Önümüzdeki bölümlerde tartışılacak olan toplumları seçerken, coğrafi açıdan ve kültür tipi olarak geniş bir yelpazeyi kapsamak için çaba gösterdim. Aynı zamanda, anarşide düzen sorununa farklı ve ayrı çözümler sunan bir örnekleme oluşturabilmek için de uğraştım. Bir başka deyişle, farklı türdeki yaptırımların ve liderlik tarzlarının örneklerini tanımlamaya önem verdim. Anarşik yapıları açıkça çelişik olan bazı örneklere de yer verdim. Bunlar marjinal anarşiyi ya da marjinal “devletçiliği” temsil eden örnekler olabilirler.
Anarşik rejimin çeşitli örnekleri arasında, “niyetsiz” olanlar ile “ortak niyetli olanlar” arasında bir ayrım yapabiliriz. “Ortak niyetli olanlar”, bireylerin önceden düşünülmüş bir programa göre bir sosyal düzen kurmak için üzerinde kafa yorduğu, planlanmış çabalarıdır. Başka bir tanımlayıcı sıfat kullanacak olursak, bunlar anarşist çizgi boyunca “Ütopyacı” tecrübelerdir. Örneklerin çoğu “niyetsiz”dir; yani insanın macerasındaki neredeyse bütün toplumlar gibi, tamamen şuurlu bir planın yokluğunda gelişmişlerdir.
Son olarak, bu niyetsiz toplumlarla ilgili olarak, çoğunun içinde bulunduğu koşulların bugün artık bulunmadığı akılda tutulmalıdır. Avrupa emperyalizminin ortaya çıkışıyla birlikte, –Avrupalı sömürgecilerin Avrupalı olmayan siyasi düzenlemeler içinde açıkça en az anladıkları – bu anarşi rejimleri, yönetim modeline ve efendilerin anladığı şekildeki düzene uyacak şekilde dönüşmüşlerdir. Öte yandan müteakip tanımlar içinde, “etnografik bir şimdiki zamanı” varsayarak şimdiki zaman kipini kullanacağım.
Çeşitli anarşik rejimler üzerine yapılan tartışmaların çerçevesi, antropolojik çevrelerde uzun süredir rağbet gören, toplumların geçim tarzlarını temel alan bir toplum tipolojisine dayanır. Buna göre, bazıları yabani bitkileri toplayıp, avcılık yapar; bazıları aslen bahçecilik yapar, yani sadece el aletleri ve insan gücü kullanarak evcil bitkileri ekip biçer. Üçüncü bir tip, hayvan bakımında uzmanlaşmış, zaman zaman tesadüfi olarak tarım da yapabilen çoban topluluklarıdır. Son olarak, hayvan gücü ya da daha yakın zamanlarda traktör kullanarak yaygın bitki tarımı yapan tarımcı topluluklardan bahsedebiliriz. Burada asıl teknolojik sembol saban kullanımıdır. Böyle toplumlar bitki tarımı ile hayvancılığı bir arada götürürler.
Bazı antropologlar toplumları mevcut olandan çok daha fazla sınıfa bölmüşlerdir. Onlar için bu sınıf lamanın önemi, bir toplumun geçim tarzına bakarak başka stratejik karakteristiklerini de anlamanın mümkün olmasından gelir. Buna bağlı olarak, temel alınan sınıf lama, insanların ve kültürlerinin materyalist tasavvurunun kuramsal yönelimine kanıt oluşturur. Bu bakış açısı, bir toplumun geçim tarzının onun sosyal sistem tipini belirlediği öngörüsüne dayanır. Bu tezle ilgili ayrıntılı bir tartışmaya girmenin yeri burası değil. Fakat bu sınıf lamanın kullanımı, başka pek çok antropolojik araştırmada olduğu gibi, bu bakış açısına destek olarak yorumlanmamalıdır. Bu sınıf lamanın kullanılma sebebi, uygun bir ayrım yöntemi sunması ve insanlık durumlarını ele almasıdır. Diğer sınıf lamalar ve işaret ettikleri zımni teoriler gibi, bu sınıf lama da hakikat unsurları taşır. Dolayısıyla, bütün avcı toplayıcı toplulukların karmaşık bir işbölümünden, sosyal sınıflardan, devlet ve yönetimden yoksun olduğunu; ve spektrumun diğer ucundaki tüm tarımcı toplulukların sosyal sınıflara, karmaşık bir işbölümüne, devlete ve yönetime sahip olduğunu fiilen biliyoruz. Avcı toplayıcıların, tarımcı sistemlerinki gibi teferruatlı sosyal sistemleri sürdürecek maddi imkânları yaratamayacağı ortadadır. Dolayısıyla, avcı toplayıcı toplumlar, birkaç istisna dışında, Fried’ın sınıflamasında “eşitlikçi”, Service’ın sınıf lamasında ise “kafile tipi” [band type] toplumlardır. Keza anarşik rejimlerin çoğu örneği avcı toplayıcı toplumlardan betimlenmiştir; tarımcı toplumlar ise neredeyse tamamen tabakalı (Fried) ve anarşinin en iyi ihtimalle marjinal olarak varolduğu devlet tipi sistemlerdir.
Tek faktöre bağlı determinist teorilerde olduğu gibi, maddi geçim tarzına dayanan bu teoride de, belli bir genelleme ve ihtimal seviyesinde kaldığımızda, hakikatin bir kısmı görülür. Öte yandan, böyle teorileri, örneğin avcı toplayıcı sistemler içinde görülebilenler gibi, geniş çeşitlilikleri ya da sosyal düzenin belli veçhelerine mahsus daha kesin dinamikleri açıklamak için kullanmaya kalktığımızda iş görmezler. Bunlar ideoloji içindeki çeşitlilikleri de açıklayamazlar. Coğrafi çevre gibi, geçim tarzının da bir halkın kendi başına yapabileceklerini ve geliştirebileceklerini sınırladığı söylenebilir, fakat insan aklının yaratıcı dehası veri alındığında, bu sınırlar içerisinde mümkün olan her türden çeşitlilik mevcuttur ve yaşamın maddi koşullarının saf bir yan etkisinden ibaret değildir.
Belli bir zamanda var olan herhangi bir toplum, tek bir fenomenin değil, çeşitli yönlerinin kolektif etkileşiminin bir ürünüdür. Belli bir türde yiyecek toplama, nüfusun boyutunu ve çeşitliliğini; keza, sosyal örgütlenmede ulaşılacak gelişkinlik seviyesine yetecek maddi zenginliğin birikme ölçüsünü kısmen belirleyebilir. Nüfusun boyutu ve yoğunluğu, ortaya çıkabilecek sosyal örgütlenme türleriyle yakından ilişkilidir. Örneğin küçük bir nüfus tamamen kan bağına dayanan bir rejimi rahatça sürdürebilir. Aynı zamanda, başka bir geçim tarzı gibi, avcılık ve toplayıcılık da ağırlıklı olarak eldeki teknoloji tiplerine bağlıdır. Ama teknoloji ve tüm bir avcı toplayıcı geçim tarzı, insanların kafasının içindeki maddi olmayan bilgi faktörüne bağlıdır. Bilgi, nihayetinde, egemen tarzdaki kültürel değerlere – yaşamda önem verilen hedeflere – ve eldeki teknoloji türüne odaklanır ya da onlar tarafından yönlendirilir. Tek bir sözcükle belirtmek gerekirse, en tatminkâr sosyal düzen modeli, faktörlerin birbiriyle etkileştiği çok faktörlü bir sistem olabilir.
Avcı toplayıcılıktan bahçeciliğe, çobanlığa, yani hayvancılığa ve tarımcılığa giden silsile, her kültürün illa ki izlemesi gereken, kültürel evrim aşamalarının sabit bir modeli olarak görülmemelidir; keza, giderek karmaşıklaşan bir silsile olarak da görülmemelidir. Tüm toplumların ya şimdi ya da geçmişte avcı toplayıcılığa bağlı olduğu ve bugünkü tarımcı toplumların çoğunun avcı toplayıcılıktan bahçeciliğe ve oradan tarıma geçtiği doğrudur. Ama toplumların bu sürecin yanı sıra geliştirebileceği başka silsileler, başka yollar da şüphesiz vardır. Kültürel evrim modeli tek çizgi üzerinde değil, çeşitli çizgiler üzerinde ilerler.
Karmaşıklık seviyesiyle ilgili olarak şunu söyleyebiliriz: Bazı avcı toplayıcı toplumlar bazı bahçeci toplumlardan, hatta çobanlıkla geçinen bazı toplumlardan bile daha karmaşıktır. Bahçecilik yapan toplumların bazıları ise tarımcı toplumlar kadar karmaşık olabilmektedir.
İzleyen tanımlarda vurgu, anarşik rejimin işaret ettiği üzere, belirleyici kalıplarda, liderlik tekniklerinde ve sosyal kontrol mekanizmalarında olacaktır.
Cinsiyetler ve yaş grupları arasındaki ilişkiler anarşistlerin ilgilendiği başka iki alandır ve herhangi bir modern anarşist teoride tam bir cinsel eşitliğin savunulmasının yanı sıra, gençler üzerindeki herhangi bir irrasyonel otoriteye en azından karşı olunması da beklenir. Şimdi söyleyeceklerimiz bu konuya dair çok yeni şeyler değildir. Gerçek şudur ki, çok az toplumda cinsel eşitliğe yaklaşan bir durum mevcuttur ve dipnotta belirtildiği üzere, aşağıda tartışılan toplumların çoğunda kadınların eşitliği açık seçik bir özellik değildir5.
Benzer şekilde, gençler kesinlikle yaşlılara tabidir ve bu durum keyfiyeti düşündürmeyecek denli sık görülür. Anarşi tanımını kesin olarak yöneticilerin ve yönetimin olmadığı bir rejim olarak kavrıyoruz, ama gene de bunun ideolojik olarak anarşist olanların ve özgürlük kavramını önemseyenlerin arzularına fazlasıyla yer bırakabileceğini özgürce kabul ederiz. Anarşi ille de özgürlük anlamına gelmez.
Son olarak, etnosentrik bir kökene sahip olduklarından, tartışılan çeşitli gruplar için yaygın olarak kullanılan isimlerle ilgili bir problem vardır. Aynı zamanda uygun alternatif ler getirmek de zordur. Örneğin, Eskimo pejoratif bir kökene sahipken, alternatifi, yani kendileri için kullandıkları isim olan Inuit, etnosentrik bir tını taşımaktadır. Bunun anlamı, o ismi taşıyanların insan olduğu, yabancıların insan olmadığı imasıdır. Berberi şüphesiz bunlar içinde en pejoratif olanıdır – barbar anlamına gelir. Fakat bu halklar kendileri için tek bir kapsayıcı terimden yoksundur. Yine de çoğu Imazighen’i, yani “özgür insan”ı kullanır; ve tahminim hiçbiri böyle çağrılmaktan dolayı içerlemeyecektir. Bu metinde çeşitli gruplar için tarafsız terimler kullanmaya çabaladım, fakat etnosentrik olmayan isimler listesi çıkarmak gibi yıldırıcı bir işin altına da girmedim. Alternatifi olmadığından hâlâ Pigme ismini kullanıyorum ve ne olursa olsun, pek çok grubun isminin öyle ya da böyle bir tür aşağılama gizlediğini biliyorum. Eskimo yerine Inuit ismini kullanacağım; Buşman yerine San; Lap yerine Samek ve Berberi yerine Imazighen.
5 19. yüzyılda ortaya atılan ve son on yıl içinde kadın özgürlük hareketinin Marksist kanadı sayesinde öne çıkan bir hipotez, en arkaik toplumlarda kadınlarla erkeklerin eşit olduğu, “mülkiyetin” ve tarımın gelişmesinin erkek egemenliğine yol açtığı görüşünü savunur. Tarımcı toplumların çoğuna kıyasla, avcı toplayıcı toplumlarda, cinsiyetler arasında daha fazla eşitlik olduğu doğrudur. Fakat bu “daha fazla eşitlik” hâlâ erkek üstünlüğünün parametrelerine göre değerlendirilmektedir. Antik cinsel eşitlik nosyonuyla sık sık birlikte görülen başka iki nosyon da, daha eski insan toplumlarının anasoylu olduğu ve grup evliliği uygulandığı görüşleridir. Böyle görüşlerin antropolojik kayıtlarda dayanağı bulunmamaktadır. Aslına bakılırsa, eğer bir kanıttan söz edilecekse, durum bunun aksini göstermektedir. En eski insan toplumları muhtemelen ne anasoyluydu ne de babasoylu, daha ziyade çift taraf lıydı (yani belli bir soy çizgisi yoktu).
Views: 25