Antropoloji ve Anarşizm – 4 – Anarşizm Üzerine Düşünceler – Brian Morris

0
1408

Anarşizm Üzerine Düşünceler

Anarşizm kelimesi esasen “yöneticisiz” anlamına gelir ve Yunancadır. Anarşistler baskıcı otorite ya da iktidarı, her çeşit tahakküm ve hiyerarşiyi reddeden insanlardır. Bundan dolayı Meksikalı anarşist Flores Magon’un dediğ gibi “karanlık üçlü”ye – devlet, sermaye ve kilise – karşıdırlar. Bundan dolayıdır ki anarşistler her çeşit dini otoritenin yanında kapitalizme ve devlete muhaliftirler. Fakat anarşistler çeşitli vasıtalarla anarşinin şartlarını yani baskıcı kurumları olmayan merkezkaç toplumu ve gönüllü birliklerden oluşan federasyonlar yoluyla bir toplum meydana getirmeye ya da kurmaya çalışırlar. Sıklıkla “anarko-kapitalist” olarak adlandırılan Milton Friedman, Rothbard ve Ayn Rand gibi çağdaş sağcı “Liberterler” ve kapitlaizmi coşkuyla savunanlar gerçek anlamda anarşist değildir.

Önemli bir anlayış olarak Anarşistler Fransız devriminin toplanma çağrısını destekler: özgürlük, eşitlik ve kardeşlik (dayanışma) – ve oldukça sıkı inanmaktadırlar ki bu değerler birbirine bağlıdır. Bakunin’in işaret ettiği gibi: “Sosyalizm olmadan özgürlük ayrıcalık ve adaletsizliktir ve özgürlük olmadan sosyalizm kölelik ve vahşiliktir.” Anarşistlerin Sovyetler Birliği komünizmine eleştirel olduğunu söylemeye gerek yoktur ve Marx, Marxizm-Leninizm ve Sovyet rejimine en güçlü ve etkileyici eleştiri Berkman, Goldman ve Maximoff gibi anarşistlerden gelmiştir. Sonraki bir çalışmanın ismi The Guillotine at Work (Giyotin İşyerinde) (1940) anlamlıdır. Maximoff Lenin ve Troçki’nin politikalarını Fransız devriminin Jakobenlerine benzetir ve eşit derecede gerici olarak görür.

Sovyet rejiminin yıkılmasıyla Marksistler entelektüel dağınıklık halindedirler ve güvenli politik bir yerde demir atacak yer bulmak için boşuna debelenmektedirler. Ya Hayek ya da Keynes’in cazibesindeymiş gibi görünüyorlar. Sosyalizmleri nereye giderse gitsin süreç içinde kaybetmişlerdir. Roger Scruton gibi muhafazakar yazarlar Sovyet rejiminin gerçeklerine Marksistlerin gözlerini kapatmış olmalarından büyük bir zevk almaktadır. Yoksulluk, kıtlık, toplumsal eşitsizlikten bunalma, siyasal baskı ve kapitalizm altında ortaya çıkmış olan ekolojik bozulma Scruton ve Fukuyama gibi kapitalizmin savunucularınca daima küçümsenir. Onlar bunu aslında kapitalizmin kendisiyle alakalı olarak değil üstesinden gelinecek basit bir “problem” olarak görür.

Anarşizme iki şekilde bakılabilir:

Bir taraftan Peter Marshall’ın harika çalışması anarşizmin tarihinde ifade ettiği gibi bir çeşit “nehir” olarak görülebilir. Bundan dolayı o insanlık tarihi boyunca varolan “liberter dürtü” ya da “anarşist hassasiyet” olarak görülebilir: bu dürtü kendini çeşitli şekillerde –Lao Tzu ve Taoistlerin yazılarında, klasik Yunan düşüncesinde, akrabaya dayalı toplumların karşılıklılıklarında, çeşitli dini mezhebin ahlaki değerlerinde, İngiltere’de Diggersler gibi tarım yapan hareketlerde, Meksika’nın Zapatistaları’nda, İspanya İç Savaşı sırasında yayılan kolektiflerde ve son zamanlarda ekoloji ve feminist hareketlerde- ifade edilen çeşitli fikirlerde anlatır. Anarşist temayül kendini tüm dini hareketlere, hatta İslam’da bile ifade ediyor görünür. Necadat isimli İslam mezhebi “iktidarın sadece Allah’a ait” olduğuna inanır. Bundan dolayı gerçekten bir imam ya da halifeye ihtiyaçları olmadığını bilirler. Adaleti garanti altına almak için kendilerini ortaklaşa bir şekilde örgütleyebiliyorlardı. Yıllar önce Leo Tzu üzerine bir makale yazmıştım. Ünlü Tao Te Ching’in (Waley’in çevirdiği gibi “Yol ve Gücü”) mistik dini bir broşür (normal olarak anlaşıldığı gibi)  olarak görülmemesini iddia ediyordu; fakat gerçekten de siyasal bir tezdir. Gerçekten de o ilk anarşist broşürdür. Tao Te Ching’in altında yatan felsefesi, uzun zaman önce Rudolf Rocker’in belirtmiş olduğu gibi temelde anarşisttir. Diğer tarafta ise anarşizm 18. Yüzyılın sonunda başlayan tarihsel bir hareket ve siyasal bir teori olarak görülebilir. Fransız devrimi sırasında Sans-culottes   ve enragelerin faaliyetleri yanında klasik anarşist metin olan An Enquiry Concerning Political Justice’i (1798) yazan William Godwin’in yazılarında ve Britanya’da William Blake, Thomas Spence benzeri radikallerce ifade ediliyordu. “Anarşist” kavramı devrim sırasında iktidarı yok etmeyi savunan Fransa’nın çalışan insanları olan Sans-culottes’ı – pantolonsuzları – ifade etmek için bir hakaret kavramı olarak kullanılmıştır.

Toplumsal bir hareket olarak anarşizm 19. Yüzyılda gelişmiştir. Temel toplumsal felsefesi Rus devrimci Michael Bakunin tarafından formüle edilmiştir. Bu 1860’larda Uluslararası Çalışanlar Birliği’nin toplantıları sırasında sosyalizmin devletçi bir yol olduğunu savunan Karl Marx ve taraftarları ile çatışmasının sonucudur. Bundan dolayı klasik biçimlerinde ise Kropotkin, Goldman, Reclus ve Malatesta tarafından ifade edilmiş olan anarşizm Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda toplumsal hareketlerin anlamlı bir parçasıydı ve onun sosyalizmi Marksist değil Liberterdi. Sosyalizm ve anarşizm arasında bir ikilik (dikotomi) yaratan David Pepper (1996) gibi yazarların eğilimi zannederim kavramsal ve tarihsel olarak yanıltıcıdır.

Çev.: Alişan Şahin

İtaatsiz.org’un notu: Bu makale https://theanarchistlibrary.org’da yayınlanmış olan metnin çevirisidir. Brian Morris’in makalelerinin toplanmış olduğu “Anthropology, Ecology, and Anarchism: A Brian Morris Reader” isimli kitabında yer alan bir makaledir. Kitap 2018 yılında Kolektif yayınlarınca Türkçeleştirilip yayınlanmıştır. Bu çeviri kitapta yer alan çeviriden farklı bir çeviridir.

Visits: 35

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz