katlanılacak çaresiz
Biraz yorgunum boşlukların ortasında
biraz da üzgün şimdilik,
çürük saplı bir balyoz gibi kafam
gözlerim zemheri, antenlerim kırılmış
habersiz kalmışım üstelik
habersizim anlaşılan.
Dağlıyor bağrımı dışımızda örgütlenmesi hayatın
uyanmak istiyorum dipsiz uykulardan
bültenleri dinlemeliyim,
sessiz, küfürsüz, meraklı bir akşam.
Ey hayat!
İki elle sarılmayı engelleyişimizdendir mahzunluğumuz.
Nasıl isterdim yüzüme bakmasını o tek fotoğrafın,
altıya dokuz, siyah beyaz,
bilsen nasıl da titrer elleri insanın
suçsuz resimleri yırtarken.
Kalbim!
anlamalısın, yük oluşunu iç cepte taşınan bir resmin
sevgilinin yüzü girse de bulutların koynuna,
düşmana inat, taşı ona en yakışan ismi,
yalnızlığa taşı, sabır gecelerine, sevince,
gerekecekse sorgu odalarına, hem de cesaretle.
Hayat bağışlamıyor yanlışlarımızı.
Anılarla doluyum, düğümü çözülmemiş,
çok üslü bir denklem yüreğim,
anılar, köprüsüz, kıyısız bir ırmak
bu akşamla da olsa ulaşamayacak hayata
dostlukların boy verdiği vadilerden.
Bültenler okunur, çarpık, çirkin, sevimsiz
ölüm haberleri bile çok görülüyorsa insanlara,
yeni bir dil yaratmalısın
söz aralarından toplu fotoğraflara.
Hazır mısın mazlumların çağrısını almaya?
Kalbim!
Seveceğiz beklemeyi, bekleyeceğiz, ama yozlaşmadan.
Ve katlanacaksın çaresiz, habersiz akşamlara.
Ekim 1981
söz
Sesin kaynaklarına götürür ırmakları
bağrımda dalgaları suların
anmışsın iki gün önce
çocukluğumun arife gecelerindeyim
özlemin kınalar ellerimi.
Yalnızlık sustururken beni
hayalimde karşımdasın
sözüm dilimin ucuna gelir de
kaçarım
bir bilsen söyleyeceklerimi
esirliğim yıkılır
coşkun çığlıklar atarım olmadık yerde.
Alnımı ayrılıklar neşterledi.
Henüz bebektiniz yetmişliler
büyüyen siz misiniz, sırlarım mı
paylaşamadığımız günlerde.
Sevinci unuttuk
yüzümüze kapandı
umutla gidilen evler.
Gözlerim vefasızlığa donuk.
Hoşça kalın kurgularım
göğsüm bir dalgakıran şimdi
sana gelince
verilmiş sözün yok ya
unutursun ayrılıkların zehirlediği
değerlerimizi.
Ocak 1983
Views: 227