22. Anarşinin Antropolojisi: Ortak Bir Amaca Yönelik Anarşist Topluluklar – Harold B. Barclay

0
2932

Ortak Bir Amaca Yönelik topluluklar hiçbir şekilde egemen oluşumlar değillerdir, tam tersine egemen devletlerin sınırları içinde ve üstündeki oluşumlardır. Bunlar “eskinin kabuğu içinde” anarşik bir topluluk  başlatma  çabalarıdır. Bundan  dolayı, örneğin  ABD’de kurulan çeşitli anarşist komünlerin hepsi de bir biçimde ABD yasalarına uymak zorunda  kalmış ve pek çok örnekte bu yasalara uymadıkları için kapanmaya zorlanmışlardır. Böyle topluluklar içinde anarşi hayli sınırlı olabilir ve ancak grubun kendi iç işlerinde uygulanabilir, ancak yasanın uzun kolu buraya bile uzanabilir. Böyle komünler, isteseler de istemeseler de, devletin ekonomik ve siyasi sisteminin bir parçası olarak bulurlar.

Dahası, her bir üye o devletin değerleri ve kültürel gelenekleri içinde yetişmiştir ve bunların  zararlı etkilerinden  kurtulmaları bayağı bir zor olur. Birkaç yıldan uzun süre hayatta kalan komünlerde çocuklar ebeveynleriyle aynı arzulara, motivasyonlara ve aynı duygusal problemlere sahip değillerdir. Komünde büyüyen çocuklar komüne karşı ebeveynleriyle aynı bağlılığı hissetmezler, aynı idealleri paylaşmazlar. İlk kuşağın karizmasını ikinci kuşağın rutin hali izler. Ayrıca komün, gençleri ve diğerlerini dışarının karşı konulmaz “cazibesinden” kolayca koruyamaz. Bunların komün içinde nasıl denetim altında tutulacağı ise bir diğer önemli sorundur. Kısacası, ortak bir amaca yönelik anarşist bir topluluk kurma projesinin, dış dünyadan kaynaklı sebeplerden dolayı başlangıcından itibaren başarısızlık olasılığı yüksektir.

Anarşik komünal deneyimler daima az nüfusludur.  Aslında büyük çoğunluğun sayısı daimi 100 kişiye dahi ulaşmaz ve aile tarzı  bir  ilişki içindedirler.  Dahası, şaşmaz  şekilde, ekonomik açıdan kendilerini yeter değillerdir. Üyelerin bazıları ya da çoğunluğu topluluğu ayakta tutmak  için dışarıda çalışır. Toprağın müşterek  iyeliği ilkesine bağlı kalınan anarşist deneyimlere sık rastlansa da, zenginliğin ve işin paylaşılması anlamında tam bir komünizm diğer tarzdaki tecrübelere kıyasla daha enderdir.

Ortak bir hedefle anarşist toplulukların çoğu ABD’de ve İngiltere’de kurulmuştur.  Muhtemelen, anarşik olarak nitelenebilecek ilk örnek Josiah Warren tarafından kurulandır. Kendisi anarşist hareket içindeki büyük yaratıcı düşünürlerden  olmanın yanı sıra, avadanlık kaşifi ve sosyal deneycidir de. Hayatın büyük kısmında Ortak Bir Amaca Yönelik topluluk hareketiyle ilgilenmiş ve Amerika’da bu hareketin en canlı olduğu dönemde – 19. yüzyılın ilk 75 yılı – yaşamıştır. Warren, Owen’in Harmony topluluğu içinde yer almış ve 1826 yılında, bu topluluğun asıl problemlerinin bireysellik eksikliği ve özgüveni desteklememek olduğu inancıyla buradan ayrılmıştır. Warren bireyci anarşistti; komünizm istemiyordu, herkesin, işine ayırdığı zamana  göre karşılığını aldığı, serbest sözleşmeye dayanan bir sistemi savunuyordu. Kurduğu Equity Store’da, bir nesnenin üretilmesine ya da bir hizmetin sağlanmasına ayrılmış işgücündeki zamana göre değer verilen, emek notlarına dayanan bir mal takas sistemi ile fikirlerini hayata geçirmeye çalıştı.

1831 yılında Warren, başkalarıyla birlikte, Ohio’da Equity adı verilen kooperatif bir endüstriyel topluluk kurdu. Burada eğitim ve sosyal düzenle ilgili fikirlerini kurumsallaştırmayı umut ediyorlardı. Temel anarşi prensibi uygulanacaktı; kişi istediği kadar yapacak, ancak daima kendi hesabına olacaktı. Fakat deneme kısa süre içinde başarısızlığa uğradı, sebep topluluğun iç sorunları değil, bölgede sıtma mikrobunun  görülmesi, 1835’ten sonra devam etmeyi imkânsız kılmasıydı.

Warren ilerde gene Ohio’da Utopia’yı kurana dek, yıllarca başka bir topluluk kurmak için uğraş vermedi. Burada her aile kendi arazisini ve evini satın almıştı ve topluluk içindeki işlerde kullanılan notlar aracılığıyla eşit işgücü takası yapıyorlardı. Ekonomi asıl olarak endüstriyeldi; topluluk üyeleri mısır öğütüyor, ahşap ve demir ürünler  imal ediyorlardı. Bir dönem  topluluğun  neredeyse 100 üyesi vardı. Warren’a göre Utopia en azından özgür bir topluluğun pratikte varolabileceğini göstermek için tasarlanmıştı; süreğen olarak varlığını sürdürmesi ikincil önemdeydi. Koloni gelişti, zenginleşti ve anarşist prensiplerle başarılı bir şekilde işledi. Sonunda İç Savaş’tan, üyelerinin ve olası üyelerinin Batı’daki ucuz toprakların  cazibesine kapılmasından zarar gördü. Nihayetinde bir diğer Amerikan topluluğu olarak yerel ortamın  içinde eridi.

1875’te hâlâ ilk üyelerinin bir kısmı oradaydı, ancak yaklaşık yirmi beş yıl önce çoğu Minnesota’ya ve daha ucuz topraklara taşındı.

Sonunda Warren, New York City’den çok da uzak olmayan bir yerde, Long Island’da  üçüncü  bir topluluğun,  Modern Times’ın kurulmasında  etkili  oldu.  1851’in  başlarında  yaklaşık 12  dönümlük bir arazi satın alındı ve bu arazi üzerine yerleşen herkes kendine bir ev yaptı. Asıl ekonomik faaliyet bostancılıktı. Üyeler büyük oranda New York şehri pazarı için meyve sebze üretiyorlardı. Burada da öne çıkan gönüllü işbirliği, emek notlarının takası, kendine güven, özgürlük ve el sanatlarının öğrenilmesine vurgu yapan bir eğitim sistemiydi. 1854 yılı itibariyle Modern Times’da 37 aile yaşıyordu ve hem ekonomik hem de politik açıdan başarılı bir deneyimdi. New York şehrine yakınlığı ve ünü nedeniyle koloniyi çoğu orada kalmaya karar veren pek çok kişi ziyaret ediyordu. Topluluk, kişilerin oraya yerleşmesini engelleyecek kuralları benimsemeyi reddediyordu. Sonuçta çeşitli eksantrik insanlar gelip Modern Times’da yaşamaya başladı. Sayıları hiçbir zaman ciddi bir rakama ulaşmamakla birlikte koloninin kötü bir şöhrete sahip olmasını sağladılar. Öte yandan bu kötü nam, adı çıktığı için yıkılan bazı toplulukların aksine, buranın artan başarısının önüne geçemedi. Getirdiği ekonomik güçlüklerle birlikte İç Savaş, gönüllü işbirliği ve yardımlaşma deneyimi olarak Modern Times’ın sonunu getirdi.

Bu üç toplulukla ilgili olarak en çok öne çıkan nokta, hiçbirisinin  yıkılma sebebinin  uyguladıkları anarşizm  olmamasıdır; hepsinin de sonunun getiren tamamen dışsal faktörler, yani herhangi bir topluluğun sonunu getirebilecek olan faktörlerdir.

Bir diğer anarşist komünal deneyim olan Home Washington’da, Tacoma’nın 20 mil batısında kurulmuştur.  Home Yardımlaşma Birliği 1898’de kuruldu ve kendine bir arazi edindi; bu arazinin kullanım hakkını üyelerine 5, 10 dönümlük parseller olarak sattı. Üyelik, “geçmişteki ve şimdiki gelenekten her ne kadar farklı olursa olsun, komşuları tarafından dışlanmadan veya tenkit edilmeden kendi bildiği gibi yaşamak için kişisel özgürlüğü” arayan ve “her bireyi hak ettiği yere koyan, dolayısıyla onları bağımsız kılan” herkese açıktı (LeWarne’de alıntılanmıştır, 171).

Home’un ortaklaşmacı yönleri çok sınırlıydı. Gıda kooperatifi, bir okul, kütüphane,  çeşitli sanat ders ve klüpleri, Esperanto, Şark felsefesi, müzik ve beden eğitimi mevcuttu. Ayrıca, dostça yardımlaşma vardı. Ortak mülkiyet bir toplantı salonunu, bir kıyı setini, kaldırımları ve mezarlığı içeriyordu. Warrenite topluluklarında olduğu gibi çoğu faaliyet kişinin kendi girişimine kalmıştı.

Üye sayısı 1899’da 54’ten, 1910’da 213’e –en yüksek oranına– yükseldi. Bir yıl sonra, bir kooperatif olan Home Bakkaliye Birliği, acı bir hukukî davanın ve hizipsel bir çatışmanın ortasında çöktü.

1917 yılı itibariyle bir davanın sonucu olarak Home Birliği kendini feshetti ve iflasını ilan etti. Bir grup, diğer bir grubun sadece kendi inisiyatifiyle örgütün yapısında ciddi değişiklikler yaparak örgütü ele geçirdiğini iddia etti.

İngiltere’de 19. yüzyılın son on yılında en azından sekiz anarşist  komün  örgütlendi.  Bunların ikisi asıl olarak Kropotkin’in, altısı ise Tolstoy’un görüşlerinden etkilenmişti. Hepsi de üye sayısı çok ender bir düzineyi geçen çok küçük işletmelerdi. Asıl ekonomik uğraşları  küçük  bostanlardı.  Purleigh Kolonisi, Tolstoy’un eserlerinin, koloninin üyelerinden AylmerMaude’nin yaptığı tercümelerinin  yayın merkezi oldu. En az 65 üyesiyle en büyük kolonilerden biriydi.

1896 yılında kuruluşundan  bir ya da iki yıl sonra koloni, üye adayların nasıl seçileceği ve Tolstoy’un tercümelerini ticarilik ve kâr  arayışı tuzağına  düşmeden  nasıl pazarlayacakları konularına dair bir anlaşmazlık içine düştü. Purleigh sonunda üyelerinin ayrılmasıyla dağıldı; üyelerinin çoğu Kanada’daki Dukhobor  topluluklarına katıldı.

Çok küçük bir koloni olan Brotherhood Workshop, Leeds’de kuruldu ve zaman içinde farklı yerlere taşınarak günümüze dek varlığını sürdürmeyi başardı.

Ferrer Kolonisi 1915 yılında New Jersey’de,  New Brunswick yakınlarında kuruldu, adını İspanyol anarşist-eğitimci Francisco Ferrer’den almıştı. Koloni, çalışmak için komünden  şehre gidip gelmeye devam eden New York anarşistleri tarafından kuruldu.

Aynı zamanda sebze ve kümes hayvanı yetiştiriyorlardı, fakat en önemli komünal girişimleri, asıl olarak koloni ailelerinin çocuklarının devam ettiği, fakat yatılı olarak da hizmet veren “modern okul” idi. Aynen topluluk gibi, okulun da, anarşizmin  özgürlük ve  bireysellik prensiplerine  göre işlemesi öngörülüyordu.  Okul İkinci Dünya Savaşı’na dek hayatta kalmayı başardı. Koloninin iç çekişmeler ve anlaşmazlıklardan kaynaklanan aşikâr problemleri varsa da, sonunu getiren asıl etken dışsaldı. ABD ordusu koloninin hemen dibine CampKilmer’ı inşa etti ve bu da beraberinde, kolonistlerin sonunda  baş etmelerinin  imkânsız olduğunu anladıkları pek çok kritik sorun getirdi. Görünüşe göre asıl sorunlar hırsızlık ve kişisel güvenlikti ve koşullar koloni üyelerini taşınmaya itti. Fakat Veysey, askeri müdahalenin, zaten mevcut olan dağılma sürecini hızlandırmaktan başka bir şey yapmadığını ileri sürmektedir.

Ferrer kolonisinin üyelerinden  olan Joseph  Cohen, 1934 yılında Michigan, Sunrise’da bir anarşist-komünist  komün kurma çabasında etkili oldu. Bu komün 1937’ye dek sürdü ve Cohen’in tanımladığı biçimiyle, başlangıcından itibaren iç çekişmelerden zarar gören bir deneyimdi. Aslında koloninin başarısızlığı kısmen anarşist teorinin haklı çıkması olarak görülebilir, zira temel problemleri örgütseldi. Aşırı bir otorite delegasyonu vardı; idari komiteler klikler oluşturmuştu,  keyfi ve gizli kapaklı şekilde hareket ediyorlardı. Ayrıca bu bir tarım topluluğu olmasına rağmen, üyeleri çiftçiliğe dair pek az şey biliyorlardı. Son olarak Sunrise’da tüm  mülkiyet  müşterekti.  Bu durum,  daha  önce  tartıştığımız deneyimlerin bazılarındaki gevşek bağlara göre daha yoğun ve bağlayıcı sosyal ilişkiler ve çatışmalara karşı daha savunmasız bir durum yaratıyordu.

1960’larda, Ortak Bir Amaca Yönelik topluluk hareketinde yeniden bir canlanma oldu. Bu son gelişmenin payı belki de, 1820 ila 1860 arasındaki önceki komünal deneyim dalgasınınkinden daha büyüktü.  Dahası,  bireyselliği ve  özgürlüğü  vurgulayan  topluluk türleri bu son dalgada öncekine göre daha barizdi. Kelimenin tam anlamıyla, ortaya yüzlerce anarşist komün çıktı ve çoğu birkaç yıl hayatta kalıp sonra yok olup gitti.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi, Ortak Bir Amaca Yönelik herhangi  bir topluluk, grubun  başarısını  tehdit  eden  dış  faktörlerin  çeşitliliği anlamında, başlangıcından itibaren büyük handikaplarla yüz yüzedir. Bununla birlikte, bazı komünlerin  bu olumsuz koşullara rağmen başarılı olması topluluğa içkin, stratejik öneme sahip bir- takım karakteristiklerin varolduğunu gösterir. Bunlardan bazıları şunlar olabilir:

  1. Kötü şöhretin ve harici müdahalelerin asgariye indirilmesi

Aykırı cinsel alışkanlıklar ve giyim tarzları benimseyen ya da uyuşturucu  kullanan, aynı zamanda  bu tercihlerini  açıkça ilan eden topluluklar, içinde yaşadıkları daha geniş topluluğun  yaptırımları ya da polis müdahalesi aracılığıyla başarısızlığa davetiye çıkarırlar. En olağan görünen  topluluğun,  dış dünyanın  ellerinde hayatta kalma olasılığı daha yüksektir. Geçmişte herhangi bir topluluğun devletin denetimi dışında kalması zordu, fakat bugün artık bunu başarmak imkânsızdır.

  1. Üyelerin seçimi

Topluluğun kazanacağı başarı büyük oranda üyelerinin uyumlu bir grup oluşturabilmesine bağlıdır ve başvuran üyelerin uygun bir şekilde sınanması uyumlu bir grup kurma olasılığını arttırır. Bu durum elbette ki, sınama, kabul ya da ret etme yetkisine sahip olanlarla, başvuranlar arasında bir “sınıf ” ayrımı yaratır  ve liberterlerin pek de hoşlanmayacağı bir durumdur  bu. Buna rağmen, komünal tecrübelere  dair yapılan bir araştırma,  üye kabulünde yetersiz sınamanın ne kadar sık temel bir başarısızlık sebebi olduğunu göstermektedir. Öte yandan, hepsinin içinde en başarılı komünal hareket olan Hutteritler en katı kabul kurallarına sahiptir ve dışarıdan asla üye kabul etmezler.

  1. Kişisel sorumluluk

Pek çok topluluk, olgun ve sorumluluk sahibi üyelerinin azlığı, bencil küçük çocuklar olarak adlandırılabilecek üyelerinin ise çokluğundan dolayı başarısızlığa uğramıştır. Şunu tekrarlamakta fayda var: Anarşi, her bir üyesinin kişisel sorumluluk duygusuna sahip vicdanlı, kendine güvenen birer birey olduğunu varsayımına  dayanır. Riesman böyle bireylerden  “içten güdümlü” kişiler diye bahsetmektedir; başarılı anarşist komünlerin asıl olarak bu tür insanlardan  oluştuğunu  düşünüyorum.  Daha kalıcı anarşist deneyimlerin çoğunun kültürel ortamı on dokuzuncu yüzyıl İngiliz ve Protestan kesimidir – içten güdümlülüğün önem taşıdığı bir kesimdir bu. Pek çok İspanyol anarşist de öyledir. En azından alkole, boğa güreşlerine ve rasgele cinsel ilişkiye karşı ateist bir “püritenliği” benimsedikleri sıktır (bkz. Hobsbawm, 82 ve Brenan,157). Brenan aynı zamanda, İspanyol anarşistlerin toplantıları ile dini uyanış toplantıları arasında da paralellikler görür. “Püritenizm” ile içten güdümlü olmak arasında da bir ilişki vardır, zira her tür “püritenliğin” temelinde başka unsurların  yanı sıra içsel disiplin yatar. Fakat bu kişinin içsel disiplinli olabilmek için püriten olması gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. İçten güdümlü olmakla, -önceki sayfalarda tartışılan- Avrupa dışındaki halklar arasında uygulanan anarşist rejimler arasındaki bağlantının derecesini tespit etmek ilginç olurdu.

  1. Teknik yeterlilik

Bir topluluk için en yaygın ideal kırsal, kendi kendine yeten bir tarım kolonisidir. Marjinal ekonomik değerin bazı bölgelerinde bu topluluklar nitelikli bir başarı kazanmış ve hatta bölgede mütevazı bir ekonomik canlanma yaratmışlardır. Fakat daha sık olarak  ekonomik birer felakettirler, çünkü  üyeleri ne kırsal yaşama ne de çiftçiliğe aşinadır. Üyelerin böyle bir yaşam tarzına yabancı  olmaları başarısızlığın kesin bir sebebiyken, bu hayata dair nahif romantik nosyonlarını korumakta ısrar etmeleri de bir diğer sebebidir.

  1. Komünalite

Ortak yaşamın –ortak mülkiyet, ortak yeyip içme, ortak iskan vb.– derecesini azamiye çıkarmak, çatışmanın olduğu belli sorunları da yoğunlaştırır. Farklı kökenlerden gelen insanları bir araya toplamak ve onları böyle birbirine bağlamak sorunlara temel hazırlar. Hutteritler komünal  bir teşebbüste  bayağı başarılıdırlar, zira tüm üyelerinde azami derecede kültürel homojenlik temin etmeye çalışmışlardır. Üyelerinin beşikten mezara indoktrinasyonunu çok sıkı şekilde kontrol ederler. Aynı zamanda neredeyse beş yüz yıllık bir geleneğe sahiptirler. 19. ve 20. yüzyılın bir dereceye kadar başarı kazanmış bu anarşist toplulukları, ortak mülkiyet, ortak yeyip içme ve ortak barınmayı asgari derecede tutarak “gevşek bir şekilde” yapılanmışlardır; birbirleriyle çok sıkı ilişki içinde olmayan  benzer düşüncedeki  kişilerin aynı çevrede yaşamasını temel  almışlardır. Bireysel faaliyete ve özerkliğe geniş bir alan vardır, fakat aynı zamanda karşılıklı yardımlaşma her zaman el altındadır ve elbette ki ekonomik farklılık yoktur.

HAROLD B. BARCLAY

Bibliyografik Not

Makhno   ve  Ukrayna  hareketi   üzerine   Avrich  ve   Voline’e bakınız. İspanyol Devrimi’yle ilgili bilgi Brenan, Dolgoff, Leval ve Richards’dan derlenmiştir. Ortak Bir Amaca Yönelik anarşist topluluklar hakkında  Warren’in deneyimleri için  Martin’e, Mutual  Home Association (Home Yardımlaşma Birliği) için LeWarne’e, İngiliz komünleri için Hardy’ye, Ferrer Kolonisi için Veysey’e ve Sunrise için Cohen ve Joseph’e bakınız.

 İtaatsiz’in notu:

Barclay’in kitabının bu bölümünde geçmişten bugüne deneyimlenmiş komün deneyimlerinin başarı ve başarısızlıklarına neden olan etmenler sıralanmakta. Toplumsal devrim tasavvurunu kaybetmemiş herkes için önemli dersler. Özellikle Gezi eylemlerinden önce anarşist MEYDAN gazetesinde yayınlanan bir makalede ortak amaca yönelik topluluklarının ve spontan gelişen toplumsal hareketlerin “devrimin önünde engel” olduklarına dair Türk solcularının kaba devrim tasavvurlarına benzer eleştiriler görmüştük.  Umarız o yazının yazarı için de Barclay’in bu makalesi bir şey ifade eder.

Views: 63

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz