 yılındaki başarısız Benevento isyan girişimi nedeniyle hapiste mahkemeye çıkarılmayı bekleyerek 16 ay geçiren Malatesta’nın (duruşma, olayla ilgili herkesin beraatiyle sonuçlandı)59 düşüncelerini dışarıdayken, hapishane parmaklıkları arasında olduğundan daha iyi savunacağına karar verdiği gayet açık görünüyor. Bu nedenle hareketlerinin otoriteler tarafından kısıtlanacağını anladığında, aylarca hapiste kalıp duruşmasını beklemektense genellikle sürgüne gönderilmeyi tercih etmiştir.

Kaba ve sözünü sakınmayan siyasi düşmanlarından bazıları onu korkaklıkla, eylemlerinin sonucunu cesaretle üstlenneyip kaçmakla suçladılar,60 yirmili yaşlarının ilk yıllarınla polis ile göstericiler birbirlerine mermi sıkarken kapı aralığına saklandığı için onu korkaklıkla suçladılar.61 Malatesta, 1922 yılındaki duruşmasında jüriye yaptığı retorik çıkışında “ben amacı olan bir insanım (un uomo di fede), bir kahraman değilim. ‘Ruh iradedir, beden zayıftır’ diyor gizemcilerimiz. Ben yaşamı seviyorum, beni seven birçok insanı seviyorum…”62 sözlerini söylerken sadece bir amacı vardı; faşizm tehdidine karşı verilecek tek cevap olan devrim mücadelelesine devam etmek için aklanmaya çalışıyor ve son kartlarını oynuyordu. Malatesta ve Borghi 10 ay hapiste tutularak duruşmalarını beklemek zorunda kalmasalar ve propagandalarına devam edebilselerdi, politik durumun nasıl gelişeceğini kimse bilemezdi. Olaylar aynı şekilde de gelişebilirdi. Fakat onların hapsedilmelerinin devrimci amaçlara katkıda bulunduğunu kim söyleyebilir?

Malatesta, ne bir korkak ne de kahramandı; o kararlı ve cesur bir insandı ve bu özelliklerini zekice kullandı. Ancak  bu, onun istemediği kadar hapiste kalmasını engellemedi! 1922 yılında duruşması sırasında jüriye şunları söyledi: “Bana verilen yedi aylık hapis cezasını çekmeme rağmen -tüm diğer mahkûmların ya cezası iptal edilmişti ya da genel af nedeniyle serbest bırakılmışlardı- otoriteler ufak tefek nedenler yüzünden hayatımın on yılından fazlasını hapiste geçirmem için çaba sarf ettiler.”63 Yani çoğu zaman beraatle sonuçlanan duruşmaları bekleyerek. İngiliz ceza yasasına alışkın olan bizler, Malatesta’nm İtalya’daki 1883 yılı Mayıs ayından Kasım ayına kadar duruşmasını bekleyerek nasıl hapiste tutulduğunu, ardından suçlu bulunduğunda üç yıl hapse mahkûm edildiğini ve üstyargı yoluyla cezası tecil edilerek serbest bırakıldığını -bu esnada Floransa’da bir anarşist gazetenin editörlüğünü yaptığını (ve aynca Napoli’de kolera salgınında hastalarla ilgilendi)- anlamakta güçlük çekiyoruz. Ve Malatesta, itirazının kabul edilmediğini öğrendiğinde, tam vaktinde kaçmayı başardı! Üç yılını bir İtalyan hapishanesinde geçirmek yerine, bu yılları anarşist ve sendikalist hareketin gelişimine yardım ettiği ülke olan Arjantin’de geçirdi (1885-89) (İtalya, İspanya ve Rusya dışında, sonraki yıllarda bir anarşist gazetenin uzun yıllar boyunca yayımlanmasını başardığı tek ülke).66

Tedbirli devrimci Malatesta, “hesaplı” risklere atıldı, yani devrimci olanakların bu risklere atılmaya değeceğini ve tutuklanmadan önce görevini tamamlama şansına sahip olduğunu hissettiğinde hapis tehlikesiyle karşı karşıya kalmaya hazırdı. 1897 yılında Crispi Hükümetinin düşmesinden sonra, İtalya’da açıkça anarşist propaganda yapma olanakları vardı ve Malatesta’nın 1883 yılında verilen üç yıllık cezası Kasım ayında zaman aşımına uğrayacaktı; buna rağmen Malatesta, riske atılmaya değeceğini düşündü ve Mart ayında gizlice Ancona’ya döndü ve orada bir odada yaşayarak haftalık anarşist dergi l’Agitazione’nin editörlüğünü yaptı. Londra’dan ayrıldığından haberdar olan İtalyan polisi tarafından yakalanmamak için kitlesel eylemlere katılmaktan ya da propaganda mitinglerinde görünmekten kaçınması gerekiyordu; aslında polis onun Ancona’da olmasından kuşkulanıyordu ve yoldaşlarının birçoğu polis tarafından izleniyordu, bu nedenle son derece tedbirli davranması gerekiyordu. Miting ve gösterilere katılmak editörlük görevini tehlikeye atamazdı. Fabbri,66 Malatesta’nın editörlüğünü yaptığı l’Agitazione’nin “tarihsel ve teorik olarak” en önemli yayın olduğunu söylemektedir. (Savaş sonrası yıllarda Napoli’de yayımlanan iki ciltlik seçme yazılara Malatesta’nın makalelerinin birçoğu dahil edildi, fakat maalesef ben bu derginin tek bir sayısını göremedim.),67)

Malatesta, cezası zaman aşımına uğramasına rağmen gizlilik içinde yaşamaya devam edecekti, çünkü polisin onu, şüphesiz İtalyan Hükümeti’nin hoşuna gitmeyecek sonuçlara neden olabilecek propagandalarını engellemek için herhangi bir bahaneyle tutuklamasından korkuyordu. Hiçbir tedbirsiz harekette bulunmamasına rağmen polis saklandığı yeri öğrendi ve onu tutukladı, fakat aynı gün serbest bırakıldı. Bu olay Kasım ayında oldu. Kasım ile Ocak ayları arasına Malatesta kitlesel eylemlere özgürce katılabildi; çalışmalarını yoğunlaştırdı, fakat tahmin ettiği gibi otoriteler onu uzun sure rahat bırakmadılar. 18 Ocak 1898 tarihinde, bir kitle gösterili esnasında, aralarında haftalık derginin yöneticisinin de bulunduğu sekiz yoldaşıyla birlikte “yasadışı örgüt” suçlamasıyla tutuklandılar.

Duruşmanın bir diğer enteresan yanı da; önceki duruşmalarda anarşistlerin büyük bir çoğunluğu, örgütlülüğe karşı çıkmaları nedeniyle suçlamaları kabul etmezken, Malatesta ve arkadaşlarının örgütlenmiş olduklarını ifade etmekle kalmayıp aynı zamanda resmi bir örgütlenmeye katılmak için anarşistlere hak verilmesi talebinde bulunmalarıdır. Bu, Ronagna Anarşist Sosyalist Federasyonu tarafından İtalya’nın her tarafında “örgütlenme özgürlüğü’ için bir ajitasyonun yayılmasına neden oldu; ve Malatesta’nın dergideki yerini alanların da tutuklanmasına (20 yaşındaki genç Fabbri de tutuklananlar arasındaydı) rağmen yayımına devam edilen L’Agitazione’nin sütunlarından güçlü bir şekilde desteklendi. Dört ay sonra duruşma yapılırken 3.000’in üzerinde anarşist, birçok grup ve dernek adına bir halk manifestosuna imzalarını attılar; bu manifestoda siyasi düşüncelerini belirterek bir “grup”a üye olduklarını açıkladılar ve sanıklarla tamamen aynı düşüncede olduklarını ifade ettiler. Dünyanın her yanından büyük destek gördüler.

Fabbri’nin yazdığına göre duruşma, halkın hakları için /verilen bir mücadeleye dönüştü ve anarşist propaganda için nükemmel bir ortam oluştu. Bu, tüm hafta süresince devam etti ve bu haftanın sonunda Malatesta’ya yedi ay, diğer yoldaşlara altı ay hapis cezası verildi, bir kişi de beraat etti. Yine de  bu, anarşistlerin örgütlenme hakları açısından bir zaferdi; bu durum onların “yıkıcı” eylemler yapmakla suçlanarak tutuklanmalarını engellememekle birlikte, tutuklama yetkileri daha az keyfi, cezalar daha hafifti. Yoksa öyle değil miydi?

Malatesta’nın duruşmasından bir ay sonra Milano’da geniş çapta halk ayaklanmalan oldu, fakat şiddetli bir şekilde bastırıldı ve göstericilerin çoğu öldü ya da yaralandı. l’Agitazione yasaklandı ve hâlâ serbest olan yayın grubu üyelerinin birçoğu tutuklandı. Parlamento acil yasalar çıkardı ve domicilio coatto (ceza adalarına sürgün) öncekilerden daha kötü koşullarla yeniden başlatıldı. Böylece Malatesta Ağustos ayında cezasını tamamladığında (diğer yedi yoldaşının cezası bir ay önce tamamlanmıştı) serbest bırakılmayarak hapiste tutuldu ve beş yıl domicilio coatto’ya mahkûm edildi.

-19-

Malatesta, Ustica’ya gönderildi ve kısa süre sonra, beş yılını bu adada harcayamayacağına karar vererek kaçış planlan yapmaya başladı. Hükümet de onu, böyle bir niyeti olduğunu tahmin ederek daha güç şartlann olduğu, kaçamayacağı bir adaya, Lampedusa’ya nakletti. Fakat hükümet, Lampedusa’nın Malatesta ve diğer “siyasilerden etkilenen ve “olacakları görmezden gelerek” onlara istediği gibi hareket etme serbestliği tanıyacak sempatik “vali”sini göz ardı etmişti.68 Malatesta kaçış planını dikkatle, hiç acele etmeden hazırladı. Karadakilerle bağlantı kurmanın bir yolunu buldu. Ayrıca Fabbri’nin anlattığına göre, görevi nedeniyle adayı ziyaret eden Parlamento üyesi sosyalist Oddino Morgari de onun planlarından haberdardı. 9 Mayıs 1899 gecesi Malatesta, Vivoli, Floransa’dan bir yoldaş ve bir başka tutuklu biraz açıkta demir atmış bir balıkçı teknesine yüzdüler (teknede Sicilyalı bir sosyalist olan Lovetere vardı) ve tekneye çıkarak Malta’ya doğru yelken açtılar. Roma’da Malatesta’nın kaçış planlarıyla ilgili yayılan söylentileri araştırmak üzere bir hükümet müfettişinin adaya yaptığı beklenmedik ziyaretle kaçışları ertesi gün anlaşıldı. Ama çok geç kalmışlardı. Malatesta, Malta’ya ulaştı ve orada bir hafta kalarak, kendisini İngiltere’ye götürecek gemiyi bekledi. Birkaç gün sonra Defendi ailesiyle birlikte Islington’daydı. Fakat birkaç hafta sonra dergileri La Queatione Sociale’nin editörlüğünü üstlenmesini isteyen İtalyan yoldaşların davetiyle New Jersey, Paterson’a doğru yola çıktı. Birleşik Amerika’da sadece birkaç ay kaldı ve bu süre içinde derginin editörlüğünü yaparken, aynı zamanda kıtanın her yanında İtalyanca ve İspanyolca olarak birçok mitingde halka hitap etti. Londra’ya geri dönmeden önce çok sayıda mitingde konuşmalar yapmak üzere davet edildiği Küba’da on gün kaldı. Önce toplantılar yapmasını yasaklayan, fakat sonra anarşi kelimesini kullanmadığı ürece bu mitingleri kabul eden polisle yaşadığı zorluklara rağmen Malatesta dört mitingde konuşma yapmayı başardı, ama daha sonra tura devam etmekten vazgeçerek Mart ayında New Yorka döndü. Nisan’da yine Londra’daydı.

Fabbri “Londra’ya dönme kararını kişisel nedenler yüzünden verdiğini” söylüyor, fakat bu nedenlerin siyasi mi yoksa ailevi mi olduğunu belirtmiyor. Şüphesiz Londra’ya dönmesini gerektiren herhangi bir siyasi neden yoktu, fakat Birleşik Devletler’den ayrılmasını gerektiren nedenler olabilir. Nettlau, bireysel anarşistlerin, Malatesta’nın örgütlenmeyi savunmasına daima karşı çıktıklarım yazıyor.69 Anarşist derginin editörlüğünü yapmak üzere Paterson’a davet edilmesiyle, derginin önceki editörü Guiseppe Ciancabilla’nın “bütün” yoldaşların desteğiyle bir başka gazetenin, Aurora’nın yayına başlama ilanını vermesi aynı döneme rastlar. Şimdi Malatesta’nın bu aylarda yaptığı eylemleri detaylarıyla incelemekte bir yarar görmediğim için -sanıyorum okur da aynı kanıda- öncelikle Malatesta’nın, hapsedilmenin propaganda değeri konusundaki pratik tutumuna değineceğim. 898 yılındaki tutuklanmasının, duruşmasının ve hapsedilmesinin iyi bir propaganda, L’Agitazione’nin editörü olarak uzun aylar boyunca sürdürdüğü gizli eylemlerinin doruk oktası olduğunu düşünüyordu. Fakat ceza adasında beş yıl geçirme olasılığına bu kadar olumlu bakmıyordu. Bu nedenle ne pahasına olursa olsun kaçmaya karar vermişti. Belki de bu beş yılı, Amerika’da geçirdiği aylar dışında, istediği kadar iyi değerlendiremedi, fakat sanıyorum beş yıl boyunca yaptıkları kendisi ve anarşist hareket için domicilio coatto’da geçireceği beş yıldan daha değerliydi.

Amerika’da bulunduğu aylardan bahsetmemin bir diğer edeni de, Malatesta etrafında olup biten bir olayla ilgili gerçekleri ifade etmek istememdir. West Hoboken’de (şimdiki adıyla Union City, New Jersey) konuşma yaptığı mitingdeki dinleyicilerden birinin ona şiddetle karşı çıkması sonucu tartışma çıktı ve Malatesta ona “haddini bildirdiğinde” şüphesiz onun bir silah çıkarıp kendini bacağından vuracak kadar öfkeli olduğunu düşünemezdi. Silah, saldırganın elinden “Malatesta’nın grubunun bir üyesi ve en hoşgörülü insanlardan biri”70 olan ve aylar sonra Kral Umberto’yu öldürmek için İtalya’ya dönen Gaetano Bresci tarafından alındı.

Malatesta’ya saldıranın bir anarşist olduğu konusunda asılsız söylentiler dolaşmaya başladı, bu söylentilerin siyasi skandala neden olacağı ve anarşistlerin aleyhinde konuşanlar için güzel bir haber olarak her fırsatta yineleneceği gayet açıktı. Saldırının üzerinden otuz yıl kadar bir zaman geçmişti ki Max Nomad’ın Rebels and Renegades’ i (Asiler ve Hainler) yayınlamasıyla olay tekrar gündeme geldi ve Birleşik Devletlerdeki anarşistler, dergi ve gazeteleri yoluyla gerçekleri tekrar tekrar yazmak zorunda kaldılar, fakat Nomad’ın kitabında yazılan yalanları asla silemediler. Nomad’dan otuz yıl sonra, -Nomad yerine doğrudan kaynaklara güvenmesi gereken- George Woodcock, Anarşizm’inde (Amerikan basımı) Malatesta’ya saldıranın Ciancabilla olduğunu söyleyerek bu yalanı tekrarlıyor.*

20

Tüm kanıtlar Malatesta’nın tehlikelerden uzak bir gençliği olmadığını göstermektedir; bu arada geçim derdine düşmeden çalışmaları ile ilgilenmesini olanaklı kılacak maddi imkânlara ailesinin sahip olduğu da gayet açıktır. Onun si yasi yaşama girişi coşkulu, atılgan her “delikanlı” gibidir, ülkesindeki birçok genç insan da ilk Aldermaston yürüyüşünün yarattığı coşkunlukla bir takım siyasi sorumluluklar üstlenmişlerdir, Malatesta’nın zamanında birçok genç, Garibaldi ve “kurtarıcılar”ının cesur serüvenlerinin bir sonucu olarak aynı hislerle hareket etmiştir. (Nettlau’ya göre Santa Maria ve Capua ateşli mücadelelerin merkezleriyken Malatesta’nın genç bir delikanlı olarak kurtarıcıların eylemlerine tanık olması mümkündür). Malatesta’nın üç ya da dört yıl süresince Garibaldi ve Mazzini yanlılarından “etkilenmiş” olduğu, daha sonra Bakunin ve Enternasyonal’i “keşfettiği” bilinmektedir. Ve düşünsel gelişimini, onun Otoriteyi ye yönetimi erkenden tanımasına neden olan tüm siyasi faaliyetleri süresince kazanmıştır. Bakunin ve Kropotkin’e karşılık Malatesta, nispeten daha uzun bir entelektüel hazırlığın ardından mücadeleye girmiştir. Kropotkin “ülke dışına ilk yolculuk” yaptığında ve eline geçen tüm “sosyalist literatür”ü okumaya taşladığında 30 yaşındaydı. Anılarında şöyle yazıyor:

“Günler ve geceler boyunca okudum ve hiçbir şeyin silemeyeceği kadar derinden etkilendim… Okudukça benim dışımda yeni bir dünya olduğunu gördüm, hiç tanımadığım bir dünya, sosyolojik teoriler sunan bilginlerin tanımadığı bir dünya -sadece Emekçiler Birliğinin içinde yaşayarak ve emeklilerin günlük yaşamlarına katılarak tanıyabileceğim bir dünya. Bu nedenle birkaç ay böyle bir yaşam sürmeye karar verdim…”71

 Carr, Bakunin’in 1842 yılında -28 yaşında- Dresden’deyken “devrim davasının saflarına katıldığını dünyaya ilan etmeye hazır” olduğunu yazar.

“Berlin’de yalnız geçirdiği 1841-42 kış mevsiminin Bakunin’in değişmeye karar verdiği dönem olduğunu sanıyorum. Sansürün burnunun dibinde, broşür yığınlarını ve tezlerini Almanya’ya yığan Genç-Hegelcileri büyük bir istekle bir çırpıda okudu… Bakunin 1842 yazında tekrar Dresden’e döndüğünde bir Genç-Hegelciydi. Ruge, onun “Berlin’deki tüm inatçı ihtiyarlardan daha başardı olduğunu fark etti’.”72

Malatesta için “halka gitmek”, emekçilerden biri olarak onlarla tamamen özdeşleşmek demektir. Ve o, bunu genç yaşlarda yaptı. Kendine kalan mirası alır almaz tüm malını ; çalışan kiracılarına bıraktı ve eline geçen tüm parayı propaganda için kullandı. Yirmili yaşlarının ilk yıllarında aynı zamanda bir Entenasyonalist olan arkadaşı, Floransak Agalore Natta’nın atölyesinde teknisyenliği öğrendi.73 Bütün zamanını siyasi mücadeleye adadığı ve yaşamını anarşist hareketin içinde sürdürdüğü zamanlar dışında geçimini bir elektrik teknisyeni olarak kazandı. Bir birlikteki yetkililerin ve örgütleyicilerin sürekli aynı kişiler olmasına karşı çıktığı gibi devrimcilerin hareket tarafından “beslenmesine” de karşıydı. Bu sadece bir prensip sorunu, yani sürekli aynı görevde kalan yetkililerin kaçınılmaz olarak artırdığı zararlı etkileri görerek edindiği deneyime dayanan bir kural değil, aynı zamanda anarşist hareketten mali olarak da bağımsız olmadıkça özgür olamayacak bağımsız ruhunun bir ifadesiydi.

Bu nedenle Malatesta’yı profesyonel ajitatör ve profesyonel devrimci olarak tanımlamak yanlış olduğu gibi anarşist harekete de zarar verecektir. Eğer anarşist hareket içinde yaşamı da fikirleri kadar Önemliyse bunun tek nedeni onun ne bir profesyonel devrimci, ne “aziz”, ne “peygamber” ne de “kaderine boyun eğmiş bir insan” olmasıdır. Malatesta, yoldaşlarından farklı biri asla değildi, görüşlerinin desteklenmesi için çalıştı, ama kişiliğinin ağırlığını koyarak bir düşüncesini kabul ettirmeye asla çalışmadı. Bu bağlamda, o bir hatip olarak asla nutuk hilelerine başvurmadığı gibi, yazılarında dâ okuyucuyu, düşüncelerinin katışıksız sağduyusuyla, mantığı ve berraklığıyla ikna etmeye çalıştığı gayet açıktır. Ve bu yaklaşım nedeniyle tüm yazılan -eminim tüm konuşmaları da- toplumda radikal değişimler yapmaya istekli herkesin karşılaşacağı problemlerin (ve bu problemleri çözerken karşılaşılacak zorlukların) anlaşılmasına dayandığı için insan sıcaklığı ile doludur.

Malatesta, kendinin ve enternasyonalist anarşist hareket ile Sol siyaset dünyasında yer alan daha birçok kişinin “tanınmış” ya da “ünlü” olmasının avantaj ve tehlikelerinin tümüyle farkındaydı. Onun, anarşist hareket içindeki değerini küçümseme yolunu seçtiğini söylemek sanırım doğru olacaktır; fakat çeşitli konularda bir Uzlaşmaya varılması için devrimci sol denen tüm partilerin ve tüm hareketlerin bir araya toplanmasının zorunlu olduğunu düşündüğünde, emekçi hareket içindeki itibarını kullandığı da bir gerçektir. Malatesta, daima “siyasi bilinç”e sahipti, fakat hiçbir zaman bir politikacı olmadı. Tüm siyasi alanları inceledi; öyle ki bazı siyasi düşmanları yıllar sonra Malatesta’yı, bir anarşist olarak “politik kötülüklerin patikaları”nda kirlenmeden dolaşmış olarak hatırlayacaklardır. Onun anarşizmi, kafasında değil kalbindeydi, o bunu, “bu duygu, insanlık aşkı ve başkalarının acılarını paylaşma duygusudur…” kelimeleriyle ifade ediyordu. Fakat, amaçlarını başarmak için daima “kafası”yla hareket etti -yani düşünceleriyle, insanı ve çözülmesi gereken maddi problemleri anlamasıyla.

21

“Anarşistler” çalışmasının yazan74 üniversitesinin fildişi kulesinden, Malatesta’nın “hayal kırıklığına uğramış bir yaşam” sürdüğü hükmünü veriyor ve yaşamının son yıllarında (1932) “İtalyan Devleti’nin… her zamankinden daha güçlü ve yenilmesi daha zor bir düşman” olduğunu söylüyor. Fakat Malatesta, kesinlikle dolu dolu yaşamış, zengin ve tatmin edici bir yaşam sürmüştü; onun düşünceleri ilham vericidir ve bu düşünceler, milyonlarca insan için henüz keşfedilmeyi bekleyen bir sağduyu ve insanlığın habercisidir.

Dünya “utanç çağı”nın Mussolini gibi sefil karakterlerinin varlığım unutmaya çabalarken ve ölümünün üzerinden otuz yıldan fazla bir zaman geçmişken Malatesta’nın ve fikirlerinin İngiliz halkına ilk kez az ya da çok sunulduğu bir zamanda bir medeniyet ya da bir birey olarak yaşamımızı zorlaştıran koşullarla ilgili öğrenilecek başka dersler de yok mudur? Şu anda anarşizmin ölüm ilanını yazmakla meşgul tarihçilerin bunu elbette uzun uzun düşünmeleri gerekiyor!

* Ciancabilla, Malatesta’nın vurulduğu mitingde değildi; ve saldırgan Domenico Pazzaglia’ydı, bir berberdi ve “yoldaşların çoğu onu tanımıyordu, onu tanıyan birkaç kişi terafndan da önemsenmeyen biriydi.” Aylık anarşist dergi Mani (Mart 1933) Ciancabilla’nın Pazzaglia’nın hareketini onaylamadığını belirtiyor.

-Son-

– İngilizceden Çeviren: Zühal Kiraz. Kaos Yayınlarının yayınlamış olduğu, VERNON RICHARDS’ın derlediği bu biyografi gene Vernon Richards tarafından yazılmış ve onun “Errico Malatesta Hayatı ve Fikirleri” adlı kitabından alınmıştır.

KAYNAKLAR

  1. Freedom. Bulletin, Aralık 1932.
  2. Bkz. Borghi, Fabbri, Nettlau, a.g.e.
  3. Bkz. Nettlau, Errico Malatesta Vita e Pensiero, Bölüm 11, New York, 1921.
  4. Kısa bir süre önce orta yaşlı bir Ispanyol sendikalist bana Malatesta’nın fikirlerine duyduğu hayranlığı ifade etti. Ancak ortamın “kızıştığı” zamanlarda Malatesta’mn daima kaçmayı başardığının da bir gerçek olduğunu söyledi. Ona Malatesta’mn dünyanın çeşitli hapishanelerinde yaklaşık on yılını geçirdiğini söylediğimde çok şaşırdı!
  5. Umanitâ Nova.
  6. Trento Tagliaferri, a.g.e.
  7. A.g.e.
  8. La Protesta, 25 yıllık bir günlük gazeteydi. Bkz. Rocker, Anarcho Syndicalism, Londra, 1938.
  9. Luis Fabbri, a.g.e.
  10. Errico Malatesta, Şeritti Scelti, Cilt I, Napoli, 1947 – Cilt II, Napoli, 1954.
  11. Luis Fabbri, a.g.e.
  12. Max Nettlau, a.g.e.
  13. Armando Borghi, a.g.e.
  14. P. Kropotkin, Memoirs of a Revolutionist, Cilt II, syf. 59-60, Londra, 1899.
  15. E. H. Carr, Michael Bakunin, Londra, 1937.
  16. Luis Fabbri, a.g.e.
  17. James Joll, a.g.e.

Views: 88

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz