Barış Soydan’ın Labirent Yayınları’ndan çıkan romanı “Boruotu Cinayeti”, faili meçhul bir cinayeti anlatırken günümüz medyasını teşrih masasına yatırıyor.
Soydan’ı 2013 yılında İletişim tarafından yayınlanan “Türkiye’de Anarşizm – Yüz Yıllık Gecikme” isimli kitabından tanıyoruz. Anarşizmin Türkiye’deki serüvenine ilişkin bir tür sözlü tarih çalışması olan “Yüz Yıllık Gecikme”nin ardından yayınladığı roman, ilk kitabın izlerini taşıyor. O kadar ki, “Boruotu Cinayeti”, “Türkiye’deki Anarşizm”in sunuş yazısından bir alıntı ile başlıyor:
1987 kışıydı… Türkiye tarihinin ilk anarşist dergisi henüz birkaç ay önce yayınlanmıştı. Yeni fikirler sadece dergi ve kitap sayfalarında değil gerçek hayatta da karşımıza çıkarlar. O kış da öyle oldu. Kara dergisinden “Deli” Aydın Karakalem, yürüyüşlerde, korsan gösterilerde, uğradığı kahvelerde karşılaştığı devrimcilere, Türkiye’de ilk kez arz-ı endam eden anarşist fikirlerden söz açtı: Zorunlu askerliğin reddinden, zorunlu eğitimin yanlışlığından, “bilimsel düşüncenin” ve pozitivizmin saçmalığından, sanayileşmenin gereksizliğinden… Anarşist fikirlerle ilk kez karşılaşan devrimcilerin kulaklarını kapatması veya öfkelenmesi beklenebilirdi. Bunun yerine Aydın’a meczup muamelesi yapmayı tercih ettiler. Bu kitap, diğer pek çok şeyle birlikte, ilk ortaya çıkış anında anti-otoriter eleştiriye neden meczupluk muamelesi yapıldığının öyküsüdür.
“Türkiye’de Anarşizm”in okurları, yukarıdaki paragrafın orijinalinde yer alan bazı ifadelerin değiştirildiğini fark edecektir. “Türkiye’de Anarşizm”, “Boruotu Cinayeti”nde hayali bir eser olarak çıkıyor karşımıza. Yazar bir anlamda gerçeğin bittiği yerden kurgusal bir yola saparak anlatısını sürdürüyor.
Romanın kahramanı Ufuk Lodos anarşist değil ama anarşizan bir gazeteci. Romanda anarşizme çok sayıda göndermeyle karşılaşıyoruz. Sürprizlerden biri, Bonanno’nun “Silahlı Neşe”sinden yapılan uzunca denebilecek alıntı.
“Boruotu Cinayeti”, “Ufuk Lodos” adlı bir gazetecinin, eski bir anarşist arkadaşının Ayvalık’ta şüpheli ölümünün peşine düşmesini anlatıyor. Roman, bir cinayet öyküsü olduğu kadar bir medya eleştirisi. Kitap boyunca, gazeteci “Ufuk Lodos” ile birlikte yazı işleri toplantılarına katılıyor, KCK soruşturması sırasında manipülatif manşetlerin atılmasına tanık oluyor, yarı cahil köşe yazarlarıyla, dünyanın kendi çevresinde döndüğünü sanan genel yayın yönetmenleriyle tanışıyor, medyanın manipülasyon, yalan ve parayla dolu dehlizlerinde dolaşıyoruz.
“Boruotu Cinayeti”, medya yalanlarını içeriden öğrenmek ve bu arada heyecanlı bir polisiye okumak için güzel bir kitap… “Ufuk Lodos”un sisteme itirazlarını isyana dönüştürmeden konformist bir hayatı sürdürdüğü gerçeğini gözden uzak tutmadan…
Views: 68