Kropotkin’in üzerinde durduğu bir başka kültürel ve sosyal ortam, ortaçağ özgür şehir komünüdür. Kropotkin bizi bunun ilk biçimiyle devletsiz bir toplum olduğuna ve hür insanların oluşturduğu bir topluluğun söz konusu olduğuna inanmaya iter. Ama bu şehirler nasıl özgürdür? Ve bir yönetimden gerçekten azade midir?
Kropotkin ortaçağ özgür şehrinin kökeninin, köy cemaatinde ve kardeşlik ya da lonca fikrinde yattığını ileri sürer. [Ortaçağ şehri] “şehrin kulelerinin ve tahkim edilmiş kapalı alanının koruması altında gelişmiş olan bu iki tür birliğin federasyonuydu.”
Bazı yerlerde bu “doğal bir gelişimdir”; diğerlerinde, özellikle Avrupa’da ise devrimlerden doğmuştur. “Bir kasabanın sakinleri… aşağılamalardan, ihlallerden ve yaralamalardan doğan kavgalarla ilgili muallaktaki tüm meseleleri bir kenara bırakmaya karşılıklı olarak ant içerler; ve ortaya çıkabilecek çekişmelerde bir daha asla kişisel intikam gütmeyeceklerine, loncada ve şehirde kendi görevlendirdikleri memurların hükmünden başka bir hükme göre davranmayacaklarına yemin ederler” (Kropotkin, 1943, 19).
EncyclopaediaBrittanica’da şöyle yazar: “Öte yandan, çok geniş alanda, bu komünlerde demokrasi olduğunu imleyen belirtiler vardır. Tüm bu kasabalarda yaşama damgasını vuran denetim mücadelesiydi ve bu mücadelede, en zengin ve güçlü yurttaşlar (soylular) iktidarı tekellerine almada az ya da çok başarılı oluyorlardı. Bu komünler içinde oligarşi normdu.”
Bu toplulukların liberal nitelikleri önemli oranda değişirdi, bu farklılıklar sadece bir yerden diğerine görülmekle kalmaz aynı şehir içinde de değişim olabilirdi; bir şehirde yaşanan nispeten liberalbir dönemin ardından durum tiranlığa dönüşebilirdi. Aslında göründüğü kadarıyla çoğunun tarihi süreci tiranlığa doğru gitmiştir.
Kropokin’in belirttiği gibi ortaçağ komünlerinin sakinleri şehrin seçimle başa gelmiş yargıçlarının kararlarına uyacaklarına hep birlikte yemin ederlerdi. Öte yandan, bu kolektif yemin her zaman isteye isteye edilmezdi, kişiler sık sık buna zorlanırdı. Ayrıca bu kısa sürede üstünkörü bir uygulama halini aldı. Yargıçlar ve diğer şehir idarecileri genelde, özgür bir şehre sahip olmakla en çok ilgilendikleri kesin olan -kendi çıkarlarını en iyi şekilde takip edebilmek için komşu dük ve kralların müdahalesinden azade olmak isteyen- zengin ve nüfuzlu aileler içinden, halka açık bir toplantıda seçilirdi. Bu durum zaman içinde sadece olgarşik bir yönetim organı yaratmakla kalmadı, zaten mevcut olan sınıf ayrımlarını da iyice arttırdı.
Kropotkin Avrupa lonca sisteminin sınıf merkezli ve sömürücü yapısını küçümser. Görünürde bir loncada üyelerin bir kademeden, daha fazla mesuliyet taşıyan daha yüksek bir başka kademeye tedrici olarak yükseldiği söylenebilir – lonca üyeliğinin nihai amacı ustalık mertebesine yükselerek süreci tamamlamaktır. Rasyonel bir eğitim sistemi idealinden çok da farklı değildir bu, zira orada da öğrenciler bilgide öğretmenlerine eşit olma potansiyelini taşırlar. Bununla birlikte lonca sisteminde ustalar yöneticidirler, aslında diktatördürler. En altta yer alan çıraklara köleden hallice muamele edilir. Kalfa olmak istiyorlarsa özellikle yumuşak başlı ve itaatkâr olmalıdırlar, çünkü kalfa olup olmamaları ustalarının dilinin ucundadır. Bir loncada tüm güç ustaların elindedir ve üyelerin çoğunluğu onlara karşı olsa olsa “evet efendim” tarzında davranabilir. Şehirlerde, loncalarda yahut ekonomi veya siyasetin hiçbir yerinde karar hakkı olmayan ücretli çalışan proletaryanın da nüfusu artmıştır.
Feodal mülk üzerinde yaşayan serfin bakış açısından, orta çağın özgür komünü ona bir özgürlük vahası olarak görünmüş olabilir. 19. yüzyılda yaşayan bir Avrupalının baktığı daha geniş perspektiften bile özgür komün, otoriterlik çölünde övgüye değer bir vaha gibi kalmış olmalıdır. Fakat Kropotkin’in bunları anarşinin ilk kıymetli örnekleri olarak ele almasının de pek haklı bir yönü yoktur.
Harold B. Barclay
Views: 46