Avustralya toplumu da diğer avcı topluluklar gibi kafile temelinde örgütlenmiştir. Çeşitli aileler geleneksel olarak birlikte avlanıp kamp kurar ve belli bir toprak parçasından ekonomik olarak istifade etmenin yanı sıra, bu toprağı ritüel ve totemik bir merkez olarak kabul edip, üzerinde hak iddia ederler. Bu aileler birbirleriyle çoğu zaman erkek soyu üzerinden, ortak bir dede ya da büyük dede tarafından akrabadır.
Avustralyalılar sık sık dünyanın en ilkel ya da en basit kültürüne sahip toplulukları olarak tanımlanır. Fakat böyle tanımlar Avustralya kültürlerine dair bir anlayış getirmekten ziyade, onları daha karmaşıklaştırmaya ve yanlış anlaşılmalarına katkıda bulunur. Şu doğrudur ki, modern toplumların tanıdığı pek az halk bu kadar gelişmemiş ve bu kadar sınırlı bir teknolojiye sahiptir. Bir Avustralyalı sahip olduğu maddi şeylerin tümünü koltuğunun altına sıkıştırıp taşıyabilir. Fırlatma amaçlı nesnelerinin en teferruatlısı mızraklar ve bumeranglardır; ok ve yayı ne yapmayı ne de kullanmayı bilirler. Teknolojik açıdan Avustralyalılar farklı tarzda aletlerden oluşan geniş bir skalaya sahip değillerdir; daha doğrusu, az türdeki aletin çok farklı stillerinin geliştirilmesine yoğunlaşmışlardır. Dolayısıyla mızrakların ve bumerangların çok farklı biçimlerine rastlamak mümkündür.
Keza, Avustralyalılar çok çeşitli sosyal sistemlere sahip değillerdir; sosyal organizasyonları tek bir akrabalık prensibine dayanır. Fakat, çeşitli akrabalık yapıları icat etmeyi becermişlerdir. Aslına bakılırsa, tek bir tema üzerinde – ikili ayrım üzerinde oynayarak çeşitli karmaşık akrabalık modelleri yaratmışlardır. İkili ayrımın en basit biçimi, toplumu karşılıklı alışveriş yapacak olan iki gruba (kısımlara) ayırmaktır; bu alışverişe kadınlar da dahildir, böylece erkeklerin karıları karşı gruptan olur. Avustralyalılar bu ikili prensibi daha da geliştirmiş, ensest kurallarını ve kişinin kiminle evleneceğini belirleyen dört ve sekiz “bölümlü” sistemler yaratmışlardır. Bir yabancı, diyelim bir antropoloji öğrencisi için bu sistemler içinden çıkılmaz, çok karmaşık birer muammadır.
Avustralya mitolojisiyle seremonisi ve bunlara eşlik eden sanat formları da aynı şekilde ne basit ne kabadır. Tersine, zengin ve hayli gelişkin olarak kabul edilmelidir. Özetle, Avustralyalılar asgari sayıda temel prensibi almış ve çeşitli modellerin varolduğu karmaşık ağlar örmüşlerdir. Dahası, akrabalıkla, topraklarıyla, mitoloji ve seremonileriyle hayli ilgili, teknolojiye ise ilgisiz görünmektedirler. Batı toplumlarında ise tersine asıl olarak teknolojiyle ilgilenilmekte, akrabalık bağlarında ve ayinsel sınırlardaki yenilikler tabu olarak görülmektedir. Böylece Avustralyalıların (pejoratif anlamda) ilkel olduğu gibi yanlış bir kanaat çıkmaktadır ortaya.
Avustralyalıların siyasi örgütlenmesinin bir karmaşıklığa ihtiyacı yoktur, nitekim karmaşık da değildir. Siyasi sistemleri “gerontokrasi” olarak adlandırılır, yani yaşlı birinin idaresi söz konusudur. Daha doğrusu, Avustralyalılar için bunun anlamı, yaşlıların daha fazla nüfuz sahip olduğu, toplum içindeki yaşlanmış konumlarının prestijinden dolayı fikirlerinin daha çok kabul gördüğüdür. Dahası, yaşlılar o topluluk üyelerinin dedesidir, bu nedenle sözcüklerin arkasında akrabalığın ahlaki gücü vardır. Kişi yaşlıların fikirlerini kamunun fikrinden korktuğu için kabul eder, kafile içindeki diğerlerinin böyle bir muhalefetten hoşlanmayacağına inanır. Dahası, yaşlıların bir kutsiyetinin olduğu düşünülür, zira grubun bütün kutsal irfanı onlarda birikir. Örneğin, Murnginler arasında her klanda, o klanın tüm ayinlerini bilen ayin liderleri vardır. Bu konum babadan oğla geçer. Ayin sisteminin kontrolü suretiyle bu liderler, hangi ayinlere kimlerin ne zaman katılmaya başlayabileceğini de kontrol edebilirler. Toplumun tam bir üyesi olabilmek için hayatı boyunca bir yaş grubundan diğerine çok sayıda geçiş töreni yaşayan bir Murngin erkeği açısından bu son derece önemlidir. Bu törenler grubun hayatta kalması için akılda tutulması gerekli bilgileri açığa vurur. Hayat çeşitli törenlerle çeşitli evrelere kabul edilme sürecidir, böylece yaşamın sırları ve doruk noktası, “totemlerin en ezoteri- ğini görerek yaşamın son sırlarına” nihai kabuldür (Warner, 132).
Öyleyse, yaşlıların elindeki asıl gücün doğaüstü bir izin olduğu açığa çıkmaktadır: Yaşamda başarı için elzem olan belli bir bilgiyi vermeme tehdidi. Ayrıca, yaşlılar genel kamunun fikrini bir kişiye karşı da çevirebilirler.
Bir kafile içinde yaşlılar yabancılarla ilgilenmekten sorumlu oldukları gibi, kan davalarını örgütlemekten ve suçluların cezalandırılması için diğerlerini harekete geçirmekten de sorumludurlar. Bununla birlikte yaşlıların, yasayı uygulamak için polis kuvveti gibi bir güçleri yoktur. Suçlu olduğu iddia edilen birini cezalandırmak için, topluluk içindeki fiziksel olarak güçlü erkekleri yüreklendirirler.
Doğaüstü yaptırımlar Avustralyalıların düzeni koruma tekniklerinin önemli bir parçasını oluşturur. Kemik işareti iyi bilinenlerindendir ve kişinin bunu kullanmak için bir uzman olması gerekmez. Bu teknikte büyülü bir kemik kişinin düşmanı istikametinde tutulur – tabii ki bunun yapılacağı o kişiye söylenmiştir. Sonunda kurbanın hastalanıp, öleceği öngörülür. Cannon’un çok uzun süre önce belirttiği gibi, bu teknik iş görür. Kurbanlar kendilerini ölüme teslim ettikleri için ölürler.
Inuitler gibi Avustralyalıların da yarım zamanlı din görevlileri ya da şamanları vardır. Bu kişiler, bir tür zanaat uzmanları loncası oluşturan bir grup şamanın yönetiminde özel bir kabulden geçerler. Şamanların bir düşmanın büyüsüne karşı saldırıya geçme güçleri vardır. Başka birini de yok edebilirler. Dolayısıyla kamuoyunu etkileme ve harekete geçirmede temel bir güçtürler. Warner’a göre, bu açıdan ayin liderleri kadar etkilidirler (242).
Avustralya toplumu Inuitlerde ve Pigmelerde görülenden daha fazla resmiyet ve yapı içeren bir siyasi sistemi temsil eder. Aslında, gerontokratik özellikler Afrika’nın bahçeci topluluklarında daha yaygındır. Gene de Avustralyalılar yaygın ve dini yaptırımlara göre yaşarlar. Yaşlıların elinde tuttuğu ve tam bir erkek statüsüne kavuşmak için şart görülen bu törensel inisiasyonların kontrolü, nüve halindeki bir yönetim formuna benzer. Fakat Avustralya grupları akrabalığa dayanan topluluklar olduğundan ve bu yaşlılar aynı zamanda topluluk üyelerinin akrabası olduğundan, böyle adlandırılıp böyle muamele gördüklerinden, konumları bir yönetici ya da polisinkinden ziyade bir dedenin konumudur. Ayrıca, yaşlılar buyruklarını yerine getirtmek için hiçbir şekilde şiddet kullanma tekeline sahip değillerdir; oysa ki bu, yönetime dayanan yapıların temel taşıdır.
Views: 63