Esrar üzerine olan bu yazının nerede yayınlanmış olduğuna dair bir fikrimiz yoktu. Bundan dolayı başka bir belirsiz bir üslup kullanılmıştı. Doğrusu bir okuyucumuz tarafından hatırlatılmış oldu: Yaklaşık 150 sene önce kaleme alınan bir kitaptan özetlenerek 1995′de Express dergisinde yayınlanmış. Bizi bu konuda uyaran okuyucumuza teşekkür ederiz..Esrara dair mebzul miktarda ön yargı mevcut. Dil itibarı ile farkına varılabileceği gibi oldukça eski bir yazıdır. Özellikle şiirlerle süslenmiş olması yazıyı okunmaya değer kılıyor. Bilinmesi gereklidir ki esrar kimi heterodoks tarikatlar tarafından ritüellerinin bir parçası olarak yüzyıllarca kullanılmış bir malzemedir. Şiirlerden de anlaşılabileceği gibi göndermelerin kimi bu heretik tarikatların ya da meşreplerin izlerini yakalamamıza dair de bir fikir vermektedir.
İyi okumalar.
“Esrar dumanları verem ve frengi mikrobları gibi süratle ne parlak dimağları kemirmiş, ne büyük kafaları yemişdir. Çocukların tütün içmeye gösterdikleri inhimak vaktinde tevkif ve men edilmeyecek olursa bu meyl nargileye, bilahare nargileden temas ve görenek ilke kabağa kadar çıkabilecekdir. Neslimizin ihyasına uğraştığımız demlerde esrar tahribatına bir sedd-i kayi çekmek hidmetin en makbülü ve amelin en mebrurudur fikrindeyim. Esrar, Hind kenevirinden istihsal olunur bir şemm-i şediddir. Bu kenevir ülkemizde yetişen kenevirin bir tenevü’ünden ibarettir. Mevsim teshirinden bir az sonra zir’a edilir. Asl-ı esrar bu nebatın kesim ulyasından “şaras” tesmiye olunub reçine yağını ihtiva eden çiçek tomurcuklarından istihsal olunur. Heyet-i mecmuası esmerimsi, kesif, kırılub tuza tahvili kolay, mezaki hafif, rayihası nebatın andırır.
Hind keneviri ticaretde muhtelif eşgal tahtında sürülür. Arablar esrara haşiş, içenlere haşşaş derler. Hindular (gunjak) yahud (sabzi) derler. Ma’teessüf mükeyyifatın kolaylıkla revaç bulduğu memleketimizde yetişen esrar diğerlerine tevfik etmektedir. Bilhassa Yeniköy, Pazarköy, Yenişehir, Iznik Gölü civarının esrarı meşhurdur. Elekten ilk çıkan esrara birinci nev-i ya’n (kaynar, fino), ikinci, üçüncü elekden çıkanlara ise (paspal, hateriş) ya’nikinci tabir olunur. Tuz halinde istihsal olunduğu için umumiyetle (gubar) dahi verilir. En mebzul senelerde mahallinde beher kiyesi iki lira, sekiz mecidiyedir. Ikinci, üçüncü nev-iler üçden beş mecidiyeye kadar satılmaktadır. Esrar hususi ve mühim bir piyasaya tabi’dir. Umumiyetle piyasada dirhem hesabıyla satılır. Beher dirhemi otuz paradan altmış paraya kadar alınabilir.
Hükümetler esrar tahribatının derecesini nazar-ı dikkate aldıklarından satılmasını şiddetle men’etmişlerdir. Her yerde gizli satılır. Esrarı herkes tedarik edemez. Bayi’i yalnız tanıdığı müşterilerine i’ta’eder.
Esrarın Muhtelif İsimleri
Esrar mevki ve muhite göre elsine-i avamda birçok namlarla tanınmaktadır, şöyle ki:
Keyf, fino, gence, sarı kız, kaynar, ampes, antin, yunan, duman, gubar, paspal, hanteriş, kebze, herde, diş, hindi baba, dalga, haşiş, zabit, duymaz, nefes, kirme, hud, yuf, dem, düd, siyah, karabiber, fülfül.
Nargile, “tavla, bastır, ateşle, yak!” işaretleri üzerine hazırlanır. Nargile, ocakcı tarafından içine fasılalarla çekerek alışdırılır, iyice yandıktan sonra tamam bir nefes çeker, sonra nargileyi ısmarlayana takdim eder. O da çekdikden sonra, mecliste bulunanlara sırasıyla ocakcı tara! fından dolaşdırılarak diğerleri de münavebe ile çekerler. Nargileyi bekleyen bazı kalenderlerde sabır ve takat kalmadığından intizarın şiddetli ateşi içinde feryad ederek atideki usulde okurlar.
Demm dem’i Haydar,
sahip kılandır,
münkire tir,
yezide hançer,
arife şükr,
yuf yezide
çıksın iki güzide
demm olmasın zemm
Bu sırada esrarilerden biri kabağı çekeceği sırada püf deliğini içub nargilenin dumanını boşaldub nargilenin kamışını öttürür ve söyler:
Yaf,
yif
yuf,
yuf yezide,
nargilemizi içen veli,
içmeyen deli,
pirimiz Hacı Bektaş-ı Veli
yuf…
Bir diğer esrarkeş,
içelim dud-u siyahı,
duyalım acısını,
bizi dahl edenin
sövelim kara bacısını,
nargilemin boynu uzun kaz gibi,
gece ve gündüz yanar
yine dibi buz gibi,
demm olmasın zemm,
Ya Halil Ibrahim-i Edhem
der çeker.
Esrar kahvehanelerinde beher nargile bir aded guruşdur. Nedred zamanlarında iki, beş hatta otuz guruşa bir esrar nargilesi içildiği çokdur.
Esrar Sigarası Nasıl Yapılır?
Esrar sigarasını yapmak da bir meseledir. Adi sigara gibi kolay değildir. Bunun için iki sigara kağıdını tükürük ile yan yana yekdiğerine yapışdırırlar. Içerisi! ne ne kuru ne de yaş tütünden olmamak üzere esrariler otuz paralık tütünü tercih ederler, iki sigara kağıdının istiab edeceği derecede tütün korlar, tütünü kağıdın üzerine açarlar. Tütünün üzerine pirinç danesi gibi muntazam kırılmış esrarı dizerler. Bir de sigara kağıdının kabından yahud kalınca kağıttan yapılmış zivana ilave ederler. Zıvanayı tulen iki müsavi kısma ayrılmış sigara kağıdıyla ve tükrükle rabt ederler. Sigara sarıldığında mahrüti bir şekil alır. Sigaranın gerek şekil, gerek kokusundan esrar sigarası olduğu derhal anlaşılır.
Esrarkeşlerin ibtilası
Esrarkeşlerin nazarında paranın, hayatın, dünyanın kat’iyen ehemmiyeti yokdur. Esrarkeşlerin yegane düşüncesi esrar tedarik etmek meselesidir. Bunlar için hayat esrardan sonra başlar. Esrar ibtilası aklol ibtilası gibi değildir. Esrarkeşler ayyaşin gibi her yerde içmezler. Esrar hakikaten bir sırdır. Tedariki de müşgüldür. Esrar bulmak bir esrarkeş içun büyük ikramiye kazanmak gibidir. Kabakdan bir duman almak içun Üsküdar’dan Tavuk Pazarı’na gelmek bir esrarkeşe hiçdir. Hava yağmurluymuş, soğukmuş, onun için vızdır. Kabağı eline alıncaya kadar düşüncesi yalnız kabaktır. Yolda fikren hiçbir şeyle meşgul olmaz. Esrarkeşler umumiyetle yekdiğerini tanırlar. Fakat birbirlerini sevmezler. Bir kabakdan çeken kendi ta’birlerince asılan (ihvan) olur. Kardeş gibi görüşmeye başlarlar ve aralarında derhal samimi bir uhuvvet te’sis eder. İçinceye kadar geçen zaman zarfında yekdiğeriyle meşgul olurlar. İçdikten sonra herkes kendi dalgasına düşer. Dalga ne demek olduğu bend-i mahsusunda beyan edilecektir.
Esrarın Te’siratı
Esrarı herkes içmekden son derece tevakki ve a’deta korkmalıdır ve kat’iyen tecrübe etmeğe kalkışmamalıdır. Esrar sigarasının derhal tatlı bir rehavet, tatlı bir muhakeme verdiğine aldanub da te’sir etmediği zannıyla zinhar ikinci sigarayı içmemelidir. Birdenbire çok içilecek olursa gayet fenadır. Bazı vücudlar üzerinde pek dehşetli te’sirat yapar. Mide bulanır, gözler açılmaz, bazısı da gayr-i ihtiyarı avazı çıktığı kadar bağırır. Bu hal ilk defa’ içenler üzerinde görülür. Sonraları bu alaim tekrar etmezse de esrarın te’siriyle evhamı artar ve üzerlerine havf ve tereddüt arz olur. Şu’le-i hafıza söner; tabiatıyla fikr-i teşebbüs de tevkif ider, atıl ve tenbil olurlar. Ömürleri olsa ile bulsa ile geçer.
Bu hal a’saba zayıf geldiğine delalettir. Esrar içenlerde esrarın te’siri tenakus etmesiyle helecan ve a’sabiyet başlar. Teskini içun her halde içmek lazımdır. Yoksa hadise ve felakete sebebiyyet verir. Halbuki içdikçe a’sab gevşer, itiyad artar. Hakiki esrarkeşlik başlar. Mukaddema bir nargile içen ! bir az sonra on nargile, daha sonra a’sabının teskiniyle istirahat etmek içun hıfz-ı nak ile (hıznak-ullah) seksen, yüzyirmi nargile içdikleri görülmektedir ki nihayet mevt de bir gün gelir kendilerine çarpar.
Esrar az mikdarda alındığı vakit vücuda tatlı bir rehavet vermekle beraber hafıza ve tefekkürü son derece teheyyüce getirub bir sekr-i mahsus i’ta’ ve delalet hissi tevlid eder. Çok mikdarda alındığı vakit, tenefüsde bataet, boğaz kuruması, (mübtedilerde) gisyan, şedid bir açlık, ihtilac, uzlet, üşüme, dalgınlık ve baygınlık derecesinde uyku verir. Pek çok mikdarda alındığı vakit, ınkıta’ı tenefüsü mücub olarak ölümü tevlid eder.
Esrarkeş Merdiveni
1. Neşe: Bidayetde aldatıcı bir neş’e ile müterafık iştiha verirse de az zaman sonra a’za-yı hazm (bozularak) iştiha büsbütün galib olur.
2. Za’fiyyet: Vücud tedrici tesemmüm ile zayıflamağa ba! şlayarak emraz-ı adiyeye ma’ruz kalır.
3. Kayıdsızlık: Vücuda dari olan atalet ve rehavetten ef’al ve harekatda intizamsızlık ve kayıdsızlık başlar.
4. Sefalet: Dimağa su-i te’sir hasıl etmesinden irade ve ihtiyari kesr; bataet ve sufliyete sevk eder ve insanı kadir ve kıymetten düşürür.
5. Hastane: Sefalet, ihtiyacat-i hayatiyeyi tenakus ve emraz-ı vehime tevlid ve hastahane kapusu küşad eder.
6. Mezar: Esrara itiyad ömür ve hayatı ihtisar, ırk ve nesli tahrib eder. Son ma’nasıyla esrarkeş sivri tırnaklarıyla kendi mezarını kazar.
Esrar Dalgası Nedir?
Dalga; evet dalga anlaşılması lazım bir meçhuldür. Bir esrarkeş için gaye dalgaya düşmektir. Dalga nedir! Dalga işittiğiniz vechle bir bardak suyu Bahr-i Muhit-i Atlasi gibi görmek, ne de bildiğimiz su tenmevvücatı değildir, fikrin umman-ı bi-payana dalması ve hakayık-ı mevcudat v! e eşya ile meşgul olmasıdır. Vus’at ve payanı ise insanların seviyelerine tabi’dir. Esrarkeş kabakdan dumana asıldıktan sonra derhal vücuduna bir rehavet gelir. Söz söylemek istemez. Söze başlamış ise de atide ikmal etmek istemez. Vücuduna arz olan rehavet dolayısıyla içdiği yerde uyuşur.
A’tıl kalan vücudda dimağ fa’aliyete başlar. Gözünün gördüğü ve yahud o anda hayalinden geçirdiği bir muhakeme ile meşgul olur. Bir daha o noktadan ayrılamaz. Ateşin etrafında dolaşan pervaneler gibi, o noktanın etrafında dolaşmakdan kendini kurtaramaz. Içlerinde birisi dalgasından bahs etmeğe başlar. Bir kere de söze başladı mı devam eder. Fakat bu tarz beyan bildiğimiz gibi değildir. Herkesce ma’lum olan bir hakikatı, o dakikada kendisi keşf ediyormuş gibi dür-endişane, mütefekkirane, müteenniyane bir halde anlatmağa başlar. Diğerleri dinler. Bir bab mübahasedir açılır. BAhs edilen hakikatı! n en ince noktalarına kadar muhakemeler yürüdülür. Hilmiyyet, melamiyyet, samimiyyet içinde vakit geçirilir. Her nargilenin akabinde tatlı bir şey yemek adettir. Tatlıyı (cila) vermesi içun yerler. Esrarın tamamen te’sir etmesi her halde üzerine tatlı yemeğe mütevakkıfdır. Baklavaya, hamur tatlılarına bayılırlar. Esrarkeşler kadar küre-i arzda tatlı yapan yoktur dense doğrudur. Bir parça tatlıları mevcud olsa müsavi kesimlere taksim ederler. Diğerlerini de ciladan mahrum etmek istemezler. Müsavatı (eşitliği) severler. Yekdiğerinden kat’iyen iğrenmezler. Nargilenin kamış marpucu on-onbeş esrarkeş ağızlarına mütevaliyen almakdan ikrah etmezler.
Nefes
Nefes, bir adamın kamışdan içine çekebileceği dumana derler. Esrarkeşler derece-i metanetlerini nefesi iyi olub olmadıklarıyla mukayese ederler. Mesela, “moruk gibi asılır” demek esrarkeşler arasında iyi! nefes asılanlar demekdir. Esrar öyle mel’un bir şeydir ki, insan içdikçe içeceği gelir. Hele cereyana bir defa kapılanlar bir daha kendilerini, bir deri bir kemik kaldıklarını gördükleri halde esrarı içmekden, kamışa asılmakdan bir türlü kendilerini alamazlar. Aralarında ölmek suretiyle gaib ettikleri esrarkeşlere kattiyen acımazlar. Müteesif olmazlar. Ibret almazlar. Devam ederler. Onlar nasıl ve ne suretle esrar içdikleri hakkında her esrarkeş tanıdığı ve gördüğü meslekdaşından bahs eder. “Kapdan Osman şöyle asılırdı, esrar yok olsa icad ederdi, her türlü memnuniyete rağmen keyfini yapmakdan geri durmazdı” derler.
Dalgaya düşmeğe “keyf” olmak derler. Esrarkeşler sevdalı insanlardır. Hepsinin bir merak ve sevdası vardır. Sevda ve aşk içinde yaşamak isterler. Bunlar içun paranın, hayatın, kat’iyen ehemmiyeti yokdur. Varını yoğunu feda ederler. Sevdikleri tabiatıyla kendile! ri gibi esrarkeşlerden olacakdır. Onlar için cemal ve hüsn heyet-i umumiyedeki güzellik değildir. A’zadan birinde letafet ve incizab bulunması bir esrarkeşi teshir içun kafidir. Yüzüne bakılmayacak bir vücuddaki güzel bir gözün güzel bir elin müteaddid meftunları vardır. Sevdiklerini pek severler, esir olurlar, adeta taparlar. Sevmediklerini de kat’iyen sevmezler. Kibir ve azametten hoşlanmazlar. Hürriyet ve mahviyyetperestdirler. Hak ve hakikat hayaliyle yaşarlar. Öyle dalgalara düşerler ki pek gülünçdür.
Esrarkeşlerin en berbad ve fena zamanları “harman” oldukları saatlerdir. Ya’ni esrar bulamadıkları, çekemedikleri hale denilir. O halleri tamamen hal-i isyandır. Müdhiş, dehaş bir a’sabiyet kendilerini istila eder. Dünya kendileri içun bir zındandır ve hayat hitam bulmuş demekdir. Işte esrarın adem-i vücuduyla aralarında dehşetli fa’liyet başlar. Esrar bulmak, icad etmek! neye mütevekkif ise teşebbüs ederler. Her türlü fedakarlığı müşkülatı iktiham ederler. Esrar bulur bulmaz ağızları kapanır. Son bir isti’cal ile nargileyi hazırlamak devri başlar. Biri tönbekiyi tavlar. Biri sönmemek içun ateşleri üfler, ufak ufak kırar. Öbürü esrarı parçalar, diğeri henüz temizlenmiş nargileyi neşat ve serverinden boş olarak çekub tıkırdatır. “Yuf yezide” na’rasını müteakib kamışdan üflemek suretiyle ötdürürler. Içdikçe gevşerler. Içerler, içerler ve dalgadan dalgaya düşerler.
Misafirlerine ellerinden geldiği kadar hürmet ederler. Nargileyi ibtida ona verirler. Misafirperverlikleri iktizası çay kadehinin büyüğünü misafire takdim ederler. Esrarı çekdikten sonra kendilerinden hidmet beklenmez. Esrar yalnız da içilmez. Her halde bir arkadaşa ihtiyaç vardır. Yalnız içilen esrarın mezesiz rakı içmeğe benzediğini söylerler. Ihvan ile içmekde başka bir zevk vardır ! derler. O gün içlerine dahil olan yeni bir ihvan ile içdikden sonra hemen laubali görüşmeğe başlarlar. Ne vakitden beri içtiğini öğrenmekde isti’cal ederler ve kim olduğunu anlamak umum içun bir sırdır.
Esrarkeşleri uykuları uyku değil, “mest” olmak tabiriyle sızarlar. Ne kadar geç sızsalar da erken kalkmağa gayret ederler ve kalkarlar. Denizi, yahud bahçedeki çiçekleri seyretmek suretiyle sabah serinliğinde ilk nargileyi içdikleri zaman hissetdikleri neş’eyi o gün sızıncaya kadar yüz nargile içseler bulamazlar. Esasen o neş’eyi bulmak içun elvah-ı latife ararlar ve menazır-ı bedia karşısında şa’irane içmeği severler.
Esrarkeşlerden birinin gülünmiyecek bir şey ve söz içun gülmesi umumunu güldürür. Dalga olduğunu anlarlar. Güldükçe gülecekleri gelir, gülmekden her biri olduğu yere yığılır; gözlerinden yaşlar gelir. Bu sırada ! bir diğerinin tek bir laf söylemesini ikinci bir dalga ad ederler, gülerler, gülerler. Bu suretde sözler tevali eder. Bir dalgadır gider. Nargile tzaelendikçe dalgalar fasıla bulmuş olur. Esrarkeşlerin her bir sözünü, esrar içmeyenler -dalga nedir bilmediklerinden- saçma ve sapan sözler gibi telakki ederler. Bunu esrarkeş bildiği içun gülerek söz söyleye başlar. Anlatacağının cedit ve hakikata müstenid bulunduğu mukaddimesini yapar ki, bu hal dinleyeni bütün bütün şübheye düşürür. Her halde bir dalga anlatacağına hükmetdirir. Bir esrarkeşin ciddi olarak söylediklerini de kimse dinlemez. Sözler ma’kul bile olsa ona gülerler. Bu hal esrarkeşi müşkül bir mevki’de bırakır. Bazı esrarkeşler sözlerini son derece uzatır. Karşılarındakini bıkdıracak, usandıracak kadar anlatır. Esrarkeşler, esrar içmeyenleri kendi haklarında besledikleri hisleri pek iyi bildikleri içun zümre-i esrarkeşandan hariç bulunanlarla konuşmak istemezler. Ek! seriya bir dalga anlatmak içun görüşürler. Esrar bir sırdır. Hiçbir ferd ben esrar içiyorum demez. Son derece mütevehhim olurlar. Her söyledikleri sözün muhatabları üzerinde başka bir fikr ve zenab tevlid etmemesi içun maksadlarını tenvire uğraşırlar ki, işte söz bu cihette uzar.
Esrar hakikaten bir sırdır. Anlaşılmaz ve men’edilemez bir illetdir… Tahribatını hiçbir kuvvetin tevkif edemeyeceği bir mikrobdur. Insanların gülistan hayatını karanlık mezaristana çeviren bir semm-i katldir. Ondan kaçınınız.”
Esrarkeşlerin Şarkısı
Gidiyoruz gayrı biz artık
Ah! Gidiyoruz gayrı biz artık
Şimdi de bir çifte kağıtlı sardık
Sardık dalgalara daldık
Yalel…
Daldık of, of!
Çektikçe parlar sigaram
Ördükçe oynar sigaram
Yandım of, of!
Ah çekdik olduk cümlemiz mastor!
Şeyhimizden aldık da destur
Yandım of, of!
Nazlı yar yatmış uyanmaz
Pek küçükdür cevre dayanmaz
Yandım of, of!
Hariçten
Çekeriz çekeriz sigara bitmez
Yanıp ser verse de sırrın vermez
İçen bilir de içmeyenler bilmez
Cahille yolsuza nuru hiç değmez
Bilmeyiz ki nedir ilm-i müsbet
Ol nefesten çıkarmışız kehanet
Varsın bize puşt desin o müsibet
Bu çark-ı devran da viran olur elbet…
Views: 574
‘Bir şekilde elimize geçmiş’, ne demek? Yaklaşık 150 sene önce kaleme alınan bir kitaptan özetlenerek 1995’de Express dergisinde yayınlandı bu yazı.
Teşekkür ederiz. Bu yazı aşağı yukarı üç yıldır İtaatsiz.org’un sitesinde bulunan bir yazı. Siteye koyan arkadaş da zannederim bunu yazarken referans vereceği yeri bilemediğinden böyle bir üslup benimsemiş. Hemen düzeltiyoruz.