Anakronizm Kavramına Dair
Anakronizm Yunanca’da ἀνά ana, “karşı, ters, aleyhte, karşısında” ve χρόνος khronos “zaman” kelimelerinden teşekkül etmiş anlamı bir şeylerin düzenindeki kronolojik tutarsızlık, özellikle farklı zamanlarda gelenek ya da kişiler, olaylar, nesnelerin yan yana getirilmesi ve ilişkisiz şeyler arasında tutarsız zamansal bağlar kurulması anlamına geliyor.[1]
En fazla bilinen anakronizm örneği bir nesne, felsefi fikir, teknoloji, müzik biçimi ya da sözlü bir ifadenin varolduğu gerçek zamanının dışında konumlandırılmasıdır.
Anakronizm, herhangi bir olayın ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması anlamına geliyor. Özellikle edebiyat ve sanatta genellikle eserin geçtiği tarihi döneme ait olmayan varlıkları ve uygulamaları belirtmek için kullanılıyor.
Bir tarihi olayın veya olgunun ortaya çıktığı dönemi hakkında yanılma, dönemleri ve çağları birbirine karıştırma anlamına da gelir. Mesela, Malazgirt Savaşı’nda ateşli silahların kullanıldığını düşünmek, Şeyh Bedreddin’e Komünist demek, Osmanlı’nın kuruluşunun milli bir ruh ile Türk geleceğini inşa etmeyi savunmak, Ahilerin Türk (millet) olduğunu iddia etmek anakronizm örneğidir.
Anakronik kelimesi bu kavramın sıfat halidir. Örneğin anakronik düşünme veya anakronik yaklaşım şeklinde kullanılır. Anakronik kelimesi ayrıca “zamanı geçmiş”, “modası geçmiş” anlamında da kullanılabiliyor.
Anakronizmin kategorize edilebilir.
En fazla düşülen hatalardan biri, geçmişi o dönemde var olmayan bugünkü değer yargılarıyla, modern zamanlara ait yaklaşımlar ve kavramlarla değerlendirmek ve açıklamaktır. Buna olgusal anakronizm deniyor. Bu yanılgıya düşmemek için olaylar ve kişileri kendi tarihsel bağlamında, zamanının şartları, değer yargıları ve anlayışları çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Bunu aşmak için hermenonitik yöntemden bahsetmek mümkündür. Bir felsefi yöntem olan hermenotikin de çeşitli biçimleri mevcuttur. Buna daha sonra değineceğim.
Olgusal anakronizm tarihsel olguların zamanıyla ilgili bir yanılgıyı ifade eder. Bir olgunun olmadığı bir tarihsel dönemde varmış gibi düşünülmesi ve yansıtılması anlamına geliyor. Genellikle bilgi hatası veya dikkatsizlik sebebiyle ortaya çıkmakta… İdeolojik saiklerle olgulara ve kişilere kasti bir analizde bulunmak da bu kategoriye giriyor.[2]
Dilsel anakronizm bir tarihsel dönemi, o dönem için geçerli olmayan tarihi kavramlarla açıklamaktır. Tarihi olayların anlatımında bu hataya sıklıkla düşülmektedir. Olaylar ve kişilerin kendi gerçek zamanlarıyla mekânlarından koparılıp incelenen çağ açısından hiçbir anlam taşımayan kavramsal bir çerçeveye oturtulmaya çalışılması pek çok tarih çalışmasında sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Özellikle modern dönemde ortaya çıkan kavramların çok daha eski dönemleri değerlendirmek için kullanılmasına sıklıkla rastlanmaktadır.[3] Mesela Gadamer’ın Adorno ve Horkheimer’i Hakikat ve Yöntem adlı eserinde, 14. dipnotta “Horkheimer ve Adorno bana göre “Aydınlanma’nın diyalektiği” analizlerinde haklıdırlar “burjuva” gibi sosyolojik kavramları Odysseus’a uygulamalarını bir tarihsel refleksiyon başarısızlığı olarak görüyorsam da…”[4] diyerek eleştirmesi böyle bir anakronizme işaret olarak okunabilir.
Benzer şekilde “Quentin Skinner, 1969’da yazdığı tesirli makalesiyle, anakronizmin belası olmuştu,” der Reidar Maliks ve devam eder:
“O siyasal fikirlere dair kullanışlı bir şeyler öğrenmek amacı ile siyasal düşünceler tarihine yaklaşan siyaset teorisyenlerini eleştirir. Tam tersine, daha fazla tarihsel bilgi elde etmek adına geçmiş olguları anlamaya çalışmamız gerektiğini iddia eder. Birincisi, daimi fikirler mevcut değildir; hakikaten, fikirler onlar ortaya çıktıkları belli bağlamlarda incelenmelidirler. O, hedefinin tarih vasıtasıyla bir bakış açısını projelendiren, geçmiş yazarları bu tutarlı doktrinle nasıl birebir uyum içinde olduğuyla sınıflandıran tarihçiler vasıtasıyla propagandası yapılan “doktrin miti” olarak açıklar. Örneğin, liberalizm, devletin sınırlandırılması ve bireysel özgürlüklerin evrensel özüne sahip olmak olarak görülmektedir ve bunun arkaplanında Plato’nun anti-liberal olduğu söylenmektedir fakat anakronizmin bu biçimi tarihsel bir metnin özgünlüğünü araştırmaktan bizi uzaklaştırır.”[5]
Yaklaşımsal anakronizm bir tarihi dönemin olay ve olgularının bu dönemde geçerli olmayan yaklaşım ve bakış açılarıyla açıklanmasıdır. Tarihsel olguların modern teoriler ışığında yorumlanması bu tip anakronik hatalara örnek olarak gösterilebilir.
Tarihçiler tarihi olguları açıklarken bazen yaşadıkları zamanın yaklaşımlarına, kavramlarına ve değerlerine başvurmaktadırlar. Ancak çoğu kez, tarihçinin yaşadığı dönemin anlam dünyası ve değerlendirme ölçütleri ilgili tarihi dönemden çok farklıdır. Tarihi olguların bu dönemde mevcut olmayan bir anlam çerçevesi içinde yorumlanması genellikle bugünün bakış açılarını geçmişe mal edilmesi sorununu doğurmaktadır. Bu açıdan anakronizm geçmişin temel özellikleriyle günümüzden farklı olduğunun göz ardı edilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır.[6]
Bazı durumlarda anakronizm tarih yazımının doğasından kaynaklanan, kaçınılması oldukça güç bir sorun şeklinde ortaya çıkabilir. Çünkü tarih yazımında bugün ile geçmiş arasında kaçınılamaz bir ilişki vardır. Tarih geçmişin bilgisidir ama bugünden itibaren oluşturulur. Dolayısıyla tarihçi kaçınılmaz bir biçimde retrospektif, yani bugünden geçmişe doğru giden bir bakışa sahiptir. Tarihçi tarihi bugün yazdığı için, tarihsel olgulara bakışı ister istemez bugünün şartlarından etkilenir. Dünün olaylarını bugünün penceresinden görür ve anlatır. Bu durumda, tarihçinin olayların algılanması ve yorumlanmasında kendini içinde bulunduğu zamanın anlam dünyasından tamamen soyutlaması imkânsız bir durumdur.
Bir anakronizm kasıtlı da yapılmış olabilir bir kasıt taşımamış da olabilir. Kasıtlı anakronizm çağdaş izleyicilere tarihsel bir dönemin daha iyi anlatılması için de kullanılmış olabilir. Komedi ya da izleyiciyi sarsmak için de kullanılabilen şekilleri de vardır. Kasti olmayan şekli ise bir yazar, sanatçı ya da oyuncunun farklı tarihsel süreçlerdeki teknoloji, giyim, adet, dillerin farklılıklarından haberdar olmamasından dolayı meydana gelir.
Kimi yazı ve sanat çalışmalarında siyaset, milliyetçilik ya da devrimcilik tercihleri gibi nedenlerle anakronizme sıklıkla rastlanmaktadır.
Selçuklu, Osmanlı Tarihi, yakın dönem Türkiye tarihi çalışmalarındaki tarih okumalarında karşılaştığımız esas anakronizm örneği milliyetçilik ideolojisinin Türklük ve Türkçülük olarak tüm tarih okumalarına sirayet etmiş olmasıdır. Ö. Lütfi Barkan ve F. Köprülü’den M. Bayram’a, N. Çağatay’a bu okumaları görmek mümkündür. Selçuklu tarihçisi O. Turan’ı hiç katmıyorum. Tüm bir tarih okuma literatürünü karıştırsak bunun çokluğu karşısında tarih yorumculuğunun aslında olmadığı hissine kapılabiliriz. Bunun yanında tarih okumasında anakronizmden mümkün mertebe kaçan önemli kalemlerin varlığına temas edilmelidir. Ve hatta bunu bizzat eleştiriye tabi tutan A. Yaşar Ocak’ı burada anmak yerinde olur.
Alişan Şahin
[1] http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQW5hY2hyb25pc20
[2] http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQW5hY2hyb25pc20
[3] http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQW5hY2hyb25pc20
[4] Hakikat ve Yöntem, Hans-Georg Gadamer, S. 16
[5] Hermeneutics and the History Of Political Thought, Reidar Maliks, S. 176
[6] http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQW5hY2hyb25pc20
Views: 474