Şiddet Savunuculuğunun Eleştirisine Dair Düşünsel Argümanlar (2) – Alexandre J. M. E. Christoyannopoulos

0
87930

1. Şiddet Sarmalı

Hristiyan anarşistler Hz. İsa’nın yönergelerini sadece Eski Ahid’in bir yorumu olarak değil, bir emir,  insanlığın geçmiş ve geleceği üzerine yorumlama olarak görürler. Bu ve bundan sonraki bölüm bundan dolayı (oldukca detaylı olarak) Lex Talionis’de miras kalan şiddetin potansiyel sarmalı üzerine Hristiyan anarşistlerin düşünümleri ve bunun ışığında onların Hz. İsa’nın direnmeme önerisini nasıl anladıkları aktarılacaktır.

Bir bütün olarak toplumsal adaleti başarmak ve kötünün üstesinden nasıl gelineceğine dair Hz. İsa’nın Lex Talionise dair yorumlarını hristiyan anarşistlerin genelleştirmeleri nettir. Politik düşünce okullarını karşılaştırma yoluyla kişiselden kollektif yeniden dagıtım yoluyla toplumsal adaletin daha geniş bakış açısında herhangi bir adaleti gerçekleştirmenin bir metodu olarak şiddetin kullanılması üzerine düşünürler. Bundan dolayı Kötü kavramını aynı şekilde sadece kişisel kötü değil, aynı zamanda sosyal, politik ve ekonomik kötü ve adaletsizlik olarak da genişletirler.

Bu ayetlerin daha açıkçası birinci anlamlarının genişletilmesi, Hz. İsa’nın geniş öğretisi ve örnekleri ile ilk elden uyumu bütünüyle tutarlı kılınmış görünmeyebilir1. Bununla beraber sevgi ve adalet arasında geleneksel hristiyan teolojide tartışmalı teolojik ve ontolojik ilişkiye dair tartışmayı anımsatır2. Hz. İsa’nın üç örneği kuşkusuz kötünün en dar anlamda kurulmuş örneklerini gösterir, fakat bunlar lex talionis’in prensiplerinin sadece en geniş yeniden yorumları, kendi kendini toplumda sosyal adaleti başarmayı amaçlayan bir prensiptir.

Hristiyan anarşistler bundan dolayı, güçle direnmeyi adaletsizliğe karşı insanlığın meşru yöntemi olduğunu dikkate alırlar. Ballou insanlığın evrensel fikir ve pratiği hemen hemen hasara karşı hasar direnişinin yanında olduğunu” gözlemler3. Hannecy benzer şeyi işaret eder ve ekler “sistemin işlemediği çok yalındır”4. Ballou “yeryüzü karşılıklı kin ve zulümün geniş bir katliam alanı olan bir tiyatro haline getirilmiştir”5 der. Neden? Çünkü “bu dünyanın sağduyusu terör, kötü, kötüye karşı direnme, hasarın tesirine güven üzerine oturmaktadır” demektedir Ballou6. Tolstoy’da aynı fikirdedir: Ona göre tüm insanlık tarihi aralıksız ve sonucunda kötüye kötü ile direnme teşebbüsleri, şiddet problemini şiddetle halletme ve bir savaşı başka bir savaşla engelleme teşebbüslerinin başarısız olduğu ihanetlerle doludur7.

Bu metod, her halükarda, sadece kötülüğü çoğaltır. Çünkü insanoğlu daima başkasının kendine yaptığı şiddetin bir önceki saldırının doğal misillemesi olduğunu görmezden gelir. O  sonu gelmeyen bir kan davası sarmalına yakalanmaktadır. Eğer misilleme hukuku kurban tarafından tanınmazsa, bir taraf için uygun olan misilleme, diğer tarafca meşru olmayan bir saldırı halini alır. Bazen kötüye karşı kötülük, karşılıklılık çerçevesinde adaletli de görünebilir ama çoğunlukla adaletsizdir. Bu durum sadece kötülüğü çoğaltır. Bundan hareketle Lex Talionis bağrında şiddet sarmalının kıvılcımı riskini taşır. Tolstoy, Ballou’nun açıklamasını şöyle anlatır:

“Bir başkasına saldıran veya aşağılayan biri, taşıdığı nefret duygularıyla çevresine zarar veren biridir ve tüm kötülüklerin kaynağıdır. Bizi rencide ettiğinden dolayı bir diğerini rencide etmek, kötüyü yok etmenin yanıltıcı bahanesidir. Hakikaten kötünün yaptığını hem kendimize hem de ona karşı tekrar etmek, kovmak istediğiniz şeytanı cesaretlendirmek, başat kılmak en azından serbest bırakmaktır. Şeytan, şeytan ile kovulamaz. Mugalata, mugalata ile temizlenmez ve kötünün üstesinde kötü ile gelinmez”8.

Ya da  Tolstoy’un açıkladığı gibi “yapılan bir yanlışı, bir başka yanlış doğru kılmaz. Sadece yanlışın alanını genişletir.”9 Göze göz giderek tüm dünyayı kör eder10. Bunu kavrayşın hristiyan anarşistler özellikle Tolstoy, Hennacy ve Ballou için ne kadar önemli olduğunu tahmin etmek zordur. Onlar Hz.  İsa’nın bu yolla şiddet sarmalını açık ettiğine ve bu yöntemle insanlığı bunun dışına çıkarmanın yolunu gösterdiğine inanırlar. Bundan dolayıdır ki şiddetin  fasit dairesi üzerine hristiyan anarşistler tarafından yapılan muhakemelere daha detaylıca bakmaya değer… Jacques Ellul’un, bu kitapta ele alınacak konularda olan, ileri sürdüğü gibi şiddetin beş yasası vardır11. Bunlardan bir tanesi “şiddet şiddetten başka bir şey üretmez”dir12. Takdire şayan sonların kimi zaman bir parça onmadık yollarla meşruiyet kazandığını düşünürüz. Hristiyan anarşistler buna hiddetle karşıdırlar. Şiddet yoluyla sadece şiddet üretilir ve en değerli idealleri dahi bozar ve mahveder13. Sonuc hiçbir şekilde yol ve yordamı meşru kılmaz. “Kötü bir yol kullanıldığında” der Nicholas Berdyaev ve ısrar eder “bu sonuçlar asla maksadına varmaz: bu yol merkezi bir yer işgal eder ve sonuç ya unutulur ya da safi retorik olur”14. Onlara ulaşmak teşebbüsüyle uygulanmış olan şiddet yöntemi vasıtasıyla sayısız insani hedeften ölümcül tavizler verilmiştir. Asıl maksat gitgide daha da uzak ve kaypak olurken şiddet merkezi bir yer işgal etmiştir.

Yine de, şiddet yöntemi için kesinlikle önşart olan ahlaki hedefler ilk sıraya konup benimsenir. Ellul’un şiddetin yasalarından bir diğerinin dikkati çektiği gibi değerli amaçlar çağrıştırmak yoluyla şiddet taraftarları daima kendilerine ve başkalarına şiddeti meşrulaştırmayı denerler: “ şiddet o kadar nahoş bir şeydir ki onu her kullanan uzunca mazeret  üretmek ve insanlara haklı ve ahlaken meşru olduğunu göstermek zorundadırlar”15. Bu anlaşılabilirdir. Şiddet taraftarları kötü temayüllere sahip olmalarıyla nadiren suçlanmışlardır. Genellikle doğal olarak ve tüm kalpleriyle inanırlar ki en iyi sonuçlara şiddet yoluna yenik düşmeleri yoluyla başarılı olabiliyorlar. Berdyaev “hiçkimse kötü bir sonucu hedeflemez: kötü daima iyi gibi maskelenmiştir ve iyiden eksiltir”16. Şiddete başvurma kesinlikle kötülüğün sızdığı yerdir.

Bunun yanında, isyankar azınlığa sosyal bir vizyonu zorla dayatmak, cebir ya da şiddet kullanmak başarısızlığa mahkumdur. Tolstoy “ baskının ve yanlışın oluşturduğu insan topluluklarında sonsuz çeşitlilikte fikirlerin olabileceği iddiasında bulunarak, bunun herkesi şiddete yönlendirerek kötünün fasit dairesinin kaçınılmaz kılınmasını (şiddetin evrensel hükümranlığı)17 garanti ettiğini söyler. Cebire maruz kalmış olanlar yalnızca tehdit korkusundan, tiranlardan daha zayıf olduklarından itaat edeceklerdir, yine de “ daha güçlü olarak büyümeye başladıklarında onlar doğal olarak sadece yapmak istemediklerini yapmaya ara vermeyeceklerdir fakat kendi zorbasına karşı mücadele etmekle hayattan ve acı çekmiş oldukları herşeyden nefret ederler, sırası geldiğinde, iyi ve zorunlu olarak gördüğü şeylerden muhaliflerinin de acı  çekmesine neden olurlar”18. Devrimci şiddet karşı-devrimci şiddeti garanti eder.

Hristiyan anarşistlerin tartıştığı, şiddet metodlarına dair temel problemlerden birisi “bir defa biz şiddet kullanmayı kabul edip onaylamışsak, karşımızdakinin de kullanmasını onaylamak zorundayız”19. Bundan dolayıdır ki Ellul “gösterdiğimizden farklı bir muamele görmeyi bekleyemeyiz. Kendi şiddetimizin düşmanımızın şiddetini kesinlikle meşru kıldığını anlamak zorundayız ve onun bu şiddetine itiraz edemeyiz” der20. Şiddeti bir metod olarak birilerinin hedeflerine ulaşmak maksadıyla benimsemek evvela şiddetin kabul edilebilecek bir metod olarak tanınması anlamına gelir. Bundan dolayı Yoder, şiddete şiddetle yanıt vermek “ onun silahlarının olmasını karşılıklı onaylamak ve gerçektende onun yanlış olduğunu söyleme hakkını kaybetmek anlamına gelir” der21. Tolstoy’a göre  bu kesinlikle “şiddet kullanmanın tehlikesinin yattığı yerdir: bunu her kim kullanıyorsa ileri sürdüğü tüm argümanları karşı tarafla eşittir ya da dahası şiddetin ona karşı kullanılması için büyük bir meşruiyet sağlar”22. Sağ yanağınıza bir tokat atana öbürünü de çevirin sözüne gelince; birileri tokat yediğinde tokatla yanıt vermeyi kabul edilebilir, bunu kabuledilebilir bir yöntem olarak görebilir. Bir tarafın şiddeti daima öbür tarafca kendi şiddet yöntemlerinin meşrulaştırılması olarak görülecektir.

Daha kötüsü, şiddet kullanma daha fazla şiddet kullanılmasının meşruiyetini yaratır. Şiddetin içkin bir yöntem olarak kabul edilebilir olduğunu uygun bulmanın ötesinde, şiddet kullanmak hakikaten, hemen hemen bir davetiye gibi, özneye şiddetli bir yanıt için gereken meşruiyeti kazandırır. Bu Ellul’un diğer şiddet yasasıdır: “şiddet şiddeti doğurur”23. Bu “her şiddet eylemi, daha önceki şiddet eylemine bir yanıt olarak kendini haklı kılmayı çalışır” – ki bundan dolayı Lex Talionis’in tehlikeli mirasıdır24. Şiddet eylemleri hedef alınan kadar onun ailesi ve arkadaşlarını da üzer25. Bu insanlar genellikle şiddetle missillleme yaparak adalet arayacaklardır. Bundan hareketle kullanılan şiddet karşı tarafa daha fazla şiddet kullanarak yanıt vermesi için iyi bir gerekçe sunar. Diğer taraftan, bu şiddet misillemesi “saldırganın haklı olduğu, insanların tümünün tamamen aynı olduğu, kendilerini savunmak için daima silah kullanmak zorunda oldukları duygusunu yaratır” der pasifist Richard Gregg26. Kısacası, şiddet başlangıçtaki maksadı belirsizleştirir, kendini bir yöntem olarak değerli kılar, daha fazla şiddetin ortaya çıkması için meşru bir alan yaratır.

Dahası, Ellul’un birinci yasası der ki “şiddet politik, sosyal ya da insani durumların basitleştirimesi için bir alışkanlık halini alır ve bir alışkanlık kolayca kırılamaz”27. Kötülük bizi yener ve biz kötülüğün yöntemini kullanıp ona yanıt vererek, kötü’nün oyununu kötülük yaparak “oynamaya yönleniriz –, .”28 Artık dünya bu oyuna alıştırılmış, şiddetin etkisinin bu yanıltıcı alışkanlığına yakalanmıştır29. Yoder kısaca der ki “şiddet daima ve açık olarak, en kısa ve en emin yoldur;” fakat derhal ekler “ fakat uzun vadede bu görünüm yanıltıcıdır”30. Bizim şiddetin amacımızı başarmak için bize yardımcı olabileceğini düşünmek gibi bir alışkanlığımız var, fakat uzun vadede, tüm yaptığı şiddet sarmalının yıkıcılığına hareket gücü kazandırmasıdır.

“Ateşe ateşle söndürülmez” bundan dolayı Tolstoy inanır ki “kötülük kötü ile yok edilemez”31.Kendimizin haklı olduğunu düşünsek bile, kendi istemlerimize başkalarının boyun eğmesini zorlama eğilimlerimize karşı direnmeliyiz32. William Lloyd Garrison’ın açıkladığı gibi “fiziki baskı ahlaki yenilenmeye uyarlanamaz;” bu kötü ahlaki erdemleri öğretmemek demektir33. Bunun yanında, Tolstoy’un Hz. İsa’sına göre “her insan bütünüyle hatayla doludur ve bir diğerine klavuzluk etmeye yetkin değildir. İntikam alma yoluyla biz sadece başkalarına benzer şeyi yapmalarını gerektiğini öğretebiliriz”34. Kısa vadede şiddetin bazen işe yarıyor gibi görüldüğü bir gerçektir ancak bu şiddet kullananın doğru yaptığı anlamına gelmez35.

Hristiyan anarşistler her bir insandan şiddet karşısında nerede duracaklarına karar vermelerini istemektedirler. Kötüye nasıl yanıt verileceği sorusuna yanıttan kaçınılamaz36. Lex Talionis buna bir çözüm önermiş gibi gözüküyor fakat bu miras karşılıklı şiddet için kontrol dışı, döngüsel bir temayüldür. Hz. İsa bu mantığı dolaylı olarak açık ederek bunun ötesine geçilmesini önerir. Görünüşe göre, her nasılsa, insanlık bu tavsiyelere önem vermekten geri kalmıştır. Fakat şiddet yolunu yeğlemek demek ya şiddete yanıt verme ya da kuşkusuz değerli bir amaca ulaşmayı denemektir. Dünya kendini direniş ve şiddetin, kendi kendini yeniden üreten şiddetin kısır döngüsünün tuzağına kaptırmıştır. Hristiyan anarşistlere göre ölümcül bir yanlışa sapılarak seçilen bu yolun açmazını Hz.İsa ve öğretisi deşifre etmiştir. Kırılması gereken şiddetin bu kısır döngüsüne ve adaletsizliğe karşı insanlık alternatif bir yönteme ve ahlaki değerlere ihtiyaç duymaktadır.

2. Şiddetin kısır döngüsünün üstesinden gelmek

Hristiyan anarşistler Hz. İsa’nın bu şekilde öğretip yaşadığına sıkı  bir şekide inanmaktadırlar ve bunu en iyi şekilde direnmeme nasihatının olduğu ayetlerde ifade etmiştir: “hristiyan direnmeme nasihatının alt-prensibi” deyip Ballou tamamlar, “kötünün üstesinden ancak İyi ile gelinir” olduğudur37. Bu basit bir yöntem değildir ve ilk evvela, düşünülenin aksine gibi görünebilir: Ellul direnmemenin “zafer işaretlerinden feragat ederek, başka bir çeşit zaferi aramayı” ima ettiğinin vurgusunu yapar38. Hristiyan anarşistler insanlık için bunun gerçek bir alternatif olduğuna “şiddet zincirini kırabilmenin tek yolu, korku ve nefret dairesini patlatmak”39 olduğuna inanırlar.

Aynı zamanda, hiçbir hristiyan anarşist bu yöntemin acısız olduğunu savunmaz. Kötünün üstesinden sevgi ile gelmek şiddete karşı arzu ile tahammül etme ya da kötüye karşı şiddet kullanmadan  ya da ve hatta –gerçekten de, özellikle – adaletsizliğe maruz kalındığında kötülük yapmadan mümkündür40. Bundan dolayı, bağışlayıcılığa gerek duyar “tanımlamayla” der Andrews, “karşılığında bir haksızlığa karşı bir başarı istememeyi kesinlikle kabul ederek feda etmek anlamında” olduğunu söyler41.  Feda etme birinin hakkını kesinlikle feragat ederek geri vermek ya da bir ilişkiyi düzeltmek için karşılık vermedir42.

Kötünün iyiye döndürülmesi, der Andrew, “her kötü ilişkiyi iyi bir arkadaşlığa çevirmez; fakat sadece en uygunu budur ya da bu olacaktır”43. Fakat bu şekildeki bir sevgi davranışı, bağışlayıcılık ve şiddetsizlik iyileşmeyi mümkün kılar. Bu “zalimin seni yeni bir gözle görmesine” ve durumu yeniden düşünmesine neden olur44. Bu “düşmanın varoluşunu hakkaniyetli olmasının yolunu” açar ki bu önemlidir çünkü, Wink devam eder, “iki tarafta kazanmalıdır”45. Direnmeme ve onun doğal sonucu alçak gönüllülük haksız olarak ıstırap çekmekte, mevcut durumun yıkıcı şiddetini açık ettiği için uzlaşmanın zeminini de açık etmekte, ve onun üstesinden gelmek için sabit olmayan bir uslüp kullanmaktadır. Şiddet döngüsünü çıplakça ortaya sermekte ve onun devam etmesini engellemektedir.

Direnmemenin insan doğasına karşı bir şey olduğuna dair bazı güçlü itirazlar kendini korumanın tabii sezgisine karşıdır. Ballou, hakikaten direnmeme yöntemi “kendini korumanın hakiki yöntemidir”46 diye yanıtlar bunu. Direnişin daima öz-savunma vasıtasıyla kendini meşrulaştırdığını hatırlatır:

Tüm saldırganlıkları açıkça söylemekten kaçınır fakat onun içinde faaliyette bulunur. Kişisel güvenliğe dair söz verir  sadece şiddetli saldırıları degil fakat onların öznelerini de deşifre eder. Her musibet, kurban ve tehlikedeki türü de açık eder.  Yumruk sallar, kılıç savurur, barışı korumak için korkunun ipini elinde tutar fakat devamlı surette savaşı canlandırıp, provoke edip, savaşı sürdürür. Baştan itibaren yalancı olmuştur. İblis’i kovduğunu iddia eden bir iblistir fakat gücünü gösteren ve talihsiz türümüzün sahibi olup şeytanların sayısını katlayan bir şeydir o. Kendini kendini tahrip etmeye vesile olur muhafaza etmeye değil ve bundan hareketle yokedilmelidir47.

Kendini korumanın olağan yöntemi “devamlı surette engel olmaya çalıştığı hedefe sayısız yanlışlarla toslamak”tır 48. Hoşluk hoşluğu yarattığından dolayı “seciye yaralamak bir seciye yaralanmasını yaratır”49. Başka kelimelerle söylenirse; Direnmemek hakikaten korurken, direniş insanlığı böler ve hakikaten mahveder. Buna uygun olarak, direnmemek karşı değil fakat “mükemmel bir uyumla, doğal hukuka” uygundur der Ballou50. Uzun vadede insanlığı koruyacak tek yöntem budur51.

Bundan dolayı hristiyan anarşistler hedeflerle, yolların sıkı devamlılık içinde olduğuna oldukca inanırlar. Bunların birbirinden ayrılmayacağına çünkü yolun giderek hedef olacağına inanırlar. Şiddet şiddete, direniş direnişe neden olur. Aynı jeton vasıtasıyla barış, sevgi ve bağışlayıcılık yalnızca barışcıl, seven ve bağışlayan klavuzlarla başlayabilir. Şiddet dairesi şiddet eylem örnekleri ya da kurtarıcıları yoluyla kırılamaz; onun üstesinden ancak sevgi ve direnmemek yoluyla gelinebilir. “böyle bir şiddet olmamalıdır” der Tolstoy ve ısrarla “hiç kimsenin herhangi bir bahane ile özellikle çok olağan olan öc almak bahanesi altında şiddet kullanmaması gerekir” der52. Dünya da şiddeti azaltmanın tek yolu, “her türlü şiddet biçimlerine karşı alçakgönüllü barışcıl tahammül göstermek” olduğunda ısrar eder Tolstoy53.

Bu tarz direnmeme elbette ki kolay değildir. Hintli bir şairin bir şiir’inde “gerçek aşk bir ödlek için değildir” der54. Direnmemek mutlak adanmışlık gerektirir ve bu direnmeden ziyade gönüllü olarak acı çekme hatta ölme yoludur. Bundan dolayı direnmeme korkaklık değildir; onun için cesaret gerektirir55. “Mertlik ölme ile bağlantılıdır, öldürme ile değil” şeklinde gözlemler Gandhi56. (bu hazır olunmuş olmaya bedel ödeme haline dair tartışma başka yerlerde detaylıca tartışılıyor)57. Direnme-meye gönüllü acı çekmeyi ve hatta ölmeyi (fakat öldürmeyi değil) gerektirdiğinden dolayı cesaret gerektir58.

Bunun yanında, Direnme-me Hz. İsa’nın emridir ve Tolstoy oldukça serttir: “Hz. İsa ne dedi ise onu kastetmiştir” der59. Hakikaten Tolstoy sadece bu ayetleri “ Hz. İsa’nın belkide bunları harfi harfine dediği gibi anlaşılması gerektiğini kendi kendine itiraf ettiğinde” anlamlı bulmaktadır60. O, bu ayetlerin “hristiyanlığın temel ilkeleri”ni ifade ettiğini yürekten biliyor olmasına rağmen, bu pasajları mecazen açıklamaya çalışırken kafasının karmakarışık olduğunu açıklar61. Bu öğreti gene de bu kadar temiz olamazdı:

Bu kuralın tutarlı uygulanmasının çok zor olduğunun hakkını vermek gerekir ve her insanoğlu itaat etmede onun mutluluğunu bulmayacaktır. Bunun aptalca olduğu söylenebilir; ki, inanmayanların bahane ettiği gibi, Hz.İsa vizyon sahibi, idealist, taraftarlarının aptallıklarından dolayı takib edilen, uygulanamaz kuralları olan öğretiye sahip biri idi. Fakat Hz. İsa’nın açık ve kesin olarak söylemiş olduğunu itiraf etmemek imkansızdır ki söylemeyi amaç edindiği şey: insanlar kötüye karşı direnme-melidir; ve bundandır ki, her kim bu öğretiyi kabul ederse direnme-melidir62.

O taraftarlarına kötüye karşı direnmemeyi sorduğunda, Hz. İsa bunu doğrudan kastetti. Dahası, Hz. İsa bunu tüm yaşamı boyunca ve ölümüyle de hayata geçirmiştir63.

Ve, tekrar ve özet olarak, Tolstoy’a göre Hz. İsa der ki : “Dünyanın bugünkü öğretisi insanların birbirine kötülük yapmalarıyken, benim öğretim onların biribirlerini sevmelerini anlatır”64. Hz.İsa direnmemeyi vaaz ederek dünyadaki şiddeti reddetmektedir. Direnmeyi reddederek şiddet döngüsünün üstesinden gelmektedir o’nun öğretisi. Hz. İsa’nın inançlı bir takipçisi bir hristiyan, bundan dolayı, direnemez, şiddete bulaşmaz ve yalnızca Hz. İsa’nın ilkelerini takip ederek dünyadaki şiddetin fasit dairesinin üstesinden gelmek için yardımcı olabilir.

3. Anarşist Çıkarımlar

Devlet teori ve pratiği Hz. İsa’nın temel öğretilerine karşı tartışmalı bir davranış ortaya çıkarır. Basitleştirerek konuşursak, devlet şiddet üzerine kurulmuştur. Kanun ve düzeni güçlendirmek için Devlet vatandaşlarından zoru meşru olarak kullanmak tekelini ister65. Bundan dolayı baskı iktidarın temelidir. Rousseau, Locke ve Hobbes’un postulası “toplumsal sözleşme”66, şiddetin meşru kullanımı (aksi halde kaotik ve günahkar dünyada sözde düzen ve güvenliğin sağlanması) üzerine devlet tekelini , bir grup bireyce, onaylama ve tamamen (varsayımsal) rıza’ya bağlıdır67. Bunun Hennacy için anlamı iktidarların en iyi olanı dahi polis kulüplerinin üzerine, kötü’ye karşı kötü üzerine, Hz. isa’nın öğretilerine tamamen tersine istikamette kurulmuş olmasıdır68. Devlet Hz. İsa’nın yapılmasını menettiği herşeyin üzerine kurulmuştur.

Hristiyan anarşistler “şiddet” (olumsuz yan anlamlarıyla) ve devletin kullandığı “baskı” arasında bir farklılığı red ederler69. Ellul şöyle yazar:

Şiddet ve baskı arasındaki klasik farklılığı reddediyorum. Hukukçular, devlet kısıtlamalar, hatta acımasız kısıtlamalar, uygulaması durumunda bunun “baskı” olduğunu, şiddeti sadece bireyler ve sivil toplum örgütleri (sendikalar, partiler)nin kullanacağını uydurdular. Bu tamamen gayrımeşru bir farklılıktır. Devlet, şiddet – Fransız, Amerikan, Komünist, Frankocu devrimler – tarafından kurulmuştur. Değişmez bir şekilde başlangıcında şiddet vardır70.

Şiddet baştan itibaren kullanılır ve o hükümetin kurumlarına gün be gün her ne zaman “baskı” gerekirse sızar71. Bundan dolayıdır ki Ellul “yargı sisteminin şiddeti” ve “idari şiddetten” bahseder. Devlet, bundan dolayı o dayatır, “kendini şiddet yoluyla vasıtasıyla koruyup sürdüremez”72.

Ortaya çıkan trajedide devlet kötüden koruyacağına söz vermesine rağmen, kendisi “kötü’yü üretir ve çoğaltır” der Berdyaev73. Peter Chel?ick?’e göre medeni hukuk “bir insanın düşmesini teşvik eder” çünkü o “davaları, cezaları ve kin’i sürekli kılar: kötüye karşı kötüyle yanıttır.”74Hristiyan anarşistler için bundan dolayı yasa kendisi şiddetin başka bir şekli olduğu için şiddete karşı uygunsuz ve hristiyanca olmayan bir yanıttır.

Devlet daha görünür olarak şiddettir ve bir başka açıdan hristiyanca değildir. Savaş halindedir75. Böyle yaparak, o yalnızca Hz. İsa’nın kötü’ye direnme yönergesini değil, aynı zamanda on emirden biri olan “öldürmemelisin”i de çiğner76. Chel?ick? bunu “tanrının asla hükümsüz kılmayacağı”,kesin” emirlerden biri olduğuna inanır77. hatta Berdyaev “cinayet devlet tarafından devasa boyutlarda ve organize edilmiş bir şekilde işlenir” diye belirtir78. A Pinch of Salt’a bir mektupta “silahlı güçlerini güçlendirmeyle devlet öldürmeyi kurumsallaştırır” der79. Ordu devletin öldürme makinası, onun esas aleti ki kötüye direnen ve öldürendir.

Bazıları öldürme ve savaş arasında farklılık olduğunu söylemek gerektiğini vugulamak gerektiği şeklinde bir mukabelede bulunabilir. Bunlara dair Ballou belagatla sorar:

Kötülükten dürüstlüğe başkalaşım ne kadar surer? Bir kişi öldürmemelidir. Öldürürse bu cinayettir. Iki, on, yüz kişi kendi sorumluluğuyla davranıp öldürmemelidir. Öldürürlerse bu da cinayettir. Fakat devlet ya da millet ne kadar isterse o kadar öldürür ve o cinayet değildir. O sadece, zorunlu olarak övülebilir ve doğrudur. Sadece insanları bu konuda aynı fikirde olduğunu sağlayan gerek ve insanoğlunun onbinlerce kasaplığının mükemmel bir masumiyetidir. Fakat ne kadar insan buna katılır ki?80

Hristiyan anarşistler kendi adlarına hareket eden insanlarla, aynı şeyi devlet vasıtasıyla yapan insanlar arasında farlılığın geçerli bir nedeni olduğuna inanmazlar. Hristiyan buyruklar her iki duruma da uygulanır. Hennacy Papa XV. Benedict’te dahi “Gospel’deki sevgi, buyruğu insanlara uygulandığı gibi devletlere de uygulanmalıdır” sözünden hareketle destek bulur81.

Devlet doğrudan içerde ve dışarda durumla alakalı olan direnmeme ve öldürmeme buyruklarını ihlal eder. Hannecy “tüm yönetimlerin mahkeme, hapishane, yasama organları ve savaş ile kötü’ye karşı kötüyle yanıt vasıtasıyla Dağdaki Vaaz’ı inkar ettiklerini” söyler82.  Kendi devleti (Amerika) için “iç işlerinde ve dış işlerinde kötü’ye karşı kötü ile yanıt veren en büyük tekil örneği temsil eder” der83. Savaş ve idam yöntemi ile Devlet kötüye karşı cinayetle yanıt verir. Bir hristiyan ne öldürmeli ne de kötüye karşı direnmeli iken, Devlet her ikisini de yapar.

Dahası, Ballou’nun açıkladığı gibi “bir kişi başkasına ne yaparsa, o hakikaten kendine yapar”84. Bundan dolayı insanlık “insanlık yönetimini bileşeninin destekçileri olarak” kendilerini yaraya yara ile direnen olarak bulmalıdırlar85.

Eğer politik yoğunlaşma yetki verme, hesaba alma ihtiyacındaysa ya da kan akmasını, idamı, köleciliği, savaşı tolere ederse ya da herhangi bir çeşit mutlak yaralanmayı (saldırıda ya da savunmada) hoş görürse, yemin edip, onaylayıp, sonra kendine başka bir biçimde söz verirse ve bu tarz bir bileşkeni desteklerse, ilaveten yapılmış olan her türlü yaralama eylemindeki sıkı mutabakattan, o kişisel olarak bunlara teşebbüs etmiş gibi, sorumludur86.

Devlet eğer kötüye direnirse, kötüye direnen iktidarı tutanı onaylayan onun vatandaşları da eğer kendileri de onların yaptığı gibi kötüye direnmekteyseler onun davranışlarından da sorumludurlar. Benim içten ve açık olarak onaylamam ile devlet neye teşebbüs ediyor ise, ben de aynı şeyi onunla beraber yapıyorum demektir.

Bunu A Pinch of Salt’ın bir yazarı gibi  hafıf bir katkı koymak için, Hz. İsa’nın şiddetle ilişkiyi kesme öğretisi bundan dolayı “hristiyanlarca şiddetin herhangi bir şekilde kullanımına  ya da bölge sınırları içerisinde zorbalık ve şiddetin kullanımının meşru kılınmasını vücuda getiren toplumsal yapının hertürlü onaylanmasına – mesela Devlet – dair büyük bir soru işareti bırakır .”87. Hristiyanlar ne insanoğluna baskı yapmalıdır ne de başkalarına yasalar yoluyla bunu yapmalarına yetki vermelidirler88. Şiddetsizliğe mutlak adanmışlıklarından dolayıdır ki hristiyan anarşistler kurumları onaylamayı ve devletin idaresini reddederler89.

Dahası benzer nedenlerle hristiyan anarşistler, gerçek bir hristiyanın mahkemelerde tazminat almak için bir arayış içinde olamayacağını düşünürler. Ballou, Hz. İsa’nın öğretilerinin sadece tüm kişisel, bireysel ve  kendine misilleme hakkı atfedenlere değil yasalardaki tüm intikamı da yasakladığını” 90açıklar. Tolstoy’a göre eğer şiddetin hertürlüsü yasaklanmış ise, buna gücün düşünülüp zorunda kalarak kullanılan hakiki ya da  içsel olan tüm yasal süreçleri görünür ve dahil olur91. Aylemur Maude (Tolstoy’un biyografisinin yazarı, arkadaşı ve çevirmenidir)”bu öğreti insanın insan tarafından zorla baskı altında tutulması kadar, mahkemelerin yasaları, polisi, hapishaneleri ve zorunlu yasaları tümüyle ortadan kaldırmaktan daha az bir şey değildir”92. Hristiyanlık budur ki o anarşizmle buluşur.

Hennacy bundan dolayı “ Anarşizm Pasifizmin ve Dağdaki vaaz’ın negatif yanıdır”93 sonucuna varır. Hristiyan anarşistlere göre “Gücün bir bileşeninin başka herhangi bir  alternatifinden,”  Hz. İsa tarafından tasarlanmış olan “toplumsal düzen”e daha yakındır94. Onlar hristiyan anarşizmin “hristiyan pasifizmin kaçınılmaz olarak doğal sonucu” olduğuna inanırlar95. Kötülüğe karşılık kötülük olduğundan dolayı Hennacy için devlet yok edilmelidir96. O “hükümetlerin varlığı ve devletin aparatları yurtiçinde şiddet ve uluslararası savaşı kaçınılmaz kıldığından” dolayıdır ki Tolstoy’un Anarşist olduğunu düşünür97. Bundan dolayıdır ki onlar Hz. İsa’nın Dağdaki Vaaz’ını harfi harfine anlar ve devletin, hem teori hem de pratikte, bunların göze batan ihlali olduğunu düşünürler. Hristiyan anarşistler anarşizmin kaçınılmaz ve doğal olarak Hristiyan olduğuna inanırlar.

Brock “diğer anarşistlere benzer şekilde,” Tolstoy gibi Hristiyan anarşistler “toplumun işbirliği, rıza ve zorlama olmaması temelinde örgütlenmiş olmasını dilerlerdi”98. Hristiyan anarşistler kaotik bir toplum değil fakat kimi Levaithan canavarına verilen şiddetin meşruiyetinin kurgusal onayından ziyade sevgi, karşılıklı yardımlaşma ve hakiki bir onay temelinde bir toplum tasavvur ederler. Bu tür bir toplumun nasıl bir şey olabilecegine dair tartışmalar da vardır99.

Guseinov kimsenin Tolstoy’un anarşizminin “tutarlılığını inkar edemeyecegi” gözleminde bulunur100. Hristiyan anarşistler Hz. İsa’nın kötüye direnmeme buyruğunda tutarlı mantıksal indirgemeler yoluyla hareket edip, teori ve pratikte kendi değerlendirmeleri olan devlet şiddetine vurgu ile nihayet devletin reddine varırlar. Tolstoy sıklıkla alıntılanan bir uslamlamasıyla (kıyas) bu mantığın görünür yalınlığını özetler: “ devlet şiddet, hristiyanlık mütevazilik, şiddetsizlik ve sevgidir. Ve, bundan dolayı, devlet hristiyan olamaz ve hristiyan olmak isteyen biri devlete hizmet etmemelidir” 101.

Bundan hareketle, Tolstoy’a göre her hristiyan bir seçimle karşı karşıyadır: Tanrı ya da Devlet; Hz. İsa’nın öğretileri ve deneyimleri ya da devletin teori ve pratiği bir defada ve aynı zamanda allah-isa’yı, onun öğretisinin temeli kötüye direnmemedir,  kabul etmek ve fakat bilinçli ve rahat bir şekilde mahkemeler, krallıklar, ordular ve özel mülküyet kuruluşları için çalışmak “imkansızdır”102. Dahası o, her tekil kişinin bu konuda nerede duracağına karar vermek zorunda olduğuna, bu seçimin kaçınılmaz olduğuna inanır103. O şöyle yazar:

Hristiyanlık belki köhnedir ve ikisi arasında birini seçtiğimiz zaman – hristiyanlık ve sevgi ya da Devlet ve cinayet – devletin varlığı ve cinayet hristiyanlıktan çok daha önemlidir, hristiyanlıktan vaz geçilmeli ve sadece daha önemli olan şeyleri tutmalıdır: Devlet ve cinayet.

Belki de böyledir – en azından insanlar böyle düşünüyor ya da hissediyor olabilir. Ama bu durumda bunları söylemelidirler!104

İnsanlar açık bir şekilde neyi tercih ettiklerini itiraf etmeliler ve her ikisini kaynaştırmışlar gibi yapmamalıdırlar. Bu seçeneklerin her ikisi de – hristiyanlık devleti, devlet de hristiyanlığı – biribirini yadsır.

Hristiyan anarşistlerin devlet eleştirileri daha fazlasının (devlet şiddeti de dahil) çerçevesi başka çalışmalarda çizilmiştir105. Burada Hristiyan anarşistler için teoride ve pratikte sorun olan şeyler devletin kendini şiddet yoluyla kurduğu ve şiddetçe kurulduğu, Hz. İsa’nın kötüye direnmeme öğretisine doğrudan karşı bir davranış olduğudur. Üstüne üstlük, devlet şiddetse, hristiyan toplumu mutlaka  deveti yok etmelidir. Devlet eğer şiddet ise, kötüye direnmemenin vaaz edildiği durumda, Hz. İsa bir çeşit anarşizmi tembih etmektedir.

Sonuç

Hristiyan anarşistler Dağdaki Vaaz’ı bir politik döküman, bir Hristiyan anarşist toplum için manifesto olarak – ki bu makalede bir kaç ayet tartışma konusu yapılmıştır – geniş kapsamlı bir metin olarak görürler106. Üstüne üstlük Tolstoy, Vaazı ki “yaşamsal hristiyan öğretidir”, “uygulanamaz” olarak görülmesi fikrini reddeder107. Onun zorluğunu kabul eder fakat problemlerin hedefinin tutarlı bir süreçte olduğuna inanır108. Ona göre, “ bu emirler, eskiden olduğu gibi, insanoğlunun ilerliyor olduğu mükemmelliğin sonsuz yolunun üzerindeki yön tabelasıdır”109. Bu yol zor olabilir, on emiri daha az bağlayıcı yapmaz. Hz. İsa’nın sözleri “zor sözler” olabilir, diye yazar Peter Maurin (Stevenson’dan alıntı ile ) “fakat kitabın en ağır sözleri sadece kitabın yazılmış olma nedeniydi.”diye devam eder110.

Elbette ki, bu Hristiyan (anarşist) manifesto’nun imkansız bir ütopya olduğunu göstermek , Hz. İsa’nın takipçisi olduğunu iddia edenlerce yaşatılmalıdır. Maurin tipik oyuncu tarzıyla “ Hristiyanlar kendi kendilerini pratik olarak ikna ettiğinde, “Dağdaki Vaaz” pratik olarak adlandırılacaktır” diye yazar111. Ama Andrews ( Kurt Vonnegut’tan alıntılar) “en sesli” Hristiyanlar “10 emirin kamu binalarında ilan edilmesini istediklerini” fakat hiçbiri “Dağdaki Vaaz’ın, Matta incilinden geçen bu sözleri, hiç bir yerde ilan edilmesini istemediğin”den yakınır112. Hristiyanlar ideal bir yaşama ulaşmak için eski yasaları yüceltiyor gibi görünüyorlar fakat mürşidlerinin öğretilerini hayata geçirmek için bunu yapmıyorlar113. Hristiyan anarşistler  Dağdaki Vaaz’a benzer adanmışlık ve benzer enerjiyi verilmesini arzu ederler: “bu dünya’daki en iyi yer nasıl olmalı” diye yazar Maurin ve “ Eğer fundemantalist Protestanlar Dağdaki Vaaz’ı örneklemeyi denerlerse” diye devam eder114.

Hristiyan anarşistler, kendileri adına, bunu örneklemeye çalışırlar. Dorothy Day, Maurin ve Hennacy söylediği gibi onlara daima Dağdaki Vaaz’ın yönergesi kılavuzluk edermiş115.  A Pinc of Salt’ın yazarlarından biri Dağdaki Vaaz’ı harfi harfine almayı deneyip iddia eder ve ekler ve başka türlü yapmak için “gerçek bir mazeret” olmadığını ekler116. Andrews Hindistanda yaşadığı zamanlarda Dağdaki Vaaz’ın nasıl onun cemaatinin “manifesto”su olduğunu açıklar117. Bunlar ve Hristiyan anarşistlerin savundukları Hristiyanlıktan uzakken yaşadıkları tecrübeler başka çalışmalarda daha detaylıca ele alınmıştır118. Dikkate alınacak nokta Dağdaki Vaaz’ın buyruklarını takip etmeyi denedikleridir.

Hristiyan anarşistler Hz. İsa’nın, özellikle kötüye direnmeme, buyruklarının politik uygulamalarını ciddiye alırlar. Tolstoy Onun “toplumsal yaşamımızın çerçevesini çizen prensip olması” gerektiğin iddia eder119. Ona göre, Hz. İsa insanlara der ki: “Yasalarınızın kötü’yü düzelteceğini düşünüyorsunuz; yasalar sadece kötüyü çoğaltır. Kötü’yü yok etmenin sadece bir yolu vardır – hiçbir ayrım göstermeden tüm insanlara iyilikle yönelmek. Kendi ilkelerinizi binlerce yıldır uyguluyorsunuz; şimdi tam tersi olan benimkini deneyin”120. Bundan dolayı Hz.İsa kendi takipçilerine Lex Talionis’i aşmaları ve insanlığı çürüten şiddet sarmalının üstesinden gelmek için kötülere sevgi ve affedicilikle yaklaşmaya çağrı yapar. Hristiyan anarşistler için bu devlet teorisi ve pratiğinin bir reddini gerektirir. Üstüne üstlük, onlar devletin Dağdaki Vaaz’ın hepsini ihlal ettiğini  – ya da vatandaşlarını ihlal etmeye zorlaması yoluyla – tartışırlar. Bundan dolayı, Hristiyan anarşistler için Dağdaki Vaaz “Dünya’daki en devrimci öğretiyi” içerir121. Devlet eleştirilerini uygulama yoluyla devrime çağrı yapar fakat aynı zamanda hristiyanları devrime yönlendirmek için nasıl davranmaları gerektiğinin bilgilendirmesini verir. Bir devrim ki, Hz. İsa tüm yaşamı boyunca – çarmıha gerilme ile kendi ölümünü kabul etmesi de dahil olmak üzere – öğretip ve hayata geçirmiştir.

Bu makale Alexandre J. M. E. Christoyannopoulos, Christian Anarchism: A Political Commentary on the Gospel (Exeter: Imprint Academic, 2010, 1. Bölümüdür.

Çev. Alişan Şahin

——————————–

Dipnotlar

1 Bkz. Christoyannopoulos, Christian Anarchism, böl. 2.

2 Bu tema daha detaylı bir şekilde Christoyannopoulos’ca incelenmiştir , Christian Anarchism, conclusion; Alexandre J.M. E. Christoyannopoulos and Joseph Milne, “Love, Justice, and Social Eschatology,” The Heythrop Journal 48/6 (2007).

3 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 1, par. 17.

4 Hennacy, The Book of Ammon, 30.

5 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 1, par. 17.

6 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 1, par. 68.

7 George Kennan, “A Visit to Count Tolstoi,” The Century Magazine 34/2 (1887).

8 Ballou, “A Catechism of Non-Resistance,” 17.

9 Leo Tolstoy, Kennan’da alıntı, “A Visit to Count Tolstoi,” 257.

10 Bu sözler genellikle Mohandas K. Gandhi’ye atfedilir fakat bunun için kesin referans gene de asla belli olmamıştır. Bu sözleri söylemiş olsa da, olmasa da sonuçta bu sözler onun şiddet eleştirisini özetler. Öyle ya da böyle Gandhı’nin şiddetsizlik doktrini gerçekten onun Tolstoy okumalarından çokça etkilenmiştir. Dahası bir ömrünün bir çok  yılını Hindistanda geçirmiş bir Hristiyan Anarşist olan Andrews Gandhi’den çok etkilenmiştir. Hz. İsa öğretisi üzerine yapılan tartışmalarda bu ünlü alıntıları Dave Andrews, Plan Be: Be the Change You Want to See in the World (Milton Keynes: Authentic, 2008), 3. Içinde tekrar eder.

11 Jacques Ellul, Violence: Reflections from a Christian Perspective, Çev. Cecilia Gaul Kings (London: SCM,1970), 93-108. Şiddet üzerine ilginç ve keşfe dayalı Ellul ve René Girard’ın düşünceleri arasındaki karşılaştırmalar için, bkz. Matthew Pattillo, Violence, Anarchy and Scripture: Jacques Ellul and René Girard, http://www.preachingpeace.org/documents/Patillo_Ellul_Girard.pdf

12 Ellul, Violence, 100 (vurgular Ellul’a ait).

13 Mesela bkz.: Hennacy, The Book of Ammon, 59; Ellul, Violence, 102.

14 Nicolas Berdyaev, The Realm of Spirit and the Realm of Caesar, trans. Donald A. Lowrie (London: Victor Gollancz, 1952), 88.

15 Ellul, Violence, 103.

16 Berdyaev, The Realm of the Spirit and the Realm of Caesar, 87.

17 Leo Tolstoy, Kennan’dan alıntı, “A Visit to Count Tolstoi,” 259.

18 Leo Tolstoy, “The Law of Love and the Law of Violence,” in A Confession and Other Religious Writings,

Çev. Jane Kentish (London: Penguin, 1987), 163 (vurgular Tolstoy’a ait).

19 Ellul, Violence, 99.

20 Ellul, Violence, 99.

21 John Howard Yoder, “Peacemaking Amid Political Revolution,” (Elkhart: Associate Mennonite Biblical Seminary, [1970?]), available from http://www.jesusradicals.com/library/yoder/peacemakingamidrevolution.pdf , 60.

22 Leo Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” in The Kingdom of God and Peace Essays, Çev. Aylmer Maude (New Delhi: Rupa, 2001), 269.

23 Ellul, Violence, 95.

24 Andrew Goddard, Living the Word, Resisting the World: The Life and Thought of Jacques Ellul, ed. David F. Wright, et al. (Milton Keynes: Paternoster, 2002), 168.

25 Kennan, “A Visit to Count Tolstoi,” 257.

26 Richard B. Gregg, The Power of Nonviolence, Abridged ed. (Lusaka: M. M. Temple, 1960), 46.

27 Ellul, Violence, 94.

28 Ellul, Violence, 173.

29 Bu mevu Christoyannopoulos’ın  Christian Anarchism adlı eserinde daha da fazlaca tartışılmıştır.

30 John Howard Yoder, “The Theological Basis of the Christian Witness to the State,” (Elkhart: Associate Mennonite Biblical Seminary, 1955), http://www.jesusradicals.com/library/yoder/witnesstostate.pdf, 24.

31 Tolstoy, What I Believe, 49.

32 Ronald Sampson, “Tolstoy on Power,” Journal of the Conflict Research Society 1/2 (1977), 68.

33 William Lloyd Garrison, “Declaration of Sentiments Adopted by the Peace Convention,” The Kingdom of God and Peace Essays’de, by Leo Tolstoy, Çev. Aylmer Maude (New Delhi: Rupa, 2001), 7.

34 Tolstoy, “The Gospel in Brief,” 269.

35 John Milbank  Augustine’nin Cezalandırmanın Pedagojisi adlı serine yapmış olduğu eleştirilerde benzer bir noktaya temas eder. John Milbank, Theology and Social Theory: Beyond Secular Reason (Oxford: Blackwell, 1990), 419-422.

36 Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” 205.

37 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 1, par. 73.

38 Ellul, Violence, 173. Bu mevzu Christoyannopoulos’da detaylıca tartışılmıştır, Christian Anarchism, böl. 4 ve Sonuç’ta.

39 Ellul, Violence, 173.  Şuraya da bkz.: Dave Andrews, Christi-Anarchy: Discovering a Radical Spirituality of Compassion (Oxford: Lion, 1999), 100; Andrews, Not Religion, but Love, 23.

40 Mesela şuraya bakın: [Anonymous], Ninety-Five Theses in Defense of Patriarchy (Vine and Fig Tree), http://members.aol.com/VF95Theses/thesis.htm , thesis 88; Andrews, Christi- Anarchy; Ballou, Christian Non-Resistance; Tolstoy, What I Believe; Andrews, Plan Be, 62.

41 Dave Andrews, The Crux of the Struggle, available from http://www.daveandrews.com.au/publications.html , 29.

42 Andrews, The Crux of the Struggle, 29.

43 Andrews, Not Religion, but Love, 106 (vurgular Andrews’a ait).

44 Wink, Jesus’ Third Way, 23.

45 Wink, Jesus’ Third Way, 32.

46 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 4, par. 10.

47 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 4, par. 12.

48 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 4, par. 17.

49 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 4, par. 37.

50 Ballou, Christian Non-Resistance, böl. 4, par. 33.

51 Ballou’nun argümanında bir tutarsızlık var: insanlık kendini direnmemek yoluyla korumalıdır, fakat birey telef olabilir. Direnme-me  insanlığı bir bütün olarak korur, fakat bireyi yaralamaktan alıkoymaz. Ballou gene de bireyin direnme-me ile yaşamaya daha fazla şansı olduğuna inanır Adin Ballou’da önerdiği gibi, Non-Resistance in Relation to Human Governments (www.nonresistance.org), http://www.nonresistance.org/literature.html (accessed 28 March 2007), 15-16. Öyle ya da böyle bu kişisel adanmışlık gibi önemli temaya da temas eder ki Christoyannopoulos, Christian Anarchism, böl. 2 ve 5’de bunun üzerinde durur. Buradaki asıl nokta direnme-me insanlığın doğal kollektif içgüdüsü olabilirken, bu konu insanlığın bireysel doğal içgüdüsüne biraz farkı bir şekilde formüle edilebilir – ve Ballou başka yerlerde bunu yapar.

52 Leo Tolstoy, “The End of the Age: An Essay on the Approaching Revolution,” Government Is Violence: Essays on Anarchism and Pacifism, editor. David Stephens, Çev. Vladimir Tchertkoff (London: Phoenix, 1990), 25 (vurgular Tolstoy’a ait)

53 Tolstoy, “The End of the Age,” 26.

54 Kabir, Anna Davie’den alıntılar, “Setting Prisoners Free: A Workshop on an Anarchist Christian Response to Imprisonment,” paper presented at God Save the Queen: Anarchism and Christianity Today, All Hallows Church, Leeds, 2-4 June 2006, http://uk.jesusradicals.com/Setting_the_Prisoners_Fre.pdf , 4.

55 Ernest Howard Crosby, Tolstoy and His Message (BoondocksNet Edition),  http:www.broondocksnet.com/editions/tolstoy/index.html,  böl. 4, par. 29-30.

56 Gandhi, Ched Myers’den alıntılar, Binding the Strong Man: A Political Reading of Mark’s Story of Jesus (Maryknoll: Orbis, 1988), 286.

57 Christoyannopoulos, Christian Anarchism, böl. 2 ve 5.

58 Ölme arzusu üzerine Andrews’un yorumları: “Bir nedenden ölen birinin ölmesi onu doğru kılmaz fakat kanla yazılmış, bir aşkın manifestosu kolayca çürütülemez.” Andrews, Plan Be, 63.

59 Tolstoy, What I Believe, 15.

60 Aylmer Maude, The Life of Tolstóy: Later Years (London: Oxford University Press, 1930), 33.

61 Tolstoy, What I Believe, 19.

62 Tolstoy, What I Believe, 18-19.

63 Tolstoy, What I Believe, 43; Christoyannopoulos, Christian Anarchism, böl. 2.

64 Tolstoy, “The Gospel in Brief,” 297.

65 Belli bir bölgede zor kullanma Tekeline sahip olan Devlet kavramı Weber’in Devlet tanımlamasına çok benzemektedir. Kinna, Anarchism: A Beginner’s Guide (Oxford: Oneworld, 2005), 46.

66 Hristiyan anarşistlerin yapmış olduğu zorun meşru kullanımıda dair devlet tekeli ve şiddet temelli olduğuna dair örnek için bkz. Jason Barr, Radical Hope: Anarchy, Christianity, and the PropheticImagination, http://propheticheretic.files.wordpress.com/2008/03/radical-hope-anarchychristianity-and-the-prophetic-imagination.pdf , 9; William Vanwagenen, “An Introduction to Mormon Anarchism,” The Mormon Worker, issue 1, September 2007, http://www.themormonworker.org/articles/issue1/volume1_issue1.pdf (accessed 28 February 2008), 2-3; EnricoC. S. Molnár, A Study of Peter Chel?ick?’s Life and a Translation from Czech of Part One of His Net of Faith, editör. Tom Lock (Oberlin: www.nonresistance.org, 2006), http://www.nonresistance.org/literature.html , 30, 95, 100; Bartley, Faith and Politics after Christendom, 185; James Redford, Jesus Is an Anarchist: A Free-Market, Libertarian Anarchist, That Is – Otherwise What Is Called an Anarcho-Capitalist, http://praxeology.net/anarchist-jesus.pdf , 5-8; [Anonymous], Ninety-Five Theses in Defense of Patriarchy, thesis 12; Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” 209-212, 315; Tolstoy, “The End of the Age,” 35; Leo Tolstoy, “An Appeal to Social Reformers,” Government Is Violence: Essays on Anarchism and Pacifism, editör. David Stephens, Çev. Vladimir Tchertkoff (London:Phoenix, 1990), 57-61; Ballou, Non-Resistance in Relation toHuman Governments, 3; Hugh O. Pentecost, Murder by Law, http://www.deadanarchists.org/Pentecost/murder.html ; Roger Young, A Plea to Christians: Reject the State! (Strike the Root), http://www.strike-theroot.com/columns/Young/young3.html , par. 3; Stephen W. Carson, Christians in Politics: The Return of the ‘Religious Right’, http://www.lewrockwell.com/carson/carson17.html , par. 59-61.

67 “Toplumsal sözleşme” teorisi’nin kısa bir özeti için bkz. William T. Cavanaugh, “The City: Beyond Secular Parodies, ” in Radical Orthodoxy: A New Theology, ed. John Milbank, Catherine Pickstock, and Graham Ward (London: Routledge, 1999), 186-190. Bu arada, Ellul kendilerini yönetmesi için halın onayını alarak vekalet eden devleti anlatan “Toplumsal sözleşme” teorisine karşıdır. “Başka devletler onu tanıdığında devlet meşruiyet kazanır” der. Yönetenlerin onayı, bu ya da öbür devletin bir bölgeyi yönetmesi,  bu ya da şu iktidar sahiplerinin onayından daha önemli değildir. Ellul, Violence, 84. Bu bakış açısı kendisi anarşist olmamasına rağmen, Charles Tilly tarafından da desteklenir ki anarşistler üzerinde oldukça durmuşlardır: Charles Tilly, “War Making and State Making as Organized Crime,” in Bringing the State Back In, editör. Peter Evans, Dietrich Rueschemeyer, ve Theda Skocpol (Cambridge: Cambridge University Press, 1985),171.

68 Hennacy, The Book of Ammon, 62.

69 Benzer şekilde Pentacost idamın cinayet olduğunu red eder. Pentecost, Murder by Law, par. 3.

70 Ellul, Violence, 84. Goddard’a da bakınız, Living the Word, Resisting the World, 169-170.

71 Jacques Ellul, Goddard’dan alıntı, Living the Word, Resisting the World, 50.

72 Ellul, Violence, 84.

73 Berdyaev, The Realm of the Spirit and the Realm of Caesar, 83.

74 Molnár, A Study of Peter Chel?ick?’s Life, 99 (Chel?ick?’den alıntı).

75 Tolstoy’un savaş üzerine fikrine dair kısa bir tartışma için bkz. Alexandre J. M. E. Christoyannopoulos, “Leo Tolstoy

on the State: A Detailed Picture of Tolstoy’s Denunciation of State Violence and Deception,” Anarchist Studies16/1 (2008), 24-25.

76 Exodus 20:13. Bu pasaj William Van Wagenen’den bir vurgu yapmak için yapılmıştır, “War and the State,” The Mormon Worker, issue 1, September 2007,http://www.themormonworker.org/articles/issue1/volume1_issue1.pdf (accessed 28 February 2008), 9.

77 Sırasıyla : Molnár, A Study of Peter Chel?ick?’s Life, 14 (quoting Chel?ick?); Peter Brock, The Political and Social Doctrines of the Unity of Czech Brethren in the Fifteenth and Early Sixteenth Centuries (The Hague: Mouton and Co., 1957), 60.

78 Nicolas Berdyaev, “Personality, Religion, and Existential Anarchism,” Patterns of Anarchy: A Collection of Writings on the Anarchist Tradition, editör. Leonard I. Krimerman and Lewis Perry (Garden City: Anchor, 1966), 159. Benzer vurgu Rockwell tarafından yapılmıştır: Llewellyn H. Rockwell, Jr., What Moral Rules Bind the State? , http://www.lewrockwell.com/rockwell/moralrules.html , par. 7.

79 Frits ter Kuile, “Anarcho Theologie,” A Pinch of Salt, issue 12, March 1989, 16.

80 Ballou, Tolstoy’dan alıntı, “The Kingdom of God Is within You,” 13.

81 Benedict XV, Hennacy’den alıntı, The Book of Ammon, 373.

82 Hennacy, The Book of Ammon, 124.

83 Hennacy, The Book of Ammon, 259.

84 Ballou, “A Catechism of Non-Resistance,” 16.

85 Ballou, Christian Non-Resistance, chap. 1, par. 51.

86 Ballou, Christian Non-Resistance, chap. 1, par. 53.

87 David Mumford, “The Bible and Anarchy,” A Pinch of Salt, issue 14, March 1990, 8.

88 Ballou, Christian Non-Resistance, chap. 7.

89 [Anonim], The Christmas Conspiracy (Vine and Fig Tree), http://thechristmasconspiracy.com .

90 Ballou, Non-Resistance in Relation to Human Governments, 12

91 Maude, The Life of Tolstóy, 36.

92 Maude, The Life of Tolstóy, 36. See also: Crosby, Tolstoy and His Message, chap. 4; Tolstoy, What I Believe,40-41.

93 Hennacy, The Book of Ammon, 99.

94 Evacustes A. Phipson, “A Happier Social Order,” A Pinch of Salt, issue 14, March 1990, 10.

95 Peter Brock’un bu anlatım tarzını bir miktar farklı olarak kullanıyor olduğuna dikkat edin. Tam cümle şöyledir: “ Anarşizmin kaçınılmaz olarak neticede Hıtrıstiyan pasifizm olmadığında hemfikir olmalıyız; lakin en azından bu bana Tolstoyculuğun temel temel elemanı olarak görünüyor.” Peter Brock, Pacifism in Europe to 1914 (Princeton: Princeton University Press, 1972), 459.

96 Hennacy, The Book of Ammon, 123.

97 Brock, Pacifism in Europe to 1914, 460.

98 Peter Brock, The Roots of War Resistance: Pacifism from the Early Church to Tolstoy (New York: Fellowship of Reconciliation, 1981), 73.

99 Christoyannopoulos, Christian Anarchism, chap. 5.

100 A. A. Guseinov, “Faith, God, and Nonviolence in the Teachings of Lev Tolstoy,” Russian Studies in Philosophy 38/2 (1999), 100. Aylmer Maude makes a similar point in Maude, The Life of Tolstóy, 57.

101 Leo Tolstoy, “Letter to Dr. Eugen Heinrich Schmitt,” Tolstoy’s Writings on Civil Disobedience and Non-Violence, Çev. Aylmer Maude (New York: Bergman, 1967), 129.

102 Tolstoy, What I Believe, 22.

103 Tolstoy, What I Believe, 26-27.

104 Leo Tolstoy, “Address to the Swedish Peace Congress in 1909,” The Kingdom of God and Peace Essays, Çev. Aylmer Maude (New Delhi: Rupa, 2001), 540.

105 Christoyannopoulos, Christian Anarchism, Böl. 3.

106 Diğer ayetlerin Hristiyan anarşist yorumlar dair tartışmalar  için Christoyannopoulos, Christian Anarchism, Böl. 1.

107 Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” 106. Şu esere de bakınız. Tolstoy, What I Believe, 41-50; Andrews, Plan Be, 5.

108 Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” 107-110.

109 Tolstoy, “The Kingdom of God Is within You,” 111.

110 Robert Louis Stevenson, Peter Maurin’de alıntı, Eazelsy Essays (Washington: Rose Hill, 2003), 137.

111 Maurin, Easy Essays (2003), 180.

112 Kurt Vonnegut, Dave Andrews’den alıntı, “Heaven on Earth: Trinity, Community and Society,” yazarı tarafından J. M. E. Christoyannopoulos’a yayınlanması için (vurgular kaldırılmıştır)yollanan müsvette kitap (8 Kasım 2006).

Andrews’a da bkz., Plan Be, 71-72.

113 Sosyal ve dinsel yaşam’a dair özel bir haberde, Ekonomist dergisi, militan din değiştirenlerin kuruluş makalelerinde bazen garip bilgisizce tartışmalar, sırası gelmişken, vuku bulduğu aşağıdaki çarpıcı istatistiklerden bahseder: “ Amerikalıların %83’ünün İncil’in Tanrı’nın kelamı olduğunu düşünüyor olmalarına rağmen, bunların yarısı Dağdaki Vaaz’ın kim tarafından vaaz edildiğini bilmezler”.  Elbette ki Amerikalılar bir çok örnekten biridirler. Kimse tüm Amerikalıların militan olduğunu iddia etmez. Dağdaki Vaaz’ın kim tarafından vaaz edildiğini bilmeme hali Vaaz’ın bazı  içeriklerine dair değildir. Yine de, bu istatistik şaşırtıcı gelmektedir ve belki de Hristiyanlığın, Hristiyan anarşist yorumunun bugün bayağı radikal bir ses olarak sınırlı olduğunu ortaya koymaktadır. (Anonim), “O Come All Ye Faithful, ” The Economist, issue 385, 3 November 2007, 9.

114 Maurin, Easy Essays (2003), 193 ( 146’a da bkz.)

115 Dorothy Day, Selected Writings: By Little and by Little, ed. Robert Ellsberg (Maryknoll: Orbis, 2005), 137-144; Dorothy Day, The Long Loneliness: The Autobiography of the Legendary Catholic Social Activist (New York: HarperSanFrancisco, 1952), 179; Dorothy Day, Peter’s Program (The Catholic Worker), http://www.catholicworker.org/dorothyday/reprint.cfm?TextID=176 , par. 10. Mormon anarşistler Katolik Workers hareketinden esinlenmişlerdir. “Görevimiz Hz. İsa’nın Dağdaki Vaazda çerçevesini çizdiği bir toplum ve cemaati inşaa etmektir” Cory Bushman, “The Mormon Worker,” The Mormon Worker, issue 1, September 2007,

http://www.themormonworker.org/articles/issue1/volume1_issue1.pdf 1.

116 Kenny Hone [?], “The Gift,” A Pinch of Salt, issue 3, Pentecost 1986, 12. Kenny Hone önceleri Digger ve sonra The Digger and Christian Anarchist olarak bilinen Anarşist Gazete’nin editörüydü.

117 Andrews, “Heaven on Earth,” 103.  Geçen yıllarda bir özetini Dağdaki Vaaz’da görmüş olduğu bir toplumu ama internet temelli, Matta incilindeki sözler ışığında bir toplumu teşvik etmekteydi. Andrews’a da bkz. Plan Be.

118 Christoyannopoulos, Christian Anarchism, böl. 6.

119 Tolstoy, What I Believe, 41.

120 Tolstoy, What I Believe, 41.

121 Hennacy, The Book of Ammon, 62.

Views: 151

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz