Merhaba,
İtaatsiz.org’da Ekofaşizm tanımlamasına ve kimi derin ekolojistlere karşı kullanılan ekofaşist tanımlaması ya da suçlaması/karalamasına dair olan bu yazının hedef makalelerinden biri olan Janet Biehl’in “Alman Aşırı Sağında Faşizmin Modernizasyonu ve “Ekoloji” adlı makalesi daha önce çevrilip itaatsiz.org sayfalarında yayınlanmıştı. Bu makale hem bu suçlamaların ya da tanımlamaların ne kadar haklı ya da yerinde olup/olmadığını sorgulayan hem de kavramın yakıştığı derin ekolojist vb. hareketleri kısa da olsa göz önüne seren bir makaledir. Ekofaşizm kavramına dair yazılmış bir diğer makale de, Murray Bookchin’in takipçilerinden ve toplumsal ekolojistlerden biri olan ve bu makalede de kendisine gönderme yapılan Peter Staudenmaier’in “Fascist Ecology: The “Green Wing” of the Nazi Party and its Historical Antecedents” adlı makalesidir. Bu makale de Toplumsal Ekoloji Grubu’nda (ekoloji.org) çevrilip yayınlanmıştır ve umarım bir süre sonra burada da yayınlanacaktır.
İyi Okumalar
Alişan Şahin
Giriş
Tanımlanmış Faşizm
Toplumsal Ekoloji ve Faşizm
Rudolf Bahro
Ekofaşizm Kavramını Kullanmak Doğru mudur?
A. “Akılcı kullanım”
B. Davetsiz Araştırma
C. Korkuya Verme
Sonuç
Giriş
Bu makale “ekofaşizm” kavramına ve ifadesine dair bir incelemedir. Kavramsal bir değeri vardır elbette. Gerçekten de bu ilginç bir ifade/kavramdır. Genişçe bir çevre tarafından faşist olmakla nitelenen geçmiş hükümet biçimleri varken – Hitler’in Almanya, Mussolini’nin İtalya ve Franko’nun İspanya ya da Pinochet’in Şili’si – “eko-faşist” bir iktidara sahip olan bir ülke ya da bildiğim kadarıyla, ekofaşist temelde örgütlenmiş olarak kendini ilan eden politik bir örgütlenme asla olmamıştır.
Faşizm çeşitli biçimlerde ortaya çıkar. Çağdaş faşist hareketler (çoğunlukla faşist güçlerin ve muhafazakarların ittifakı olarak) Fransa’da Ulusal Cephe, Almanya’da Cumhuriyetçiler, Avusturya’da Özgürlük Hareketi, Belçika’da Flemiş Hareketi vb. şeklinde ekolojik kaygılara sahip olan hareketlerdir. Çeşitli felsefeler merkezi konularından değildir ve fakat destek elde edebilmek önemli konularından birini oluşturur. Mesela suçla mücadele, küreselleşme ve ekonomik rekabet, geniş ölçekli göç hareketlerinden dolayı güya kültürel kimlikleri kaybetme vb. asıl konularıdır. Bir çeşit popüler destek sağlamak için çalışan herhangi bir örgütün, faşist bir örgütün bile, çevreyi göz ardı etmesi oldukça zordur. Bu derin ekoloji taraftarlarına göre ya “derin” bir kaygı konusudur ya da onlar bu tanımlamayı “sığ” olarak değerlendirirler. Bu örgütler ya da bunların hiçbiri kendine ekofaşist demez. (Alman Yeşil Partisi üyesi ve başka bir politik örgütlenmeler kurmak için çalışan Ekolojist Herbert Gruhl 1975’te A Planet Is Plundered: The Balance of Terror of Our Politics isimli polüler bir kitap yazmıştı. Bu kitapta ekolojik ve faşist fikirlerin birbirine geçmiş olduğu fikirler geliştirmiştir.) Faşist kavramı faşistler için olumlu yan anlamlara sahipken (elbette geri kalanlarımız için hiçbir olumlu anlamı olamaz) yeşil ve çevre hareketlerinde kullanılan “ekofaşist” ifadesinin geçmiş ve şimdinin politik gövdelerinde bilinir tarafı yoktur ve sadece olumsuz yan anlamlara sahiptir. Bundan dolayı Kanada ve ABD’de “ekofaşizm” kavramını kullanma bir hakareti yaymak anlamına geliyor.
Derin ekoloji hareketini destekleyenlerin pek çoğu ekofaşizm sorununu dikkate alırken onlara karşı yöneltilen eleştirilerden dolayı (mesela kendilerini toplumsal meselelerde daha bilgili olarak sunan toplumsal ekolojiyi destekleyenlerden gelen bazı eleştiriler gibi) savunmada kalmaktalar ve bundan rahatsızdırlar (Toplumsal ekoloji kavramı bunu anlatmaktadır). Bu metnin amacı bu durumu değiştirmektir. Bu incelemeden sonra “ekofaşizm”in toplumsal ekoloji kökenli olarak derin ekoloji hareketine, daha genel olarak, çevre hareketine karşı esasen bir saldırı ifadesi olarak kullanıldığı sonucuna nasıl vardığımı göstermeye çalışacağım. Bundan dolayı “ekofaşist” ve “ekofaşizm” kavramlarının bilgilendirici değil ama karalama amacıyla kullanıldığını anlatacağım.
Derin ekoloji, ekolojik krizin değerlerden temel bir değişimi gerektirdiği ve insanı merkeze alan insanmerkezcilikten (antropocentrism) doğal dünyaya saygı göstererek ekomerkezli bir kavrayışa sahip olan ve meseleye önemle odaklanan bir akımdır. Derin ekoloji hareketi içinden gelen eleştiri derin ekoloji tarafından bilgilendirilen bir kitle hareketine işaret etmektedir. (Mesela Avustralyalı derin ekolojist Richard Sylvan’ın 1985’te yayınlanan A Critique of Deep Ecology’sine ve onun 1994’te yayınlanan en son yazılarının olduğu The Greening of Ethics adlı kitabına ve derin ekoloji içinde doğal olan radikalizm ve sol biomerkezci teorik eğilimin ana hatlarının çizilmesine yardım etme kaygısı olan benim Yeşil Web yayınlarımdaki yazılarıma bakınız.) Endüstriyel kapitalist toplumda alternatif kültürel, toplumsal ve ekonomik vizyon ve insan toplumunu harekete geçirecek, geleceğe yolu gösterecek politik bir teori olmak zorundadır. Bunlar derin ekoloji hareketinin yüzyüze olduğu acil ve heyecan verici görevlerdir. Bireysel bilincin yükselmesi yoluyla esasen ortaya çıkmış olarak sunulan değişim için sıklıkla yoğunlaşılanın ötesine genişler ki bundan daha önemlisi derin ekolojinin ana akımının çoğunu ilgilendirir.
Bu denemenin amacı aydınlatmaktır; ekofaşist ifadesi/kavramının nasıl kullanıldığını ve radikal çevre hareketi içinde “ekofaşizm” kavramının herhangi bir geçerliliğinin olup olmadığını incelemektir. Bu kavramın oldukça spesifik bir bağlama konularak kullanılabileceğini iddia edeceğim. Ekolojistlerin onarımları yoluyla yaban hayatına muhtemelen “davetsiz araştırma” denilebilecek ve fokların öldürülmesi ve kayıt altına alınmasını sağlayan “Wise Use” (Akılcı kullanım) hareketi tarafından yapılan doğa karşıtı faaliyetler benzeri hareketlere karşı – derin ekoloji taraftarları bu dünyaya bakış açısı içinde – ekofaşizm gibi olumsuz politik eğilimlere karşı tetikte olmak durumundadırlar.
Derin ekolojiye karşı toplumsal ekoloji taraftarlarınca türetilmiş “ekofaşist” kavramının eleştirilmesi gerektiğini ve bunun insan merkezci, hizipçi, kendine hizmet eden, dogmatizm olduğunu ve anarşist Emma Goldman’ın dediği gibi açık-fikirli bir ruha bütünüyle ters olduğunu anarşist bir perspektiften tartışacağım. (Hayatımı Yaşarken isimli otobiyografisine ve onun kurduğu Mother Earth adlı dergiye bkz.)
Tanımlanmış Faşizm
“Eko” ön takısı olmaksızın politik bir kavram olarak “Faşizm” bana göre aşağıda sıraladığım yan anlamların bazısı ya da hepsini taşır. İdeal tip ya da örnek olarak Nazi Almanyasını alıyorum.
1. “Ulus” ya da “Anayurt ya da Babayurt”a inanç her şeyden önemlidir ve toplumun tüm kesimlerinde popülist propaganda, bu milliyetçi amaçlar için kendini feda etmeyi kutsamaktır ki bu bir “Lider”de vücut bulur.
2. Kapitalist ekonomik örgütlenme ve sahiplik. Büyüyen bir ekonomi fakat ağır bir devlet/politik müdahale ve rehberliği, vatandaş olarak tanımlanmış olanlar için bir sosyal güvenlik ağı.
3. Faşist devletin “vatandaşı”nın dar, sığ ve ayrıcalıklı fiili tanımı. Bu, faşist kriterlere göre, mesela, Çingeneler, Yahudiler, yabancılar vb.leri gibi “öteki”ni dıştalar. Fiziki saldırılar sıklıkla “öteki” olarak tanımlananlara karşı yapılır.
4. Bağımsız ya da çoğulcu politik süreçlerin olmaması; bağımsız sendika, basın ya da yargının olmaması.
5. Karşıt görüşlülere karşı aşırı şiddet, şiddetli anti-komünizm (komünistler daima faşizmin en büyük düşmanı olarak görülür) ve “sol” olarak tanımlananlara karşı düşmanlık.
6. Diğer ülkelere karşı ve dışa doğru topraklarını genişletme politikası.
7. Devletin güvenlik aygıtlarının ve askeriyesinin aşırı hakimiyeti.
“Eko faşizm” olduğu düşünülen şey kökenleri ve kullanımı, “eko” öntakısıyla beraber, insanın toplumsal, politik ve ekonomik örgütlenmesinin belli bir biçimini yansıtıyor. Özellikle insan merkezli olmayan ve doğa-temelli radikal çevre felsefesine –derin ekoloji- sempati besleyen çevrecilere karşı kullanılıyor. Ama derin ekoloji taraftarları eğer ekofaşizm kavramına dair düşünüyorlarsa , devam eden doğa ve onun insansız yaşam biçimlerine (bitkilerin yaşamı, böcekler, kuşlar, memeliler vb.) saldırıyı ve ekofaşist yıkımı ekonomik “ilerleme” olarak meşrulaştırılan yerli kültürlere şiddetli saldırıyı görüyorlardır.
Belki de buna karşı pek çok en derin çevreci insan örgütlenmezse ABD ve onun dostu aşırı tüketimci yaşambiçimine sahip Kanada ve diğer aşırı ‘gelişmiş’ ülkeler “çevreyi korumak” adına – fosil yakıta dayalı hayat tarzını – faşist bir dünya diktatörlüğünü kabul ettirmeyi deneyebilirler (petrol için yapılan Körfez Savaşı ve Dünya Ticaret Örgütü bu eğilimi işaret ediyor.). Muhtemelen bu hükümetler ekofaşist olarak adlandırılabilir.
Çeviren: Alişan Şahin
Views: 686